13 Temmuz 2011 Çarşamba

Masal Kuleleriyle Prag - 1

Prag tarihi ve entelektüel yapısıyla Orta Avrupa’nın gözdesi olmakla birlikte son on yılda Türklerin de seyahat planlarına dâhil ettikleri bir yer. Genellikle seyahat firmaları Budapeşte, Viyana ve Prag turu düzenler ve PVB derler. Bu üçlüden görmediğim Tuna kıyısındaki Budapeşte Avrupa’nın incisi diye tanımlanır. Kız kardeşimi, eşini ve yeğenlerimi ziyarete gittiğim Prag’da uçak bulutların üzerinden alçalınca edindiğim ilk izlenim “Ne kadar çok yeşil alan ve planlı bir yerleşim var” oldu. Havaalanından kent merkezine giderken de bu düşüncem değişmedi. 


Çek mimarlar kendi kültürlerinden ve Avrupa’nın ortasında oldukları için de çevrelerinde gelişen akımlardan yola çıkarak mimari anlayışlarını meydana getirirler. 1526-1861 arasında Avusturyalı Habsburg Hanedanının hüküm sürdüğü ülkede Çekler yönetimi yeniden ele geçirince kültürlerini geliştirirler. Prag’da yeniden yapılaşmaya gidilir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yıkılınca Çekoslavakya kurulur. 40 yıllık Komünizm döneminde mimari açıdan eskisi gibi gelişme olmaz. Yalın, çok katlı ve işlevselliğe yönelik yeni evler kent dışında inşa edilir. Komünizm sonrasında Prag hareketlenmeye başlar.


Kentte masalsı bir atmosferin oluşmasında mimarinin ve heykellerin rolü büyük. Aslında Viyana’dakilerle kıyaslandığında daha az görkemli gibi. Viyana’dakiler anıtsal, aydınlık ve gösterişli. Prag’da yangınların ve sellerin etkisiyle yapılarda ve heykellerde kararmalar olmuş.
Bu da kentin üzerine melankoli serpiyor. Sadece kilise, kule, kale, saray, tiyatro, opera, müze gibi binaların değil oturulan evlerin de pek çoğu işlevselliği yanında belli bir estetikle göze de hitap ediyor. Beyaz ya da pastel tonlarda renkli cephelerdeki olmazsa olmaz heykeller, sütunlar, kemerler, kabartmalar, bezemeler ve pencere önlerindeki rengârenk çiçekler yüzünden yola değil de havaya bakarak yürüdüm çoğunlukla. Kıvrımlı bitkisel bezemeli Art Nouveau, Art Deco demir veya ahşap kapılar da göz alıcı. Her sokakta bu anlamda ayrı bir görsellik var. Mimariyle ve heykelle ilgili kişilerin birdenbire gözünü alamayacağı bir yapıyla karşılaşma olasılığı yüksek. Tıpkı Boğaz’ın dar sokaklarından birinde yürürken denizi görmek gibi. Rönesans saraylarının örnek alındığı, her katta ayrı bir sütun başlığı, kemer çeşidi görülen konutlar genellikle bitişik ve en fazla 3, 4 katlı. Dikdörtgen ya da kare planlı yapıların ortalarında avlular bulunuyor. Prag'ın 1000 yıla yayılan mimarisinde: Romanesk, Gotik, Rönesans, Barok, Rokoko, Neo-Klasisizm, Neo-Gotik, Art Nouveau, Art Deco vb. tarzlar ön planda. Gece aydınlatmasıyla külahlı kuleleriyle kent büyülü bir görünüme kavuşuyor.
 

Prag’da mutlaka gezilen yerlerin başında içinde tarihi yapılar kompleksini barındıran kale geliyor. 9. yüzyıldan itibaren gelişme gösteren yüksekteki bu bölgede tüm mimari tarzların görüldüğü Cumhurbaşkanlığı binaları ve yapımı 600 yıl süren görkemli, anıtsal gotik katedral Aziz Vitus, Aziz George Bazilikası, Azizler Kilisesi, Manastır, Eski Kraliyet Sarayı, Resim Galerisi, 44 m yüksekliğinde Barut Kulesi -Mihulka-, Binici Okulu, köşkler, yazlık saray ve bahçeler sayılabilir. Eski Cumhurbaşkanın Evi‘nin bulunduğu bölümdeki Birinci Kraliyet Bahçesi farklı ülkelerden getirilen çeşitli ağaç türleriyle, egzotik bitkileriyle, Barok heykelleriyle, Rönesans çeşmesiyle, 19. yüzyıl sonrasında İngiliz bahçe geleneğine bağlı bakımlı haliyle huzurlu ve keyifli anlar vaat ediyor. Bugün güzel sanatlar ve el sanatları sergilerinin düzenlendiği, 16. yüzyılda tamamlanan Kraliçe Anne Yaz Sarayı Rönesans saraylarının özelliklerine sahip...

Masal Kuleleriyle Prag - 2

Masal Kuleleriyle Prag - 3
 
Nalan Yılmaz, Masal Kent Prag, 12 Temmuz 2011, Lebriz Sanal Dergi

 

Prag ile ilgili diğer yazılarım:  

Prag'daki Müzeler
Kafka Müzesi
Praha Vytopna Restaurant


*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

3 yorum :

  1. Komünizm sonrası özgürlükçü mü yoksa kapitalizmin her şeyi metalaştırma çabası mı zira komünizm konusundaki yorumlarınıza kesinlikle katılmıyorum...

    YanıtlaSil
  2. Çek Cumhuriyeti'nin tarihini komünizm öncesi ve sonrası gelişmelerini ayrıntılı ele almadım. O paragrafta kısa bir tarih var. Kişisel görüşüm değil. Sanat ve mimari açısından ele alınıyor. Tekdüze, sade ve renksiz... Özgürlük kavramı göreceli. Duyduğuma göre Avrupa Birliği'nde olmaktan memnun değiller. Zaten kendi paralarını kullanıyorlar.

    YanıtlaSil
  3. Komünizme hiç bir zaman geçemeyip proletarya diktatörlüğü aşamasında kalmış bir ülkede sanatın görece sade ve renksiz olması gayet normaldir ancak bunun komünizmle hiç bir ilgisi yoktur.

    YanıtlaSil



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...