8 Şubat 2017 Çarşamba

Sanata Yüzeysel Bir Tepki: Kitsch

Kitsch Modernizm ile üstü örtülen ama Post-Modernizm ile yeniden canlanan Modernizme yönelik bir eleştiri. Pop Sanat ironik biçimde popüler kültür ile kitsch görüntüleri kullanır. Post-Modernizm de eski ile yeniyi birleştirdiği için ironiktir ve kitsch ile benzerliklere sahiptir. Kitsch; sanatta, bakışta, yaşamda bayağılık, ucuzluk, taklit, uyumsuzluk, rüküşlük, düzeysiz ve gelişigüzel beğeni, içeriksiz bir özentilik, abartı, kaba bir ifade biçimi, teknik ve sanatsal yetersizlik gibi tariflerle açıklanıyor. Olumlu karşılanan bir şey değil.* 2000-2500 yıl öncesinden beri böyle bir zevkin varlığı biliniyor. Mesela Roma döneminde Yunan heykellerinin kopyaları yapılırdı. 19. yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşme sonucu eski biçim anlayışıyla yeni teknolojiye uygun üretilen tasarımlardaki zevksizlik göze batar. Diğer taraftan sanat hala belirli bir kesimin ulaşabileceği değerli bir şeydir. Bu duruma bilinçli veya bilinçsiz tepkiler olur.

1860 ve 1870’lerde Münih’te ressamlar ve sanat tüccarları tarafından değeri düşük artistik şeyleri belirtmek için kullanılan bu terim 1930’lardan sonra önem kazanır. Theodor Adorno, Hermann Broch ve Clement Greenberg gibi sanat teorisyenleri için kitsch avandgardın karşıtıdır. Adorno için avangard sanat kurulu düzene ve her türlü sahte uzlaşmaya karşı duran, eleştiren radikal bir isyandır ve çağdaş dünyanın tek sanat formudur. Sanat yapıtı yanlış olan toplumsal gerçekliğin dışındadır. Kitsch ise estetik deneyimin ve katarsisin parodisidir. Her fırsatta öne çıkmak üzere sanatta pusuya yatar. O bütün sanata katıştırılmış bir zehirdir. Broch kitsch’in gelişen sanat yerine geçmişle ilgili olduğunu ifade eder. Kötü sanatla aynı şey değil kendi başına bir oluşumdur. Kitsch kötüdür ama her kötü sanat kitsch değildir. Sanat yaratıcıyken o taklittir. Greenberg 1939 yılında yazdığı ‘Avangard ve Kitsch’ adlı makalesinde modern sanatın tüketime karşı direndiğini ileri sürer. “Kitsch, mekaniktir ve formüllerle çalışır. Hayali bir deneyim ve sahte duyumlardır. Stillere göre değişir ama hep aynı kalır. Çağımızın yaşamındaki her şeyin sahteliğini gösterir. Avangard propaganda kullanımında masumken, kitsch yanlış duygular uyandırır. Yüksek sanattan bahsediyorsak, alçak/popüler sanattan da kaçınamayız.”

Çek yazar Milan Kundera’nın tasarlanan üretilmiş güzellik dediği kitsch insanın uzak duramayacağı bir parçasıdır. “Kitsch, o duygusal on dokuzuncu yüzyılın ortasında doğmuş Almanca bir sözcüktür, oradan da Batı dillerine geçmiştir. Ne var ki çok sık kullanılmaktan özgün metafizik anlamını kaybetmiştir sözcük; kitsch, sözcüğün hem gerçek hem de eğretileme anlamında, dışkının kesin reddidir, kitsch insan varoluşunda temelden kabul edilemez olan her şeyi kapsam dışına atar.” Jean Baudrillard 1990’larda resmin çirkinliği değil (çünkü çirkinlik hala estetik bir değerdir), çirkinden daha çirkini kitsch’i geliştirdiğini yazar. “Gerçeklikten kurtulunca, gerçeklikten daha gerçek olabilirsiniz: Hiper-Gerçekçilik…”

Günümüzde çabuk tüketime, kitleye ve popüler kültüre yönelik üretilen, kalitesiz, ucuz, orijinal olmayan, klişe sloganlara ve söylemlere dayanan basit ve anlaşılabilir, estetik yönü zayıf, endüstri, medya, reklam ürünleri de kitsch olarak adlandırılıyor. Bir şeyler yaptığını sanan yüzeysel, zahmetsiz, sahte ve uydurma seri üretimdir. Kalıcılığın değil günü kurtarmanın peşindedir. Sanatın karşısındadır ama sözde sanat eseri olarak görüldüğü de olur. Sanattan alınan intikamdır aslında. Gerçek sanatsal çabalar yerine daha şatafatlı, iddialı ama kolay ve sığ işlerdir. İçinde bulunulan zamanın kendini beğenmiş düşüncesiz ifadesidir. Zamana karşı dirense de kısa sürelidir. Aşırı duygusallık uyandıran acıklı melodramdır. Ancak kendisinde duygu ve ruh yoktur. Yalınlık karşıtıdır, çirkin bir kopya, kötü bir taklittir. Nitelik değil niceliktir. Bilgisiz bir içtenlikle üzerinde fazla düşünmeye gerek olmadan sevilen ve tercih edilen bir şeydir. İşlevselliği dışında başka bir amaç için kullanılan objedir. Yan yana gelemeyecek öğelerin gelişigüzel, simge ve gizem taşımadan bir araya getirilişidir. Sanat gibi riske girmez, düşünmeye ve sorgulamaya yol açmaz, izleyeni zorlamaz, inceliği ve çoklu anlamları yoktur. Muhafazakardır, alışılmış olandır, içeriksel yenilik peşinde değildir; kabul edilebilirlikle ve öngörülebilir tepkilerle yetinir. Evrenseldir; tanınabilir, açık seçik bir dünya sunar.

Pembe diziler, şarkılı türkülü eğlence odaklı boş laf edilen sadece vakit kaybettiren, o ana hitap eden, hemen tüketilen ve bir değer taşımayan gündüz kadın, magazin ve akşam kuşağındaki bazı yarışma programları tabi ki reklamlar televizyon yayıncılığındaki Kitsch’tir. Daha çok 70’li ve 80’li yıllara özgü televizyon, telefon, koltuk üzerindeki danteller ve orlon örtüler, renkli plastik objeler, değersiz basit biblolar, arabaların arka camında görülen örgü karpuz dilimleri, kamyon, minibüs süsleri ve yazıları, bahçelerdeki ördek vb heykeller, yapma çiçekler gibi dekoratif nesneler yanı sıra düğün salonları, göze batan bir parlaklık, altın yaldız, işporta malı ürünler, pazardan alınan nike, adidas vs. taklit tişörtler, arabesk müzik, hatta opera** bile kitsch olarak nitelendirilebilir.

Palmiyeli kumsallarda güneşin batışı, pastoral İsviçre köylerinin ve dağlarının panoraması, dolunay karşısında sarılan sevgililer, fırtınalı denizin dalgaları boyunca koşan atlar, üzgün görünümlü veya şirin kedi ve köpek yavruları, yaşlılar, yoksullar, bebekleriyle anneler, ağlayan çocuk kartları, resimleri ve posterleri, kolaj asker kartları, noel babalı, geyikli, karlı yılbaşı kartları, güllü, kalpli, kırmızılı pembeli sevgililer günü kartları ve nesneleri kitsch’e örnektir. Bu tür yapmacık görseller hüzünlü, güzel, sevimli, hoş bulunarak var olan duyguları canlandırır. İnce sanattan yoksun kitsch tatlı duygular yanında tiksinti ve nefret de uyandırabilir.

Kitsch; modayı da kullanarak yaygınlaşmayı, estetik duyarlılığı gelişmemiş olan herkesi etkilemeyi, genelin beğenisini önemser ve ticari bir yanı da vardır. Kadının dış görünümünde sapsarı veya simsiyah boyalı saçlar, frapanlık, fazla makyaj, bol aksesuar, kıpkırmızı parlak elbiseyle leopar deseni, kürk, kırmızı rugan ayakkabı ve çanta birlikteliği ya da farklı desenlerin bir arada kullanımı veya baştan ayağa aynı renkle uyum yakalama, doğallıktan uzak ve olduğundan farklı görünme çabası abartılı, yapay, rüküş ve kokoş kabul edilir. Tabi bu gösteriş merakı ve göz boyama bir tercih meselesidir. Günümüzün marjinal ünlüsü Lady Gaga içerik yerine aşırı stili öne çıkaran kitsch’in bilinçli hali camp mıdır yoksa kitsch mi? Sanırım davranışlarıyla, duruşuyla, genel tarzıyla camp. Belki de olağan dışı yaklaşımıyla popülerlikle ve kitsch ile de dalgasını geçiyor.
 



Seyahat firmaları paket programlarıyla turistin yapacağı şeyleri önceden belirler. Bu gezmek isteyenin işine gelen kolaycı ancak kitsch bir yaklaşımdır: turla gezer, standart fotoğraflar çeker, standart yemekler yer, turistik dükkanları dolaşarak hediyelik eşya satın alır, diğerlerine uyum sağlar. Örneklere yüzlercesi eklenebilir. İstanbul gibi Doğu - Batı ve Köy - Kent kültürleri arasında kalmış bir metropolde etrafınıza baktığınızda mutlaka kitsch bir şeyler gözünüze ilişecektir.

Gülsün Karamustafa kente göç olgusundan kaynaklanan kültür karmaşasını, gelenek modern çatışmasını 1970’lerde konu olarak seçen bir sanatçı. Özellikle 1978’de Taksim Sanat Galerisi’ndeki sergisinde “Kıymatlı Gelin”, “Kapıcı Dairesi”, “Örtülü Gelin” gibi çalışmaları bu yaklaşımını ortaya koyar: Plastik hamam tasları, leğenler, tüpgazlar, çarıkların yanında plastik terlikler, nakışlı örtülerle süslü elektronik ev aletleri ve diğer eşyalar kentteki kültürel değişimin simgeleridir. Modern apartmanların alt katlarındaki kapıcı dairelerindeki ya da gecekondu mahallelerindeki evlerdeki görünümlerdir. 


Sanatçı 1980’ler sonrasında ise kitsch’i nesnel, yargılamadan kendi süzgecinden geçirip sunarken yaşanılan dönemin değişimine de ironik biçimde dikkat çeker. Duvar halılarında, tekstil kolajlarında, resimlerinde, heykellerinde ve enstalasyonlarında geçiş toplumundaki yoz zevki ve karma biçimleri kullanılan nesnelerle olduğu gibi aktarır. Bu tür çalışmalarını 1981 yılında ‘Arabesk’ ve 1985 yılında ‘Duvar Halıları’ adlı sergilerinde bir araya getirir. Arabesk şarkıların sözleri, filmleri esin kaynağı olur. İstanbul’daki alt kültüre ait hayat tarzını tarafsız verir. Yorum izleyiciye kalır. Bizans, Osmanlı, Cumhuriyet dönemi yapıları ve kültür katmanları içindeki yaşamın, birbiriyle uyuşmayan çelişkili görüntüleriyle karşılaşılır. Yeni üretilenlerle geleneksel olan iç içe geçiyor. Çeşitli kültürler ve başka zamanlar aynı mekanda olunca eklektiklikten doğan karmaşa, anlam yitimi ve değer kaybı da beraberinde geliyor. 

İstanbul Modern'de 16 Eylül - 22 Ocak arasında ziyarete açık kalan ve 1900’lerden bugüne Türk kadın sanatçılarının yapıtlarına yer verilen "Hayal ve Hakikat" adlı sergi Türkiye'nin toplumsal dönüşümünü de belgeliyor. Bu sergide Kezban Arca Batıbeki’nin Kitsch Kafesi’nde tellerin arkasında genç bir kadın odasının karmaşık nesneleri göze çarpıyor. Tek tek ayrıntılara odaklanıldığında 80’li yılların televizyon filmlerinde ya da köyden kente göçenlerin evlerinde bulunan eşyalar olduğu gülümseyerek fark ediliyor. Fotoromanlar, dergiler, beyaz diziler, fal kitapları, sehpa üzerindeki ve duvarlardaki ünlü şarkıcı veya oyuncu kartpostalları, kasetçalar, açık televizyon, arabesk bir şarkı, örtüler, biblolar, duvardaki manzara resmi kitsch kavramını görünür kılıyor. “Kafes Projeleri 2: Kitsch Oda Projesi - Nereye Kadar?’ magazinin yükselişine, İstanbul’daki sınırlı kesimin eğlence hayatına kentin gecekondu mahallerindeki ve Anadolu’daki insanların imrenmesine ve taklit etmek için örnek almasına, televizyondaki magazin ve yarışma programlarına ince bir eleştiriyle yaklaşan sanatçı 1984 yılından itibaren popüler kültür ile ilgili resimler ve düzenlemeler yapıyor.

Sanatçının bu projesiyle ilgili görüşleri: “Benim projem; Pop-kültün tüm yansımalarının yer aldığı kitsch bir oda. Kocasından yeni ayrılmış varoşlardan dul bir kadın veya özgürlüğünü kendince ilan etmiş sınıf atlamaya hevesli ve bunun yolunun televizyon ya da magazin dergilerindeki tariflerden geçtiğine inanan bir kadın... Bir yanda televole, gelin-kaynana program parçacıkları; mankenler, futbolcular aynı tarifleri uygulayarak ülkenin yüksek standartlı yaşam seviyesine dişi, tırnağı ve başka şeyleriyle ulaşabilmiş kadınlar idolleri. Büyük bir yoksulluktan gelen bu gündelik yaşamın yeni insanının gözü asla doymuyor. Ben bu odayı, Kültürün beşiği, bu insanlar için aslında uç noktası olan bir müzede hayal ediyorum; tüm gerçek televizyon görüntüleri ve müziğiyle... Biz, yani aslında kendine yabancı Türk toplumunun bu noktada yansımamızı bulacağımıza inanıyorum.” *** 


Kitsch’in Kralı olarak anılan Amerikalı sanatçı Jeff Koons endüstrinin hazır nesnelerini dönüştürüp genel zevke hitap ediyor. Sanat eleştirmenleri tarafından eleştirilen, anlamsızlık barındıran, şaka gibi görülen, tartışılan tasarımlarıyla, kocaman kitsch objeleriyle sıradanlığı ve bayağılığı gösterir. İzleyiciyi şaşırtarak ün kazanır. Büyük balondan sevimli hayvan heykelleri ve neşelendiren diğer çalışmaları pek çok müzede sergilenir, ‘Balon Çiçek’ ve ‘Asma Kalp’ vb. müzayedelerde yüksek fiyatlara alıcı bulur. Cesur sanatçı yaptıklarında herhangi bir ironi olmadığını belirtir. O Amerikan kültürünü gösteren bir ayna tutuyor.


Viyana’daki Mimar Joseph Krawina’nın planladığı ve Friedensreich Hundertwasser’in hayata geçirdiği ‘Hundertwasser Evi’ kitsch kapsamında ele alınıyor. Modern mimariye zıt, düz çizgilerin ve tekrarların olmadığı post-modern bu yapı, “Ressam özgür olmak istediği evler ve mimariler hayal eder ve bunları da gerçekleştirir.” diyen ressam ve mimar Hundertwasser’in hayal gücünü kullanarak fantastik öğelerin nasıl göze hoş gelecek şekilde bir araya getirildiğinin de kanıtıdır. Bir kısmı kamuya açık bir kısmı özel teraslardaki ağaçları, bitkileri; rengarenk cepheleri; farklı malzemelerle, boyutlarla ve renklerle oluşturulmuş pencereleri sütun ve kaideleri gördüğümde bina-insan-doğa birlikteliğinin somutlaşan masalsı bir örneği olduğunu düşündüm. 


 “Hiçbirimiz kitsch’den tamamıyla kaçacak kadar superman değiliz.”****
 

Notlar:

* Oysa dışlanan şey daha da güçlenerek geri döner.
** Sinema gibi pek çok sanat dalını bünyesinde barındıran operada şarkı ve konuşma arası bir iletişim söz konusu.
*** http://ekavart.tv/videoart/diger/kitsch-oda-projesi-kezban-arca-batibeki
**** Milan Kundera
 

Nalan Yılmaz.
 

Bu yazımın ilk kaynakları:   

Sanat Karşıtı Olarak Kitsch 
Nalan Yılmaz,  Sanata Yüzeysel Bir Tepki: Kitsch, 14 Aralık, 2011, Lebriz Sanal Dergi

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...