15 Ocak 2010 Cuma

Caspar David Friedrich'in Resimlerinde Doğanın Verdiği Hüzün

Alman romantiklerinden Caspar David Friedrich'in (1774-1840) doğa görünümlerinin yer aldığı resimlerinde duygular ve ruh durumu da yansır. "Resimlerini oluşturan duyguları çok yoğun yaşadığı için zihinsel bir hastalığa yakalanır ve yaşamı trajik bir şekilde son bulur (1). Deniz Kıyısında Keşiş adlı resmi üç bölümden oluşur: İlk planda açık renk bir toprak, ikinci planda köpükle kabartılmış deniz göze çarpar. Üçüncü plan ise ezici bir gökyüzüne ayrılmış. Denizin kenarında toprak üzerinde uzun kahverengi giysili figür gözlerini ufka doğru yöneltmiştir. Uçsuz bucaksız doğa karşısında insanla evrenin bütünleşme isteği ve doğada şekil bulan Tanrı ile insan arasındaki ruhsal bağ vurgulanır. Keşişin bulunduğu toprak; yeryüzü ve insanı, gökyüzü ise Tanrı’yı simgeler. Keşişin üzerinde durduğu uzun ve dar kara parçası dalgalı, karanlık denizle birleşir. Keşiş doğa güçlerinin ortasındaki insan varlığının önemsizliğini anımsatmak ve peyzajın ruhsal boyutunu sezdirmek için oradadır. Başını elleri arasına alması büyük bir keder içinde olduğuna işarettir. Resmin genel havası denizin koyu rengi, gökyüzünün görkemli uçsuz bucaksızlığı; insanın bu durum karşısında yalnızlığı, çaresizliği ve yok oluşu melankolik bir görünüm oluşturur...

Ay ışığında Kuzey Denizi'nde ise insansız bir manzarada bulutlu gökyüzündeki ayın ışığı denize vurur. Ön planda koyu renkler hakimdir. Işıksız alanda kıyıda bir tekne görülür. Bu gece manzarasında ay ışığı, yeryüzü ve gökyüzü arasında bağ kurar gibidir. Friedrich’in “Gece, şafak ve akşam saatlerini canlandırdığı resimlerinde nesnelerin sınırları belirsiz, loş ve şiirsel mekanlar insanda tanrısal bir evrenin içinde kayıp gittiği duygusu uyandırır" (2). Kederli boş bir evrenin huzursuzluğu sarsıcıdır. Ay ışığı göz kamaştırıcılığının yanında melankolik bir etki bırakır. Friedrich ay ışığının dünya ve cennet, ölümlü dünya ve öteki dünya arasında ışık veren bir aracı, bir köprü olduğunu vurgulamak ister. ‘Ressam yalnızca karşısında gördüklerini değil fakat içinde gördüklerini de tuvale geçirmelidir’ sözü manzara resimlerindeki melankoliyle doğrulanır. Doğanın ruhunu, Tanrı, insan ve doğa arasındaki ilişkileri göstermeyi önemser. Derin bir doğa bilgisi üzerine sanatını kuran Friedrich pek çok yıl ay ışığı ve onu izleyen insanlar resimleri üzerinde çalışır. 

Ayı izleyen Kadın ve Adam adlı çalışmada kadının sağ eli adamın omzu üzerindedir. Ay biyolojik ritimleri, büyümeyi, gelişimi, ölümü ve geçici olan zamanı sembolize eder. Ayın görünen, aydınlık, duyguları uyandıran yüzünün yanı sıra karanlık ve bilinmeyen yüzü de vardır. O tarafı pek anlaşılır değildir. Görülen yüzünde büyüme, küçülme gibi hareketler gözlenir. Resimde ormanlık bir alan üzerinde ayı izleyen kişiler ressamın kendisi ve eşidir. Çift sakin bir şekilde ileriye bakarken, yanlarındaki meşe ağacı kökünden çıkıktır ve devrilmek üzeredir. Meşe ağacı kuruyken figürlerin diğer tarafında görülen çam ağacı tam tersi bereketlidir, canlıdır. Dolu ayın alt kısmında hilal biçimi oluşur. Ayın çevresi oldukça aydınlıktır. Friedrich evrenle bütünleşme isteğini bu resimde de ortaya koyar.

Sis Denizi Üzerindeki Gezgin adlı resim Romantizmin başyapıtlarından biridir. Kompozisyonun tam ortasında, kayalık üzerinde arkadan görülen bir figür vardır. Koyu yeşil bir palto giyinmiş sarı saçlı adam yükseklerden uzaklara, kalın bir sis denizi içindeki manzaraya bakarken duruşu ve bulutlarla dolu gökyüzünün atmosferi şiirsel bir etki bırakır. Denge sağlamak için elinde bir baston tutan figürün saçları rüzgarda savruluyor. Ön plandaki keskin hatlara karşın arkadaki yumuşak tonlar belirsizliğe, boşluğa bakışı da akla getirir. Koyu ve açık rengin kontrası kompozisyonu güçlendirir. Sanatçı insanın kendini doğanın ruhuna bırakıp bütünleşme isteğini görselleştirir sanki. İnsanın karşısındaki  büyüleyici gökyüzü puslu görünümüyle ve  tüm görkemiyle oradadır. Doğanın içindeki insan manzaraya ayrı bir boyut katarken gizemli bir dünyaya yolculuk ve zamansızlık üzerine de düşündürür."

1824 yılında yaptığı Buz Denizi'nde Umudun Enkazı–  bütün sahneyi aydınlatan ışık resme parlaklık kazandırır. 1820-21 yıllarında William Parry’in Kuzey Kutbuna yaptığı araştırma gezisi sırasında batan gemi çok küçük görülür. Yan dönmüş gemi umutsuzluğu, doğaya karşı güçsüzlüğü ifade eder. Ressamda egemen olan ölüm duygusu burada da belirgindir. Resimde soyuta yakın bir kurgu vardır. Batış ve buzların kırılması hareketi öylesine gerçekçidir ki keskin kırık buzlara dokunulsa soğukluğu hissedilebilecek gibidir



Friedrich’in resimlerinde dinsel sembolist bir anlatım yanı sıra manzaralarında melankolik düşlerin aktarımı dikkat çeker. Ruhsal durumuyla ilişkili ana motifler kullanır. Hep üzerinde durduğu gibi doğa karşısında insan çaresizdir. Doğanın tinselliğini sık sık en hüzünlü haliyle gösterir. Ressam doğanın kutsal olduğuna ve bunun her görünümünde –ağaçta, dağda, denizde, gökyüzünde- dile geldiğine inanan protestan eğitimi almış koyu bir hıristiyandır. 


Notlar

(1) Claudon, Francis, Romantizm Sanat Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1988. s: 76
(2) Pischel, Gina, Sanat Tarihi Ansiklopedisi, 3, 4, Görsel Yayınlar, İstanbul, 1981. s: 601

NALAN YILMAZ - 8 Eylül 2003 Pazartesi, Hürriyet, Agora

Caspar David Friedrich ile ilgili diğer yazım için tıklayın.


*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...