Sanatçının üretimi tektir. Tıpkı bugüne kadar bir benzeri daha yaratılmamış insan gibi. Yüzyıllardır dünyaya gelen milyarlarca insanın birbirinden farklı olması gibi. Sanatçı yeni formlar ortaya koyar, eskileri tekrarlamaz ya da olanı değiştirir ve farklılaştırır.
Sanatçı değer taşıyan, benzeri olmayan bir çalışma içinde olandır. Bir eserin biçimlenmesi de becerinin, bilginin ve tekniğin ötesinde kendiliğinden gelen içten bir yetenek olan dehanın sayesindedir.
Sanatçı evren karşısındaki şaşkınlığını, hiçlik, güzellik ve onunla birlikte ölüm korkusunu coşkun bir şekilde kendini sezgilerine ve dehasına bırakarak bitmek bilmeyen bir çabayla ifadelendirmeye çalışandır.
Sanatçı sadece hoşa giden, estetiğe yönelik keyif alınabilecek ürünler değil sarsıcı, çarpıcı, kışkırtıcı, şaşırtıcı ve bir o kadar da düşündürücü eserler de oluşturandır. Sanatın tek amacı güzelliği yansıtmak ya da mesaj vermek değildir, olmamalıdır da.
Sanatçı değer taşıyan, benzeri olmayan bir çalışma içinde olandır. Bir eserin biçimlenmesi de becerinin, bilginin ve tekniğin ötesinde kendiliğinden gelen içten bir yetenek olan dehanın sayesindedir.
Sanatçı evren karşısındaki şaşkınlığını, hiçlik, güzellik ve onunla birlikte ölüm korkusunu coşkun bir şekilde kendini sezgilerine ve dehasına bırakarak bitmek bilmeyen bir çabayla ifadelendirmeye çalışandır.
Sanatçı sadece hoşa giden, estetiğe yönelik keyif alınabilecek ürünler değil sarsıcı, çarpıcı, kışkırtıcı, şaşırtıcı ve bir o kadar da düşündürücü eserler de oluşturandır. Sanatın tek amacı güzelliği yansıtmak ya da mesaj vermek değildir, olmamalıdır da.
Sanatçılar üretimleriyle bireysel ve varoluşsal kaygılarını, toplumsal sorunları ve çıkmazları vurgulayarak insanlarla paylaşırlar ve onların da düşünmesine, kendileriyle ve çevreleriyle olan iletişimlerini sorgulamalarına ve daha iyiye, daha kaliteli olana ulaşabilmek için çareler üretebilmelerine katkıda bulunurlar. Aynı zamanda farkına varılamayanları çağrışımlarla göstermeye çalışırlar ve görünür kılarlar. Ancak sanata ve üretilenlere sadece böyle bir anlam yüklemek de doğru değildir. Sanatın görevi olması gerekmez. Sanat ve hayat içinde sonsuzu barındırır.
Sanatçının nesneye bakışı ve onunla ilgili fikirleri önemlidir. Özgün düşüncesi, anlamlandırması, nesnenin açığa çıkmamış yanlarını görmesi ve bunu ifade etme şekliyle yetkinliğini gösterir. Gizli olanın örtüsünü kaldırmaya çalışır.
Her sanatçı kendi algıladığı şekliyle gerçeğin yorumunu sunar. İnsanı geliştiren olasılıkların çokluğu ve çeşitliliktir. Benzerlikler bile kendi içlerinde farklılıklar barındırır.
Sanatçı gerçeği yorumlamasını, hayallerini, kurgularını, gerçek dışını, duygu, düşünce, gözlem ve görüşlerini belli bir malzeme ve teknikle -araç-, bir tarz içinde yansıtırken alımlayıcıdan önce en iyi ifade şeklini düşünür. Kaygısı insanların ne alabileceği değil içinden akıp gidenleri yakalayabilmek ve bunu paylaşabilmektir.
Sanatçı ortaya koyduğu nesneyle kendi kurtuluşunu aramaz. Aksine onu oluştururken kendi içinde kaybolur, daha da derine ve karanlığa yol alır. Kendi varlığıyla, kimliğiyle, nerede durduğuyla ilgili olarak sürekli bir hesaplaşma içindedir. Hiç bitmeyen bir arayışı vardır ama içinden çıkılamayan durumun da farkındadır.
Nalan Yılmaz, Sanat Üzerine Düşünceler, 2 Haziran 2003, Hürriyet, Agora
Resim Üzerine Düşünceler
Sınırları Kaldırandır Sanat
Sanat Eseri Olan İnsan Hayatı
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder