26 Temmuz 2012 Perşembe

Masallar ve Kağıttan Heykeller

Kitap resimleme uygulamalarına ilk olarak Çin’de ve Orta Asya’da rastlanır. Daha sonra Mısır Ölüler Kitabı, Bizans Elyazmaları, İran ve Osmanlı minyatürleri, Avrupa’nın taşbaskıları, 19. yüzyıl gravürleri yanı sıra 20. yüzyılda sanatçıların resimlediği bilinir. Kağıt kesme ve katlama sanatı da (origami) yine Çin’de 6. yüzyılda ortaya çıkar ve 10. yüzyıla kadar önemli bir el sanatı tarzı olur. Şablonlar, desenler ve tebrik kartı için kullanılan bu teknik 15. yüzyılda Almanya ve İsviçre’de yaygınlık kazanır. Avrupa’da burjuvanın bir eğlencesiyken, bugün halk sanatı olarak kabul edilir. Kağıt kesme (Kirigami) teknikleri sanatçılara göre çeşitlilik gösterir. Gelişen teknolojiyle metinlere ve bilgilere ulaşım gittikçe kolaylaşırken çağdaş sanatçılar kitapları geleneksel algının dışına çıkarır. Yüzyıllardır dünyayı inceleyip yorumlayan fikirleri kelimelerle sunan kitapların fonksiyonları, yapıları ve biçimleri arasındaki etkileşimleri keşfederler. Kitap böylece sanatçılar için hala önemli bir tutku nesnesi olmaya ve güncel sanat içinde yer almaya devam eder.

15 Haziran 2012 Cuma

Sembolist Manzara


Doğa’nın Düşleri, Van Gogh’dan Kandinsky’e adlı 1880 – 1910 arası Sembolist manzara örneklerini içeren sergi Amsterdam Van Gogh Müzesi, İskoçya Ulusal Galeri ve Helsinki Ateneum Müzesi işbirliğiyle ilk kez düzenleniyor. 17 Haziran’a kadar Van Gogh Müzesi’nde gezilebiliyor. 14 Temmuz – 14 Ekim tarihlerinde İskoçya’ya, 16 Ekim’den sonra da Helsinki’ye gidecek olan seçki; doğanın ruhunu, şiirsel ve düşündüren yanını pek çok sanatçının bakış açısıyla geniş bir yelpazede sunuyor. Ziyaretçiler 19. yüzyıl sonu 20 yüzyıl başı önemli avangart isimlerin yanı sıra daha az bilinen sanatçıların resimlerini sembolist müzik eşliğinde görme fırsatı buluyor...

19. yüzyılın sonlarında sanayileşen ve makineleşen Avrupa’ya tepki olarak doğan sembolizm felsefe, şiir ve müzik ile yakından ilgilidir. Entelektüel bir yaklaşımla, endişe ve karamsarlık duygularıyla ruhsallığa, efsanelere, öteki dünyaya ve mitolojiye yönelim olur. Sembolist sanatçılar görülebilen gerçek yerine hayallerden ve sezgilerden yola çıkar. Ölüm, rüyalar, sonsuzluk, kozmos, güneşin canlılığı, alacakaranlık, bilim ve modern çağ hakkında düşünceleri ve duyguları anlatabilmek için manzarayı kullanılırlar. Odilon Redon içe yönelişin büyüsüne kapılarak düşlerden alınan fantastik konuları, simgeci bir anlayışla verir. Canlı renklerle doğa görünümleri resmeder. Görsel imge gözün seçemediklerini, söylenemeyenleri ifadelendirir. Sembolist şair Charles Baudelaire için “Yeteneklerin kraliçesi imgelemdir. Bütün evren imgelem gücünün yer ve değer vereceği imgeler ve simgeler dağarcığından başka bir şey değildir. Gözle görülen nesneler ideal ve daha farklı bir gerçeğin tasarımıdır.” “Bir tapınaktır doğa, canlı sütunlarından / Anlaşılmaz sesler duyulur zaman zaman / Simge ormanları içinden geçer insan / Ve onu izler ormanın bakışları.”

3 Haziran 2012 Pazar

Baharın Son Günleri


Baharın son günlerinde bir yürüyüş sırasında gördüğüm güzellikler. Ne yazık ki her zamanki gibi bahar kısa sürdü. Daha doğrusu yağmur, rüzgar, sıcak, soğuk gibi değişen hava koşullarıyla doyasıya tadına varılamadı. Haziran ile birlikte birden sıcaklar bastırdı. Hava 18 - 25 derece arasında kalsa keşke :) ama 30 derece üzeri bunaltıcı ve nem oranı yüksek günler başlıyor.


***** Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

25 Mayıs 2012 Cuma

Nkuku


Cam ve porseleni tercih etsem de Nkuku'nun paslanmaz çelik bardak ve kaseleri tasarımlarıyla göz dolduruyor.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Güzel Sanatlar ve Atatürk

Muhafazakar sanat olmaz. Muhafazakarlıkla sanat yan yana duramaz. 19 Mayıs'ta doğmuş ileri görüşlü ve öncü bir liderin sanat ile ilgili sözlerini okuyun. Ne mutlu bize ki tarihimizde böyle büyük bir isme sahibiz:
 
*Hepiniz milletvekili olabilirsiniz. Bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız.“
 
*Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
 
*Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
 
*Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
 
*Sanatkar, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.
 
*Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.
 
*Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.
 
*Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.
 
*Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir Konservatuvar ve Temsil Akademisi kurulmakta olmasını zikretmek, benim için bir hazdır. Güzel Sanatların her şubesi için Kamutay’ın göstereceği alaka ve emek, milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.
 
*Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
 
*Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkilaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 

 İlgili yazılar: 

Nalan Yılmaz, Sanat Üzerine Düşünceler, 2 Haziran 2003, Hürriyet, Agora
Nalan Yılmaz, Sanat ve Sanatçı, 14 Aralık 2010, Lebriz Sanal Dergi 

Sınırları Kaldırandır Sanat 
Resim Üzerine Düşünceler 
Sanat Eseri İnsan Hayatı
Sanatçı Kimdir? 
 

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Sanat Tarihi ve Eleştiri

20’li yaşlarının sonundaki ve 30’lu yaşlarının başındaki sanat yazarlarının ve eleştirmenlerin güncel sanata yönelip bu alandaki etkinliklerin izini sürmeleri olumlu bir gelişme. Geçmiş yıllarda çağdaş sanat hakkında yazan eleştirmen vardı ama sayısı azdı. Bu boşluğu doldurabilecek donanımlı genç isimlerin ve fikirlerinin çoğalması sanat tarihi adına sevindirici elbette. Henüz bir temele oturmayan ve üzerinde çok fazla değerlendirme yapılmamış güncel çalışmalarla ilgili belli bir görüşe sahip olabilmek için ise sanat tarihini özümsemiş olmak, klasiği, moderni, avangardı ve bilinenleri değişik açılardan yorumlamak, öğrenilenlerle gelişen beyinle ortaya çıkmamış yönleri üzerinde düşünmek, tartışmak da hiç kuşkusuz önem taşıyor. Aynı zamanda felsefe, psikoloji, estetik, tarih, sosyoloji vb. diğer disiplinlere de yakın durmak ve bilgi birikimi, kuramsal yaklaşım, bütün içinde ele alabilmek de gerekiyor.

Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi içinde bulunulan dönemde sanat ve yapıt her zaman nesnel ele alınamayabilinir. Duygusal uyarılmanın veya günün getirdiği diğer etkenlerin etkisinde kalınabilir. Üzerinden zaman geçtikten, o anın içinden çıkıldıktan sonra geriye bakıp farklı tanımlamalara gidilebilir. Defalarca konuşulmuş, yazılıp çizilmiş olsa da gerçek bir sanat yapıtı için söylenecekler bitmez. Kişisel tercihim 20. yüzyılın ortalarına kadarki sanat tarihi ile ilgili konuları, yapıtları, sanatçıları araştırmak; bu konuda anlaşılabilir, nitelikli yazılar yazmak ve bu tür beklentileri olan okuyucularla paylaşmak. Biliyorum ki günümüzde kimsenin hiçbir şeye vakti yok. Sıkıcı bulduğu konulara dikkatini vermez. İnsanın dikkati on dakika sonra dağılıyorsa o süre içinde alabileceği bilgiler aklında kalabilir. Öğrenmek tekrarlarla edinilen ve sonrasında hatırlanabilen bir şeydir. Bilgiyi herkes aynı biçimde alıp özümseyemez. Söylemek istediğim bir sanat yazarı olarak sanat tarihiyle ilgili konuların sıkıcı ve anlaşılmaz olmasının önüne geçebilmek için kısa ama öz olarak bilgiyi yazılı bir biçimde aktarmaya çalıştığım.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Bahar Takıları


Çok ciciler, tabi bana göre. Takı meraklılarına Etsy'i öneririm. Cassette takılarını beğenenler sezonda değil indirimde alın. Benzer ürünleri ve çok daha fazla çeşidi Etsy'de yarısından daha ucuza bulmanız mümkün.

6 Nisan 2012 Cuma

Beyaz Kumsalıyla, Mavinin ve Yeşilin Her Tonuyla Koh Chang

İlk Tayland seyahatimizde Bangkok´u gezmek ve deniz kenarı için en yakın yer olan Pattaya’yı ziyaret etmek bizim için yeterliydi. Yine de Tayland ucuzluğu, dört mevsim sıcak iklimi, tropikal adaları ve doğa güzellikleri ile bizi tekrar çağırdığında, sakin bir tatil için ülkenin ikinci  büyük adası Koh Chang´i seçtik. Bir arkadaşımızın turizmin yeni gelişmeye başladığı bu adaya geç olmadan gitmemizi tavsiye etmesi seçimimizi kolaylaştırdı.

Bangkok havaalanında şoförlü bir araba kiralayarak Kamboçya sınırındaki Trat şehrine 5 saat sürecek bir yolculuğa başladık. Arada birkaç yerleşim belirtisi görüp sonra uzunca süre ormanlardan geçerek biraz tedirgin edici bir yolculuğa rağmen “Trat Trat” diyerek sürekli gülen şoförümüz rahatlamamızı sağlıyordu. Feribot iskelesine vardığımızda son seferin yarım saat önce yapıldığını öğrenip derin bir hayal kırıklığı yaşadık. Trat şehrinde şoförümüz sayesinde kalacak bir yer bulduk ve sık ağaçlı bir orman içinde kertenkele ve bilumum böcekle paylaştığımız bungalovumuza sığındık. Geç edinilmiş bir bilgi de olsa feribot seferlerinin akşam 19:00´dan sonra yapılmadığını öğrendik. Trat şehrine 1 saatlik bir uçuş ile ulaşmak varken bu araba yolculuğunu yaptığımız için kendimize biraz kızdık ama 'tatilimiz yeni başlıyor' diyerek tadımızı kaçırmadık. Ertesi sabah erkenden feribot iskelesindeydik ve 25 dakika süren yolculuğumuz sonunda adaya adım attık...

Adadaki bembeyaz kum sahillerdeki oteller, ağaçların arasına gizlenmiş bungalov tarzı evlerden oluşuyor. Yeni yapılanlarda daha yüksek katlıları da görülüyor. 'Mu Koh Chang' milli parkın bünyesindeki adanın doğası, sahili ve denizi gerçekten çok etkileyici. Denize girilen kumsallar adanın Batı sahili boyunca uzanıyor.  En popüleri ve uzun olanı White Sand Plajı ki burası restoranların, dükkânların en çok toplandığı bölge. Ayrıca barlarıyla gece yaşamının da en renkli olduğu yer. Sahile paralel giden tek bir yolun kenarlarında yol boyu market, hediyelik eşya dükkanı, restoranlar, masaj salonları görmek mümkün. Adada motosiklet kiralayarak gezilebiliyor ama yolun sağdan akışına çok dikkat edilmeli. Yerli halk turistlerin çok kaza yaptığını belirtti. Biz cesaret edemedik ama motosiklet üstünde gezen turistlere de imrendik doğrusu. Tayland denince mutlaka masaj da aklımızın bir köşesinde duruyor tabi. Yol kenarındaki masaj salonlarında, oteldeki fiyatların 3 de 1’i oranında ücretlerle masaj yaptırdık. Otel salonları kadar beyaz ve hijyenik görünmese de masörler masajın hakkını verdiler gerçekten. Özellikle sıcak taş ve ayak masajlarını tatilimiz boyunca her gün yaptırdık. Keşke bu rahatlık hissini depolayabilseydik bütün sene kullanırdık.


Bu tropikal adanın Tay dilindeki anlamı 'Fil Adası'. Bu isim adanın coğrafi şeklinin file benzemesinden geliyor. Adadaki filler buraya sonradan getirilmiş. Adının hakkını vermek istercesine 61 değişik kuş türünü barındıran tropikal yağmur ormanının derinliklerine doğru bozuk bir patikada, çeşitli böcekler ve ağaçlar arasında fille trekking yapmak bizim için çok değişik bir deneyimdi. Fille trekking için Baan Chang Thai'yi ziyaret ettik ve burada birkaç bebek fili de görme şansımız oldu. Filimizi yönlendiren Tay'ın fille dereye girme önerisini kibarca reddettik. Tropikal orman gezisi bize yeterli oldu. Fille daha fazla aksiyon istemedik.

Akvaryum gibi denizi, dalmak ve derinlerdeki güzellikleri keşfetmek için bize ilham verse de bir daha buraya gelmek için bir bahanemiz olması açısından dalma işini erteledik. Dalış tutkunları için mercan resiflerindeki dalış turları çok ilgi çekici görünüyordu. Ormanın derinliklerinde patikalardan yürüyerek ulaşabildiğimiz küçük şelalelerin aktığı doğal havuzlarda soğuk suya aldırmadan yüzmek ve çevremizdeki tropikal ormanın güzelliğini görmek unutulmaz anılarımıza eklendi. Khlong Phlu ziyaret edebileceğiniz güzel bir şelale.


Kıyı balıkçılığı yapan köylülerin yaşadığı, doğallığı henüz bozulmamış, denizin üstündeki evleriyle Bang Bao balıkçı kasabası da ilginizi çekebilir. Hindistan cevizi ağaçlarının çokluğundan sütünü de bol tükettik. Ayrıca kahvaltıda birçok değişik tropik meyveyi de tattık. Karnımızı en çok ekmek ve meyveler doyurdu desek yalan olmaz. Mango, ananas en çok karşımıza çıkan meyvelerdi. Önünden geçerken kasapların açıkta satılan etlerinin görünüşü ve kokuları iştahınızı kaçırmazsa Tay yemekleri baharatlı, tatlı-ekşi soslu tavukları, deniz ürünleri ve  noddle’ları ile çok lezzetliydi. Restoranların salaş görüntüleri bizi kaçırmadı. Zaten otel dışında daha iyi bir alternatif yoktu. Sahildeki otelimizin restoranını sadece bir akşam yemeğinde ziyaret ettik. Ayağımız kumlarda, gözümüz yıldızlarda, kulağımız dalgaların sesinde gayet romantik bir akşam yemeğiydi.

Adada ulaşım için arkasında oturma düzeni oluşturulmuş havadar pikapları kullandık. Bazen sadece bizi taşıyarak -tabi ki pazarlıkla- taksiye, bazen de şoförümüz durduran herkesi alınca dolmuşa dönen araçları. Kış mevsimini yaşayan Koh Chang, gün içerisinde bir saat kadar yağmurlu oluyordu ama sıcacık bir yağmur altında yürümek bizi rahatlatan bir aktiviteydi. Haziran - Ekim arası yağışlı dönemiymiş. Türkiye'den 5 saat ileri olduğunu da unutmadan ekleyeyim. Masaja, billur denize ve yeşile doyamadan tatilimiz sona erdi. Zamanın ağır geçtiği hissi uyandıran sakinliği ise bizi tekrar kendine çekecek gibi.

Yazı ve fotoğraflar: FİLİZ ERDOĞAN, 2008

Filiz Erdoğan'ın diğer gezi yazıları:

Bir Ortaçağ Şehri: Český Krumlov
Zürih, Rapperswil, Maienfeld ve Heidihaus
Aslan Şehir: SİNGAPUR
 

*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   2008-2018 Creative Commons License

21 Mart 2012 Çarşamba

Bahar

Ve ilkbahar geldi: Dallara konan neşeli kuşların ötüşü, güneş, çiçeklenen ağaçlar ve kırlar, dekorasyon ve giyimde pastel tonlar ve çiçekli kumaşlar... Halsizlikle beraber sebepsiz bir sevinç, uyanma, harekete geçme, yenilenme, seyahat etme ve daha çok dışarıda vakit geçirme isteği...  Erguvanlar, laleler, papatyalar, çilek, yaz habercisi sebzeler, sıcaktan ve soğuktan şikayet etmeden ılık havanın tadını çıkarma zamanı...

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

3 Mart 2012 Cumartesi

Bir Okuyucu Yorumu



Bugün  gelen bir e-posta çok hoşuma gitti:

"Hiçliğinizi çok sevdim. Herkes bu kadar dolu dolu hiç olsa.. Hep olurdu o zaman dünya. Yazılarınızla, dolayısıyla hayat, insan, evren ve sanatla yani sizinle tanıştığıma çok memnum oldum. Tek bir an vardı, o da yaşandı, bitti, ama biz hala oradayız :)) Sevgilerimle"

Teşekkürler Nihan.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Kazvini ve Acâibü'l Mahlûkat

9. yüzyılda Yunanca ve Latince astroloji, felsefe, tarih, coğrafya, botanik, tıp ile ilgili el yazmaların tercüme edilerek resimlenmesiyle ilk örnekleri görülmeye başlanan İslam minyatür sanatı yüzyıllar boyunca bir üslup olarak gelişir. Bulunan en eski minyatür Fatımiler Dönemi’ne ait mısır parşömenlerinin küçük parçalarıdır. Ortaçağ İslam dünyasının yoğun kültürel ortamında döneme ait görsel imgeler ve motifler el yazmalarına yansır. Eserlerin başlangıcında Allah’a ve peygambere övgü yer alır. Bağdat, Herat, Buhara, Şiraz, Tebriz, İsfahan gibi İslam kentlerinde sanat okulları açılır. Her okulun kendine göre karakteristik özellikleri vardır. İran minyatürlerinde şiir, roman, kahramanlık ve hüzünlü aşk hikâyeleri, masallar konu olarak seçilir. Erkek kahramanlar ince yapılı aşık delikanlılardır. Zarif kadınlar dramatik aşkın güzelleridir. Hayal gücünün ve şiirsel bir anlatımın göze çarptığı minyatürlerde bezemeli yapılar, süslü giysiler, motifli çizgiler, desenli halılar dekoratif etkiyi artırır.

Atölyelerde arta kalan değerlerin kaybolmasını önlemek için sayfalar arkalı önlü yapıştırılıp kitap gibi ciltlenir. Murakka adlı albüm defterlerde minyatür, desen, hat, tezhip örnekleri bir arada toplanır. 13. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan sanatsal çalışmaların koruyuculuğunu yöneticiler üstlenir. Fatımi halifelerinin minyatürlerle dolu zengin kütüphaneleri vardır. Çin’den Türkler’e, Türk sanatçılardan İran’a oradan da Batı’ya geçen minyatürün İslam sanatında en dikkate değer olanları; Yunanca’ya dayanmayan ilk orijinal çeviri (Hintçe’den) hayvan masallarını anlatan Kelile ve Dimne, Firdevsi’nin yazdığı İran kahramanlık destanı Şehname, Ebu Zeyd’in maceralarının aktarıldığı Hariri’nin Makamat, kozmoloji ve coğrafya ile ilgili Kazvini’nin 1280 tarihli Acaibü’l Mahlûkat ve Garaibü’l Mevcûdat ve Nizami Gencevi'nin beş bölümlü Hamse gibi el yazmalarında bulunur. 

18 Şubat 2012 Cumartesi

Depolama Birimi

Harika bir tasarım. Öncelikle beyaz, sonra doğayı çağrıştıran çiçek, yaprak ve  bir kitaplık: üç unsur birleşince benim için harika oluyor :) 2012 Stockholm Mobilya Fuarında sunulan 'Sokak' adlı ürün depolama birimi olarak düşünülmüş. İsveçli Stüdyo A2 tarafından tasarlanan mobilya çeşitli şekillerde biraraya getirilebilecek dört parçadan oluşuyor. Bu tasarım romantik ve beyaz geleneksel İskandinav tarzına göre olsa da A2 tasarımcılarının renkli ve modern koleksiyonları da var.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Sevinç, Hüzün ve Yazı

Neredeyse bir ay olmuş herhangi bir şey yazmayalı, eklemeyeli... Geçerli sebeplerim vardı. Tatlı yeğenlerim İstanbul'dayken başka bir şeyle meşgul olunur mu? Şimdi hem birlikte hareketli ve mutlu vakit geçirmenin verdiği sevinç hem de yeniden ayrılmanın neden olduğu hüzün karışmış durumda. Üstelik  dünyanın bir ucuna ağlayarak gitmeleri, geceleri uyuyamamaları, "çok özlediklerini" söylemeleri, "en eğlenceli teyzelerini" etkileyerek kış melankolisini artırıyor.

Bu aralar yeni bir sanat yazısı hazırlamalıyım ama bir türlü girişemiyorum. Bu hafta araştırıp bitirsem iyi olacak :). Aslında makaleleri genellikle planlayarak yazmıyorum. Bir şekilde kendileri başlıyor, sanki iradem dışı gelişiyor. Önce biraz sıkıntı oluyor, biraz stres; her yeni şeye başlarken olduğu gibi. Biraz ilerleyince, konunun detaylarına indikçe keyifli bir hal alıyor. Bekliyorum bakalım hangi konu kendisini seçtirecek? :)

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

20 Ocak 2012 Cuma

Silence


Beethoven: Silence; - Ernesto Cortazar

5 - 6 yıl önce ay tutulması sırasında Ntv'de çalıyordu. O zamandan beri favorim.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Ukiyo-e ve Resme Deli Olan Yaşlı Adam: Hokusai

Japonya’da 675 yıl boyunca askeri bir yönetim olan ve babadan oğula geçen Şogunluk hüküm sürer. 1867’de feodal rejim son bulur ve bütün hâkimiyet imparatorun olur. Başkent Kyoto’dan Tokyo’ya taşınır. 1603-1868 yılları arası Edo veya Tokugawa döneminde Tokugawa ailesi Japonya’yı dünyadan soyutlayarak şogun kurallarını uygular. Japonya’nın kapılarını Batıya kapadığı bu dönemde Hokusai Fransa ve Hollanda’dan gravürler getirtip Avrupa sanatını araştırır. Gölgelendirme, perspektif, hacimlendirme, renklendirme öğrenerek ‘Ukiyo-e’ tarzına uygular ve Japon sanatına farklı bir canlılık katar.

Tokyo’da el sanatçıları ve tüccarlardan oluşan yeni bir burjuva sınıfı ortaya çıkar. Konfüçyüsçü toplumsal değerlerin ve feodalitenin egemen olduğu zaman diliminde üretilen Japon ahşap baskılara yüzen veya geçici dünya anlamındaki ‘Ukiyo-e’ denir. Bu resimlerde çoğunlukla sıradan yaşamın sorumluluklarından kurtulmuş kısa güzel anlar, erotik sahneler, fahişeler, geyşalar, aktörler, sumo güreşçileri, efsaneler, tiyatro aktörleri vb. gibi konular, servet ve gösteriş yapan elit kesimin popüler eğlenceleri, zevkleri, moda ve nesnelerin estetik nitelikleri tercih edilir. İlk zamanlar sadece siyah mürekkeple tek renk baskılar yapılırken 18. yüzyıldan sonra renkli baskı tekniği uygulanır. Dönemin önde gelen Ukiyo-e sanatçıları: zarif kadın çizimleriyle Utamaro, Hokusai, romantik ve duygusal manzaralarıyla Hiroshige ve Kabuki aktörleri resimleriyle Sharaku’dur. Utamaro kuşları ve çiçekleri kitap illüstrasyonlarında kullanır ancak Hokusai’de bu motifler (kachô-e) gravürlerin (1833-1834) belli başlı konularından biri olur. Ukiyo-e baskılarında alışılmadık ve beklenmedik anlar, karmaşık ve kıvrımlı çizgiler, gelişkin renk duygusu, doğa ve kadın güzelliğine duyulan sevgi ustalıkla, gündelik yaşam ve manzara yüksek anlatım gücüyle aktarılır... 

1 Ocak 2012 Pazar

Sihirli Ağaç




Aralık ayında havaların mevsim normallerinin biraz üzerinde olması ve güneşli günlerin fazlalığı, kış depresyonuna girmeyi geciktirdi neyse ki. Kış sıkıntısı gelmesin hiç.  Hep bahar havası olsun. Erken akşamlar bitsin. Tabi bir ara beyaza bürünsün her yer ama uzun sürmesin.

Sihirli, doğal, güvenli, yeşil, sanat ve sevgi dolu yeni bir yıl olsun.

20 Aralık 2011 Salı

Viyana'da Hundertwasser Evi

...Viyana’daki Mimar Joseph Krawina’nın planladığı ve Friedensreich Hundertwasser’in hayata geçirdiği ‘Hundertwasser Evi’ kitsch kapsamında ele alınıyor. Modern mimariye zıt, düz çizgilerin ve tekrarların olmadığı post-modern bu yapı, “Ressam özgür olmak istediği evler ve mimariler hayal eder ve bunları da gerçekleştirir.” ve "Renk dolu bir dünya cennet ile eş anlamlıdır." diyen ressam, şair ve mimar Hundertwasser’in hayalgücünü kullanarak fantastik öğelerin nasıl enerjik, coşkulu ve göze hoş gelecek şekilde bir araya getirildiğinin de kanıtıdır. Geçtiğimiz yaz bir kısmı kamuya açık bir kısmı özel teraslardaki ağaçları, bitkileri; geometrik bölümlenmiş rengarenk cepheleri; farklı malzemelerle, boyutlarla ve renklerle oluşturulmuş pencereleri sütun ve kaideleri gördüğümde bina-insan-doğa birlikteliğinin somutlaşan masalsı bir örneği olduğunu düşündüm...* 

Viyana Hundertwasser Evi
İnsana ve doğaya uygun renk ve şekillerle tasarlanmış  bu organik binalarda yaşamak ister miydim emin değilim. Çevremde daha sade şeyler görmekten yanayım ama Gaudi yapılarını andırsa da kendine özgü bir havaya sahip bu büyüleyici görünüm de oldukça yaratıcı. Kente ayrı bir ruh kattığı kesin. Kapitalist tüketimin ve sıradanın karşısında bir düşüncenin aktarıldığı kesin. Beklenilen, alışılagelmiş olandan uzak ve sürprizli...   

*Nalan Yılmaz,  Sanata Yüzeysel Bir Tepki: Kitsch, 14 Aralık, 2011, Lebriz Sanal Dergi

Ayrıca Viyana ile ilgili ayrıntılı yazım için tıklayın: Viyana'da Bir Hafta Sonu

*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafın tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

14 Aralık 2011 Çarşamba

Kitsch’in Kralı: Jeff Koons

...Kitsch’in Kralı olarak anılan Amerikalı sanatçı Jeff Koons endüstrinin hazır nesnelerini dönüştürüp genel zevke hitap eder. Sanat eleştirmenleri tarafından eleştirilen, anlamsızlık barındıran, şaka gibi görülen, tartışılan tasarımlarıyla, kocaman kitsch objeleriyle sıradanlığı ve bayağılığı gösterir. İzleyiciyi şaşırtarak ün kazanır. Büyük balondan sevimli hayvan heykelleri ve neşelendiren diğer çalışmaları pek çok müzede sergilenir, ‘Balon Çiçek’ ve ‘Asma Kalp’ vb. müzayedelerde yüksek fiyatlara alıcı bulur. Cesur sanatçı yaptıklarında herhangi bir ironi olmadığını belirtir. O Amerikan kültürüne ayna tutar...*

*Lebriz Sanal Dergi'deki yazımdan detay
Ayrıca bakınız: Sanata Yüzeysel Bir tepki: Kitsch

 *****Bu sayfalardaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

11 Kasım 2011 Cuma

Dekoratif Öğeler

Bazı nesneler vardır. Yoklukları fazla bir kayıp değildir. Varlıkları ise çevresinde hoş şeyler görmek isteyenlere iyi gelebilir. Doğa gerçektir. Doğayı çağrıştıran nesneler ise taklit. Sonbahar mevsiminde ağaç olan sokaklarda, parklarda, ormanlık alanlarda dolaşıp yaprakların rengini seyretmenin uyandırdığı his ile yaprağı taklit etmiş bir nesneninki aynı olamaz tabi. Yine de bir fonksiyonellik yüklenen eşya estetikle de birleşince göze hitap ediyor.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Zürih, Rapperswil, Maienfeld ve Heidihaus

İsviçre, Maienfeld, Heididorf
80'lerde çocuk olmanın belirli başlıkları vardır. Televizyon evlere 70’li yıllardan sonra girmeye başlar ve çok özel bir yere sahip olur. Geriye bakıldığında akılda kalanların çoğu televizyon programları ile ilgilidir. Günümüzün yetişkinleri olan 80'lerin çocukları; TRT'de yayınlanan çizgi filmlerden Heidi'yi mutlaka o yıllardan hatırladıklarının içinde sayarlar. Heidi bizim için bugünkü çocukların Sünger Bob'u  gibiydi. Bütün çocuklar gözümüzü ayırmadan seyrederdik. Okul bahçesinde şarkısını bağıra çağıra söyleyişimiz -tabi ki biraz uydurarak- bizi neşelendirirdi. Heidi çocukluk anılarımda kalmışken ve 30’lu yaşlarımın ikinci yarısındayken Heidi'nin büyükbabasının kulübesinin önünde durmak öyle heyecan vericiydi ki. Heidi sanki o neşeli kahkahalarını atarak sevimli kulübeden koşarak çıkacaktı. Tabi çevredeki keçiler de bu beklentiyi artırıyordu.

İsviçre’nin doğasının güzelliği ile ünlü Zürih kenti geçtiğimiz yaz üç günümüzü geçirmek için çok ideal göründü. Zenginliğini havaalanından hissetmeye başladığımız şehir için yazılacak çok şey var ama burada fazla söz edemeyeceğim çünkü anlatmak istediğim başka bir yer var. Zürih'te mevsim yaz ise 'Classic Trolley' yazan şirin kırmızı otobüslerle yapılan şehir turu detaylı gezmek istediğiniz yerleri seçip tekrar gelmeniz için fikir verecektir. Tramvay benzeri otobüsün açık pencerelerinden güzel binaları, göle dökülen nehir üstündeki köprüleri görebilirsiniz. Tabi ki birçok gezilebilecek kilise ve müze de bu listeye eklenebilir.

30 Ekim 2011 Pazar

Saat

                               Tiktak Dogo  Saat                                             Robin Wood Ağaç Saat

17 Ekim 2011 Pazartesi

İroni ve Hiçlik

*Hiçbir şey olmama ironi tarafından geçerli kılınan şiirsel tavırlar ve söylemlerden biridir, üstelik bunların en saygınıdır. Hiçbir şey olmamanın kendi içinde tutarlı olduğu gerçeğiyle zaten sezdirilen sonsuz şiirsel özgürlük, daha da olumlu bir şekilde ifade edilir; çünkü ironik birey son durağı hiçliğe gelmeden önce çok sayıda belirlemeyi olasılık biçiminde gezmiş, her birinin içinde şiirsel olarak yaşamıştır...
*İroni hem herşeyi yutan bir hiçliktir, hem de hiçkimsenin yakalayamadığı bir şeydir; hem vardır hem yoktur; ama derinlerinde alabildiğine komik bir şeyler vardır...
*Yalnızca düşüncenin dürtüsü olan, uyukladığı zaman onu canlandıran, dağıldığı zaman toparlayan bir ironi vardır. Başka bir ironi de; ulaşmak için çabaladığı son durağın ta kendisidir.
*Bir insanın hiçbir uzalaşmaya varamayacak iki şeyi birleştirmesi her zaman ironiktir...
*İroni için hiçbir şey kurulu değildir. Her şeyle keyfince, aklına estiği gibi uğraşır...
*Söylev sanatında sık kullanılan bir söz oyununun adı olan ironinin özelliği, söylenen sözün aksinin ima edilmesidir. Fenomen öz değil, özün karşıtıdır...

10 Ekim 2011 Pazartesi

Broş


'Ağaç ve Martı' broşun tasarımcısı Meral Saatçi, Aşk var serisinden 'Aşk Beklemez' broşun tasarımcısı Nesrin Dugan

23 Eylül 2011 Cuma

Hayal ve Hakikat

"İstanbul Modern, 16 Eylül'de başlayan ve 22 Ocak 2012' ye kadar sürecek olan ve geçen gün ziyaret ettiğim “Hayal ve Hakikat - Türkiye’den Modern ve Çağdaş Kadın Sanatçılar” sergisi ile, Türkiye'nin toplumsal ve kültürel dönüşümünü kadın sanatçıların üretimleri üzerinden gündeme getirmeyi amaçlıyor. Modern ve çağdaş sanatta kadın sanatçıların öncü ve eleştirel pozisyonlarını merkez alan sergi, Türkiye’nin sosyokültürel tarihine yeni ve alternatif bir bakış sunuyor. Küratörler Fatmagül Berktay, Levent Çalıkoğlu, Zeynep İnankur ve Burcu Pelvanoğlu’nun oluşturduğu seçki,  kadın sanatçıların 1900’lü yılların başından bugüne uzanan üretim sürecini kapsayarak, resimden videoya birçok farklı sanat disiplinine yer veriyor.

Aynı zamanda modern ve çağdaş Türk sanatı tarihinin özeti niteliğini taşıyan sergi, hayat hikayeleri ve üretimleri hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız ve artık adları unutulmaya yüz tutmuş öncü kadın sanatçıları, yeniden keşfedilen modernleri ve neredeyse son kırk yıldır çağdaş sanat ortamını düşünsel tavır ve pratik eylemleriyle yönlendiren yaklaşık 80 sanatçıyı birbirine bağlıyor...

18 Eylül 2011 Pazar

İstanbul'da Yaşamak

İstanbul her mevsimde ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Bazen tam anlamıyla içine girmeden onu dışarıdan seyretmek daha iyi çünkü metropolde yaşamanın gereklerini yerine getirmedeki umursamazlık sinir bozucu olabiliyor. Doğduğu yerlerden göç edenlerin artık hayatlarını sürdürecekleri kentin düzenine uyması gerekir. Oysa gelen önceden alıştığı yaşam tarzını da beraberinde getiriyor. Sosyal çeşitliliğin, renkliliğin olması son derece doğal. Yine de temel bazı konularda anlaşmalı. Bireyin önce kendisine, sonra karşısındakine saygısıyla, düşünceli davranışlarıyla ve uzun bir geçmişe sahip kente karşı özenli tutumuyla kültürel zenginliğe ulaşılabilir. Başkasını rahatsız etmediği, şehrin dokusuna zarar vermediği sürece herkes geleneklerini devam ettirebilir ama bunlar tek doğruymuş gibi dayatılamaz...

28 Ağustos 2011 Pazar

Nayad Bal'ın Kuşları


Nayad Bal'ın özellikle kuşlu, çiçekli, kalpli, yapraklı, evli, ağaçlı; zarif ve sade takı tasarımları harika. Üstelik kalp-kuş, çiçek-kuş, ev-ağaç, ev-kalp gibi birliktelikler de var. Gümüş, altın ve taş son derece uyumlu kullanılmış, detaylara özen gösterilmiş. Koleksiyonlar: Elegance, Simple, Happiness, Soul whisper, Birds fly, You  are mine adları altında toplanıyor. Favorilerim Happiness ve You are mine.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Prag'daki Müzeler

Prag nüfusuna oranla müzeler açısından zengin bir şehir. Açık alanda görülebilen kentin simgesi anıtlar ve yapılar dışında; Musevi Müzesi, Prag Şehir Müzesi, Ulusal Müze, Askeri Müze, Ulusal Teknik Müzesi, Mozart Müzesi, Antonin Dvorák Müzesi, Bedrich Smetana Müzesi, Kepler Müzesi, Dekoratif Sanatlar Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi, Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi, Genç Sanat Müzesi, Oyuncak Müzesi, Müzik Enstrümanları Müzesi, özel koleksiyonların sergilendiği müzeler vb. saymak mümkün. Komünizm Müzesi, İşkence Aletleri Müzesi, Absinth Müzesi, Seks Aletleri Müzesi gibi ilginç olanları da var. Ayrıca çeşitli yerlerdeki Ulusal Galeri Sergileri, Prag Sanat Galerisi, Prag Kale Galerisi ve benzerleri de eklenebilir.

14 Ağustos 2011 Pazar

Ağaç Kitaplık



Fonksiyonla birlikte göze de hitap eden tasarımlar her zaman ilgi görür. Sadelik, kullanılan malzeme, renk önemli. Bu açıdan bakıldığında fotoğraftaki duvara monte edilen ağaç kitaplıkların çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Koreli genç tasarımcı Shawn Soh kitabın ağaçtan geldiğini de vurguluyor. Her ne kadar kitapların tozlanmaması için sertleştirilmiş cam kapaklı bir kitaplıkta durmasını uygun bulsam da bu tasarımı beğenmemem mümkün değil.

*****Bu sayfadaki yazının tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.    Creative Commons License

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Viyana'da Bir Hafta Sonu

Prag kırmızı üçgen çatılı evleriyle, kararmış kuleleri ve heykelleriyle, eski sokakları ve meydanlarıyla hüzünlü ve gizemli. Biraz kasvette var evet Kafka'nın ruhundan mıdır nedir? Yine de ne olacağını bilmeden peşinden sürükleyen ve insanı içine çeken bir cazibeye sahip. Viyana ise bir zamanlar  imparatorluk merkezi: müzikle, sanatla ve kültürle dolu olduğunu hissettirircesine görkemli ve gösterişli. Viyana'da Türk etkisi pek çok alanda yoğun -mesela günlük yaşamlarının vazgeçilmezi kahveyi Türklerden görüp almışlar- ve çok sayıda Türk yaşıyor olsa da ne yazık ki Viyana tarihinde ve kültüründe Türkler abartılı biçimde hep olumsuz ve zalim olarak anılmış. Bu günümüze kadar da çeşitli şekillerle canlı tutulmuş.

Viyana

17 Temmuz 2011 Pazar

Masal Kuleleriyle Prag - 3

Prag'da tarihi doku yanı sıra 1992’de başlanıp 1996’da tamamlanan Frank Gehry‘nin tasarladığı ‘Dans Eden Bina’ Praha 2’de nehir kıyısında, Jiraskuv köprüsü yakınlarındadır. Belirsizlik duygusu uyandıran alışılmışın dışında bir biçime sahip binanın içine girmedim. Cephelerde yuvarlak formların, eğriliğin ve yamukluğun gözlendiği, ofis olarak kullanılan ve çatısında bir restoranın olduğu Post-Modern anlayıştaki Dekonstrüktivist yapının orijinal adı dans eden kadınla erkeği temsil ettiği için ‘Fred ve Ginger’dır. 

Arnavut taşlarıyla çeşitli biçimlerde döşenmiş ara sokaklar genellikle sakin. Zaten meydanlarda ve geniş kaldırımlı caddelerde de fazla kalabalık yok. Ne de olsa kentin nüfusu yaklaşık 1,5 milyon. Turistik bölgelerde biraz yoğunluk oluyor. Çeklerin soğuk, donuk ve kaba olduklarına dair bir söylenti var. Kız kardeşim de oraya yerleştiklerinde öyle düşünüyordu. Şimdi biraz daha gelişme olduğunu belirtti. Yakın zamanda Prag’ı ziyaret eden bir arkadaşım ise restoranlardaki garsonların kabalığından şikâyetçiydi. Kaldığım üç haftalık süre içinde bu tarz bir durumla karşılaşmadım. Mesafeliler, yine de apartmanda, markette vb. ortamlarda gülümseyerek “Dobrý den“ ve “Děkuji“ diyorlar mutlaka.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...