İlkbahar: doğanın uyanışının izlendiği güzel mevsim... Güneş çıkınca ince giysiler, güneş bulutların arkasına gizlenince ceket veya mont giyilen kararsız havaların zamanı... Baharda gezmek de ayrı güzel. Mart'ın son günü Nisan'ın ilk günleri Alaçatı'da güneşli ve hafif esintili güzel bir havada yazı özleyenler tişörtle biraz üşüyenler ise ceket ve montla geziniyordu. Restoran, kafe ve dükkan gibi mekanların bir kısmı açılmış, bir kısmı da 7- 9 Nisan tarihlerinde düzenlenecek 8. Ot Festivali'ne yetişmek için heyecanlı ve yoğun bir hazırlık içindeydi. Ot Festivali'nde turizm şirketlerinin düzenlediği turlarla Alaçatı'ya binlerce kişi geliyor ve otellerde yer bulmak güçleşiyor. Egeye özgü otların satıldığı ve lezzetli zeytinyağlı yemeklerin hazırlandığı festival kapsamında çok sayıda etkinlik de düzenleniyor. Bu yılın otu olarak
ısırgan
seçilmiş. Festivalin kalabalık ve hareketli geçeceği kesin. Yine de
Alaçatı sokaklarının sakinken tadını çıkarmak ayrı bir keyif.
Özellikle eski hallerine uygun şekilde restore edilip butik otellere dönüşen iki katlı, cumbalı, avlulu taş evleriyle ünlü olan Alaçatı, Çeşme'ye bağlı son yılların en gözde ve trend yerlerinden biri. Akdeniz'in Provence stilinin ön planda olduğu bu güzel yerleşim aynı zamanda sörf yapanların tercih ettiği rüzgarlı denize de sahip. Çoğunlukla mavi olmakla birlikte pastel tonlardaki kapıları ve panjurlarıyla cumbalı taş evlerin sıralandığı arnavut kaldırımlı dar sokaklarda yürürken sanki zaman duruyor. Kaplumbağa gibi yavaş yavaş ilerleyerek an'ın getirdiklerine odaklanmak isteyenler ve aylak gezginler için harika. Ülkenin ve dünyanın gündeminden uzak, huzurlu bir yaşam vaat eden ortam insanı kendi içine çekiyor. Bu çekilmeye hemen ayak uydurmak iyi hissettiriyor.