Prag'da tarihi doku yanı sıra 1992’de başlanıp 1996’da
tamamlanan Frank Gehry‘nin tasarladığı ‘Dans Eden Bina’ Praha 2’de nehir
kıyısında, Jiraskuv köprüsü yakınlarındadır. Belirsizlik duygusu uyandıran
alışılmışın dışında bir biçime sahip binanın içine girmedim. Cephelerde
yuvarlak formların, eğriliğin ve yamukluğun gözlendiği, ofis olarak kullanılan
ve çatısında bir restoranın olduğu Post-Modern anlayıştaki Dekonstrüktivist
yapının orijinal adı dans eden kadınla erkeği temsil ettiği için ‘Fred ve
Ginger’dır.
Arnavut taşlarıyla çeşitli biçimlerde döşenmiş ara sokaklar genellikle sakin. Zaten meydanlarda ve geniş kaldırımlı caddelerde de fazla kalabalık yok. Ne de olsa kentin nüfusu yaklaşık 1,5 milyon. Turistik bölgelerde biraz yoğunluk oluyor. Çeklerin soğuk, donuk ve kaba olduklarına dair bir söylenti var. Kız kardeşim de oraya yerleştiklerinde öyle düşünüyordu. Şimdi biraz daha gelişme olduğunu belirtti. Yakın zamanda Prag’ı ziyaret eden bir arkadaşım ise restoranlardaki garsonların kabalığından şikâyetçiydi. Kaldığım üç haftalık süre içinde bu tarz bir durumla karşılaşmadım. Mesafeliler, yine de apartmanda, markette vb. ortamlarda gülümseyerek “Dobrý den“ ve “Děkuji“ diyorlar mutlaka.
Dış görünüşlerinden, giyim kuşamdan çok kültürel etkinliklerle ilgili olan Çekler seyahati de seviyorlar. Bunun için çok para ayırmalarına gerek yok. Ucuz uçak biletleri ya da kara ve tren yolunu, küçük otelleri, pansiyonları tercih ediyorlar. Birbirinden güzel pizzalar, makarnalar, risotto, ravioli, gnocchi, şarap, tiramisu vb. tattığımız bir İtalyan restoranında (Ambiente Pizza Nuova) İstanbullu olduğumuzu öğrenen garson otobüsle İstanbul, İran üzerinden Yeni Delhi’ye yaptığı yolculuktan söz etti. Kışın haftasonlarını kayakta, yazın ise kent yakınlarındaki kırevlerinde geçiriyorlar. O yüzden haftasonları oldukça tenha. Kentte ulaşımı sağlayan tramvay, metro ve otobüslerle rahat bir şekilde en uzak bölgelere gidebilmek mümkün. Tramvayın 24 saat çalışıyor olması da kolay ulaşım için önemli bir etken. Aslında bir çok yer yürüme mesafesinde. Taksiler yoldan çevrilmiyor, telefonla çağrılıyor.
Kentte gezinirken sanata, mimariye, kültüre, eğlenceye, müziğe, doğaya verilen önem yoğun bir şekilde hissediliyor. Büyük veya küçük çok sayıda park var. Nehir kıyısındaki parklarda hem manzaranın keyfine varıp hem de ağaçların altında dinlenilebilir. Prag’ın ortasında ve nehirden 130 m yükseklikteki Petřín Tepesi parklarla, çiçek bahçeleriyle çevrili ve buradan şehir manzarası oldukça güzel. Raylı bir taşıma aracı olan finükiler ile çıktığımız tepedeki gözetleme kulesi (60 m) Eiffel’in küçük bir benzeri.
Opera, tiyatro oyunları, müzeler, kiliselerde
klasik müzik konserleri, kentin açık alanlarında çeşitli festivaller, fuarlar
vb. etkinliklerle kültürel dokunun içine çekiliyorsunuz. Uzak durmanız zor.
Görkemli opera binasında izlediğim Madam Butterfly başarılıydı. Image Black
Theatre’daki ışıklı dans gösterileriyle `Studio Clip` ironik ve postmodern bir
performanstı. Praha 1 turistik olduğu için hediyelik eşya satan –özellikle
kuklalar- dükkanlar fazla . En çok ilgimi çeken dönmeden önceki son gün girdiğim
ve tamamıyla ahşap nesnelerle dolu dükkandı (Hračky U Krtečka). Hem büyüklere
hem küçüklere yönelik birbirinden güzel geleneksel oyuncaklara hayran kaldım.
Prag yakınlarındaki Kutná Hora, Český Krumlov, Karlovy Vary gibi bazı şehirler gidilebilecek yerler arasında. Ayrıca 50 km güneyde Barok Jemniste ve gotik bir kale olarak inşa edilip 19. yüzyılda yenilenen ve tarihi silahlara, resimlere, mobilyalara sahip Konopiste, Roudnice Lobkowicz’in Eski Avrupa Sanatı Koleksiyonunun sergilendiği Nelahozeves Şatoları meraklılarının ilgisini çekebilir. Ortaçağ’dan kalan Karlstejn ve Krivoklat Kaleleri de gotik mimari stilleriyle öne çıkıyor. Prag’ın 60 km batısında acı bir hatırası olan Terezin’de ise Nazilerin Yahudileri topladığı bir kamp bulunuyor.
Gümüş madenleriyle bilinen ve Unesco’nın dünya mirası listesindeki Kutná Hora Prag’ın yaklaşık 70 km doğusunda önemli bir kenttir. Gotik ve Barok mimarisinin uygulandığı bina kompleksleri sayesinde çok sayıda ziyaretçi çeker. Bohemya’nın güneyindeki Český Krumlov Rönesans Kalesi ve gotik kilisesi ile Prag’ı andırır. Karlovy Vary Becherovka’sıyla ve bir çok hastalığın tedavisinde faydalı olan, sıcaklıkları 30-72 C arasında değişen kaplıcalarıyla ünlü bir spa merkezi. Temmuz ayı etkinlikleri içinde 46. Uluslararası Karlovy Vary Film Festivali’de önemli bir yer tutuyor.
Nalan Yılmaz, Masal Kent Prag, 12 Temmuz 2011, Lebriz Sanal Dergi
Prag ile ilgili diğer yazılarım:
Masal Kuleleriyle Prag - 1
Prag'daki Müzeler
Kafka Müzesi
Praha Vytopna Restaurant
*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder