Alman romantiklerinden Caspar David Friedrich'in (1774-1840) doğa görünümlerinin yer aldığı resimlerinde duygular ve ruh durumu da yansır. "Resimlerini oluşturan duyguları çok yoğun yaşadığı için zihinsel bir hastalığa yakalanır ve yaşamı trajik bir şekilde son bulur (1). Deniz Kıyısında Keşiş adlı resmi üç bölümden oluşur: İlk planda açık renk bir toprak, ikinci planda köpükle kabartılmış deniz göze çarpar. Üçüncü plan ise ezici bir gökyüzüne ayrılmış. Denizin kenarında toprak üzerinde uzun kahverengi giysili figür gözlerini ufka doğru yöneltmiştir. Uçsuz bucaksız doğa karşısında insanla evrenin bütünleşme isteği ve doğada şekil bulan Tanrı ile insan arasındaki ruhsal bağ vurgulanır. Keşişin bulunduğu toprak; yeryüzü ve insanı, gökyüzü ise Tanrı’yı simgeler. Keşişin üzerinde durduğu uzun ve dar kara parçası dalgalı, karanlık denizle birleşir. Keşiş doğa güçlerinin ortasındaki insan varlığının önemsizliğini anımsatmak ve peyzajın ruhsal boyutunu sezdirmek için oradadır. Başını elleri arasına alması büyük bir keder içinde olduğuna işarettir. Resmin genel havası denizin koyu rengi, gökyüzünün görkemli uçsuz bucaksızlığı; insanın bu durum karşısında yalnızlığı, çaresizliği ve yok oluşu melankolik bir görünüm oluşturur...
15 Ocak 2010 Cuma
9 Ocak 2010 Cumartesi
Gelmiyor
bir şey yazmak gelmiyor içimden
yazmak gelmiyor içimden bir şey
gelmiyor içimden bir şey yazmak
4 Ocak 2010 Pazartesi
Albrecht Dürer ve Melencolia I Adlı Gravürü
Ortaçağ’ın kırsal kesiminin yoksullaştığı, salgın
hastalıkların, kıtlıkların yaşandığı ve işgaller sonucu şehirlerin çöktüğü
karışık, karanlık ve dini baskılar altındaki ortamından sanatçılar da
etkilenirler. Kuzey ülkelerinin sanatçıları dönemin insanlarının içinde
bulunduğu durumu, acılı veya gülünç halleri düşlerle birleştirerek resimlerine
aktarırlar. Dinsel konuların anlatımına, simgesel, metafizik ve büyücülük ile
ilgili yorumlamalara yer verirler. Babası 1455’te Nürnberg’e yerleşmiş bir kuyumcu
olan Albrecht Dürer (1471-1528) 15. yüzyıl sonu 16. yüzyıl başında yaşamış
Kuzeyli bir ressamdır. Zanaatkar bir aileden gelen ve Alman resminin
öncülerinden sayılan Dürer, çocukluğunda çizime olan yeteneğinden dolayı
Nürnbergli usta Michael Wolgemut’un yanına yetişmesi için verilir. Burada kitap
baskıları ve ahşap baskılar üretir. 1490-94 yılları arasında Almanya’yı
dolaşır. 1505’te gittiği ve iki yıl kaldığı Venedik, Floransa ve Roma’da
dönemin büyük ressamlarından ve insanın kendisini tanıması gerektiğini söyleyen
Rönesans hümanisti Marcilio Ficino’dan etkilenir. Rönesans’ı İtalya’dan
Almanya’ya taşır. Almanya’da 15. yüzyılda insana yüksek değer veren Reform
hareketi görülürken bir yandan da dinsel ahlaksal bir yöne zorlanma bir çelişki
ve huzursuzluk yaratır. Reform döneminde Luther ve Erasmus ile tanışan ve
1512’de saray ressamı olan Dürer matematik, geometri, düşünsel konular ve Latin
edebiyatı alanında bilgilidir. Ölçme, arazi ve kentlerin savunulması, oran ve
sanat kuramı üzerine kitaplar yazar.
25 Aralık 2009 Cuma
Gerard de Nerval'dan Dizeler
Siyah Nokta
Kim ki güneşe sürekli bakıp durur
Mor bir lekenin uçuştuğunu görür
Gözlerinde, çevresinde ve havada.
Bir zamanlar çok genç ve gözüpektim,
Utkuya bir an sabit gözlerle baktım;
Aç bakışımdan kara bir nokta kaldı.
O gün bugün, bir yas işareti gibi
Görürüm her yerde o siyah lekeyi
Karışır her şeye, gözümün daldığı!-
Nedir bu? Mutlulukla arama giren!
-Yazık bize! yalnız kartal bakabilen
Kazasız belasız utkuya ve güneşe... s: 187
Yaldızlı Dizeler
Elbette duyarlı her şey! Pythagore
İnsan! özgür düşünür - sen misin tek düşünen
Yaşamın her nesnede açıldığı dünyada:
Elindeki güçlerde özgürlüğün var ama,
Verdiğin öğütlerin tümünden başka evren.
Her çiçek ayrı ruhtur doğadan filizlenen;
Saygı duy hayvandaki devinip duran ruha!...
Her şey duyarlı; her şey senden güçlüdür daha
Bir aşk gizemi vardır her madende dinlenen:
Bir göz seni izliyor kör bir duvarda bile:
Unutma, madde varsa ona bağlı söz de var...
Kullanma nesneleri softa bir amaç ile.
Her karanlık varlıkta gizli bir Tanrı yaşar;
Ki O'nun gözlerinden yeni bir göz doğuyor
Taşların kabuğunda bir tanrı çoğalıyor. s: 193
Kitabe
Bazen mutlu, şen şakrak sığırcık kuşu kadar
Sevda dolu, tasasız, sevecen ve duyarlı,
Bazen dertli Cliandre gibi dalgın, hülyalı
Yaşarken, bir gün kapısı çalındı, gelen var.
Ölümdü karşısındaki, yalvarıp yakardı,
Dedi: "Son şiirime noktayı koyayım, izin ver"
Ve hiçbir şey yapmadan, ordaki soğuk ve dar
Bir sandığın dibine uzandı, üşüyordu.
Söylenenlere bakılırsa hayli tembeldi
Sık sık kuruyordu hokkasında mürekkebi
Tek şey öğrenemedi çok şey bilmek isterken.
Vakit geldi, şiirine eksik noktayı koydu
Bir kış günü elinden alındı yorgun ruhu
Çekip gitti söylenip: "Niye gelmişim ki ben?" s: 195
Alkan, Erdoğan, Düş Gezgini, Gerard de Nerval, Broy, İstanbul, 1994.
Kim ki güneşe sürekli bakıp durur
Mor bir lekenin uçuştuğunu görür
Gözlerinde, çevresinde ve havada.
Bir zamanlar çok genç ve gözüpektim,
Utkuya bir an sabit gözlerle baktım;
Aç bakışımdan kara bir nokta kaldı.
O gün bugün, bir yas işareti gibi
Görürüm her yerde o siyah lekeyi
Karışır her şeye, gözümün daldığı!-
Nedir bu? Mutlulukla arama giren!
-Yazık bize! yalnız kartal bakabilen
Kazasız belasız utkuya ve güneşe... s: 187
Yaldızlı Dizeler
Elbette duyarlı her şey! Pythagore
İnsan! özgür düşünür - sen misin tek düşünen
Yaşamın her nesnede açıldığı dünyada:
Elindeki güçlerde özgürlüğün var ama,
Verdiğin öğütlerin tümünden başka evren.
Her çiçek ayrı ruhtur doğadan filizlenen;
Saygı duy hayvandaki devinip duran ruha!...
Her şey duyarlı; her şey senden güçlüdür daha
Bir aşk gizemi vardır her madende dinlenen:
Bir göz seni izliyor kör bir duvarda bile:
Unutma, madde varsa ona bağlı söz de var...
Kullanma nesneleri softa bir amaç ile.
Her karanlık varlıkta gizli bir Tanrı yaşar;
Ki O'nun gözlerinden yeni bir göz doğuyor
Taşların kabuğunda bir tanrı çoğalıyor. s: 193
Kitabe
Bazen mutlu, şen şakrak sığırcık kuşu kadar
Sevda dolu, tasasız, sevecen ve duyarlı,
Bazen dertli Cliandre gibi dalgın, hülyalı
Yaşarken, bir gün kapısı çalındı, gelen var.
Ölümdü karşısındaki, yalvarıp yakardı,
Dedi: "Son şiirime noktayı koyayım, izin ver"
Ve hiçbir şey yapmadan, ordaki soğuk ve dar
Bir sandığın dibine uzandı, üşüyordu.
Söylenenlere bakılırsa hayli tembeldi
Sık sık kuruyordu hokkasında mürekkebi
Tek şey öğrenemedi çok şey bilmek isterken.
Vakit geldi, şiirine eksik noktayı koydu
Bir kış günü elinden alındı yorgun ruhu
Çekip gitti söylenip: "Niye gelmişim ki ben?" s: 195
Alkan, Erdoğan, Düş Gezgini, Gerard de Nerval, Broy, İstanbul, 1994.
21 Aralık 2009 Pazartesi
Bird Calling - Bird Keeper
Saige Roberts'ın Bird Calling ve Bird Keeper adlı çalışmaları çok güzel. Aslında illüstrasyonlarının çoğunu beğeniyorum. Bir süredir web sitesine ve bloguna girilemiyor. Yine de adresini yazayım: http://www.onepurpleday.com/. Başka bir artwanted.com'da diğer çizimlerini görmek mümkün.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)