Melankoli ile ilgili bu blogda epey yazı var. Melankoliyi incelemeye 2000 yılında başladım. O sıralar Prof. dr. Ayla Ödekan'ın doktora dersi için "Batı Sanatı'nda Melankoli" adlı bir çalışma hazırlarken 35 kitaptan ve çok sayıda makaleden yararlanmış; batı resminin melankoliye uygun örnekleri üzerinde durmuştum. O kadar mutlulukla ve coşkuyla çalışmıştım ki -biraz çelişen bir tutum oldu farkındayım :) -. Şimdiye kadar yaptığım araştırmalar içinde en sevdiğim konu bu oldu. Zaten melankoliye yatkın bir yapım olduğundan mı, varoluşla ilgili derin düşüncelerin tatlı hüznünden zevk aldığımdan mı, nedensiz hafif üzüntünün arada bir insanı esir aldığını, sevinç ve kederin birbirine yakın durduğunu bildiğimden mi, en mutlu anda bile buruk bir acı duyulacağını hissettiğimden mi, yalnızken insanın kendisiyle iletişimini önemsediğimden mi bilmiyorum.
Hayatın koşuşturması içindeki insanlardan kaçıp ilgisizleşen, dünyevi şeylere yabancılaşan, kalabalık içindeyken bile çevresinden ve dünyadan soyutlanarak hülyalı gezinen, her şeyi sorgulayan buna vakit ayıran, bir gereklilikmiş gibi sunulan hıza ve "Her şey yaşanmalı, her şey tüketilmeli" düşüncesine ayak uydurmayan, arzular ve yoksunluklar arasındaki çelişkide çaresizliği duyumsayan yine de "hiçlik içinde bile bir umut düşleyen"*, kaplumbağa gibi hareket eden melankolik bir flaneur. Melankoli; boşluk duygusu, tembellik ve uyuşukluk içinde olanı simgelemez. "Ben de tembelim, ben de boşluk içindeyim; öyleyse melankoliğim." demek bilgisizce sığ bir yaklaşım olur. Bu ise olguyu sıradanlaştırırken, gizemini ve değerini de yok sayar.
Hayatın koşuşturması içindeki insanlardan kaçıp ilgisizleşen, dünyevi şeylere yabancılaşan, kalabalık içindeyken bile çevresinden ve dünyadan soyutlanarak hülyalı gezinen, her şeyi sorgulayan buna vakit ayıran, bir gereklilikmiş gibi sunulan hıza ve "Her şey yaşanmalı, her şey tüketilmeli" düşüncesine ayak uydurmayan, arzular ve yoksunluklar arasındaki çelişkide çaresizliği duyumsayan yine de "hiçlik içinde bile bir umut düşleyen"*, kaplumbağa gibi hareket eden melankolik bir flaneur. Melankoli; boşluk duygusu, tembellik ve uyuşukluk içinde olanı simgelemez. "Ben de tembelim, ben de boşluk içindeyim; öyleyse melankoliğim." demek bilgisizce sığ bir yaklaşım olur. Bu ise olguyu sıradanlaştırırken, gizemini ve değerini de yok sayar.