Ressamın ve heykeltıraşın doğadaki herhangi bir şeyi birebir aktarması fotoğrafın bulunmasıyla son bulur. Ressamlar akademik eğitimin gereksizliğini
fark ederler. 19. yüzyılın ortalarından itibaren art arda görülen Romantizm,
Sembolizm, Empresyonizm, Post-Empresyonizm, 20. yüzyıl başlarındaki
Ekspresyonizm, Kübizm, Dadaizm vb. gibi akımlarla sanat artık eskisi gibi
görünenlerin tasviri olmaktan çıkar. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler,
hareketlilik, hız, zaman ve mesafe kavrayışı sonucu sanatçının da görevi
değişir. Fotoğrafın doğadaki nesneleri belgelemesiyle sanatçılar da fotoğrafın
yapamayacağı yeni arayışlar içine girerler. Endüstriyel ortamda iç dünyalarına
yönelerek önce biçimi geri planda bırakıp renklerle kendi psikolojilerini daha
sonra da nesneyi parçalayıp çeşitli açılardan görünüşlerini verirler. Parçalar
birbirinden uzaklaşırken hacimsellik niteliği dağılır, tanınabilirliği kalmaz
ve yeni resim öğeleri ile sanata da yenilik gelir. Dış dünya ile resim arasında
bir ilişki kurulur. Endüstri ürünleri tuval üzerinde kolaj tekniğiyle geometrik
düzenlemeler içinde kullanılırken gerçekteki fonksiyonunu yitirir. Nesne hem
boyanır hem de yapıştırılarak kendi görüntüsünün yerini alır. Sanatçılar
nesnelerin görünüşlerinin ötesinde enerjilerinin, hızlarının, kuvvetlerinin ve
etkilerinin de olduğunu ama görüntü biçimlerinin bunları yansıtamadığını
düşünürler.
Kiev yakınlarında doğan ve Kiev Sanat Okulu ile Moskova Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim gören Kasimir Malevich (1878-1935) avangard bir Rus sanatçısıdır. 1904-1914 yılları arasındaki çalışmalarında Sembolizm, Geç Empresyonizm, İlkel sanat, Kübizm etkilerini görmek mümkündür. Empresyonistlerin doğa tasvirleri ve renk kullanımları onu heyecanlandırır. Doğal renklerle figürlü resimler yapar. 1911 tarihli ‘Yıkanan’ adlı resmindeki figürün hareketinde Matisse’in 'Dans' adlı çalışmasından esinlenme vardır. Kocaman ayaklı ve elli bu hantal görünümlü adamı siyah konturla vurgularken çevresinden de koparır. Kırmızı ile vücudun hacmi biçimlenir. 1913’de teması teknolojinin doğaya galip gelmesi olan 'Güneşe Karşı Kazanılan Zafer' adlı opera için çizdiği dekor ve giysi eskizlerinde Kübist özellikler görülür. Bu çizimlerinde parlak tonları, ana renkleri ve siyah ile beyazı kullanır. Daha sonraki yıllarda yazdığı denemelerinden bu çalışmalarının soyuta yöneldiği yeni sanat anlayışının tohumlarını da attığı anlaşılır.
Kiev yakınlarında doğan ve Kiev Sanat Okulu ile Moskova Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim gören Kasimir Malevich (1878-1935) avangard bir Rus sanatçısıdır. 1904-1914 yılları arasındaki çalışmalarında Sembolizm, Geç Empresyonizm, İlkel sanat, Kübizm etkilerini görmek mümkündür. Empresyonistlerin doğa tasvirleri ve renk kullanımları onu heyecanlandırır. Doğal renklerle figürlü resimler yapar. 1911 tarihli ‘Yıkanan’ adlı resmindeki figürün hareketinde Matisse’in 'Dans' adlı çalışmasından esinlenme vardır. Kocaman ayaklı ve elli bu hantal görünümlü adamı siyah konturla vurgularken çevresinden de koparır. Kırmızı ile vücudun hacmi biçimlenir. 1913’de teması teknolojinin doğaya galip gelmesi olan 'Güneşe Karşı Kazanılan Zafer' adlı opera için çizdiği dekor ve giysi eskizlerinde Kübist özellikler görülür. Bu çizimlerinde parlak tonları, ana renkleri ve siyah ile beyazı kullanır. Daha sonraki yıllarda yazdığı denemelerinden bu çalışmalarının soyuta yöneldiği yeni sanat anlayışının tohumlarını da attığı anlaşılır.
1915-1918 arasında tanınır doğa betimlemelerinden
uzaklaşarak geometrik formlarla yeni renk ve biçimlere gider. 20. yüzyıl
sanatında kare önemli bir biçimdir: objektif bir formdur, sıcaklık soğukluk
dengededir. Simetri imkanı, düşey, yatay ve diyagonal eksenleri vardır.
Döndürülebilir, köşelerine daire çizilebilir. Merkezden uzak olan köşeleri
uzatılabilir. Bauhaus hocalarından Albers kareyi belli bir sembol olarak
kullanmaz. Biçimsel prensip olarak ifade araçlarında ekonomik olunması
gerektiğini savunur. Kare serisinde koyduğu başlıklar da basittir: yeşil,
korunmuş mavi, yalnız ışık, sonbaharın vedası, sarı akşamüstü vb. Onun kareleri
geometrik sistemde duygunun varlığını açıklar. Figürden tamamen kurtulan
Malevich’in birliğin prensibi ve evrenin strüktürü olan karesi soyuttur ve
hiçbir şeye hizmet etmez, amaçsızdır. 1915 yılında beyaz zemin üzerine 'Siyah Kare'sini
sergilediğinde eleştirmenlerin ve halkın görmeye alıştıkları, hoşlandıkları her
şey kaybolur ve hiçliğe dönüşür. Son derece yalın ve çarpıcı olan bu kare onlar
için anlaşılmaz ve tehlikeli bir formdur. İçeriksizlik değildir; nesnesizliktir. Siyah kare sezgiyse beyaz alan da onun ötesindeki
boşluktur. Aynı yıl beyaz üzerine kırmızı kare ve beyaz üzerinde kırmızı ve
siyah kare boyar. Anlam ve biçim üzerinde araştırmalarını sürdüren Malevich
daha sonraki kompozisyonlarında aydınlık bir boşlukta asılı duran, karşıt renklerle
oluşturduğu değişik boyutlarda üst üste gelen çubuk, dikdörtgen, kare gibi
öğeleriyle daha akıcı bir anlayışa yönelir.
Malevich’in oluşturduğu Suprematizm’de formlar doğayı çağrıştırmaz. Nesnelerin tanıdık görünümleri dikkate alınmaz. Hareket fikrinden türeyen tüm sebeplerin amacı açığa vurulur. Dinamizm, devinim, değişkenlik modern hayata hükmeder. Malevich de resimlerinde bu değişen durumları simgeler. Tasarladığı dünyaya ulaşmak için soyuta yönelir. Görsel biçim vermek istediği gerçeklik sınırsız bir uzayın ve madde ötesi bir dünyanın yansımasıdır. Saf soyut sanatçının ana temasının kesin bir biçimi yoktur. Artık gerçeğin görünümlerinin dışına çıkılır. Sezgiler belirleyici faktördür. Gizemli güç sanatçının içindedir. Suprematizm heyecanın ritmini, düşünülemeyen ama hissedilebilen soyut evreni, sıfır biçimi temsil eder. Nesnelerin hiçlikte yok olması inancı sıfır biçime götürür. İnsan tasarısının ürünü olan her türlü nesneden, duygudan, çağrışımdan ruhsal titreşimlerden arınmış susan hiçliğin sembolü olan bir biçim.
Sanatı geçmişten, kiliseden ve devletin egemenliğinden kurtaran, eski sistemleri yıkan ve yok eden Malevich’in nesnesiz dünyası ile yeni sanatın saflığı üstlenilir. Sıfırdan, hiçten başlayan yeni bir dünya kurulur. Nesnelerden sıyrılmak, evrene ve özgürlüğe açılmaktır. Bireysel ayrıcalıkların, bencilliklerin, çıkarcılığın, haksızlıkların silindiği hiçlikte istekler susar ve insan kozmik titreşimlerin ürpertisiyle sarsılır. Dördüncü boyut olan zaman kavramı gizemsel bir niteliğe ulaşır. Malevich’e göre bu anlayışla insanlık mutlu bir yaşama ve yeni bir gerçekliğe kavuşacaktır. Ak-Suprematizm döneminde renk ve ton karşıtlıklarından arınır. 1918 tarihli 'Beyaz üzerine Beyaz Kare’si başlangıç ve sonuçtur. Beyaz yüzey uzaydır. Hem mükemmeldir hem bitiştir. Hiçliktir, eşitliktir, bağımsızlıktır. Barış içindeki mutluluktur. Buradan yani sıfır noktasından sonra her şey başlayabilir. Bu resim soyutun gidebileceği son evredir.
Malevich’in oluşturduğu Suprematizm’de formlar doğayı çağrıştırmaz. Nesnelerin tanıdık görünümleri dikkate alınmaz. Hareket fikrinden türeyen tüm sebeplerin amacı açığa vurulur. Dinamizm, devinim, değişkenlik modern hayata hükmeder. Malevich de resimlerinde bu değişen durumları simgeler. Tasarladığı dünyaya ulaşmak için soyuta yönelir. Görsel biçim vermek istediği gerçeklik sınırsız bir uzayın ve madde ötesi bir dünyanın yansımasıdır. Saf soyut sanatçının ana temasının kesin bir biçimi yoktur. Artık gerçeğin görünümlerinin dışına çıkılır. Sezgiler belirleyici faktördür. Gizemli güç sanatçının içindedir. Suprematizm heyecanın ritmini, düşünülemeyen ama hissedilebilen soyut evreni, sıfır biçimi temsil eder. Nesnelerin hiçlikte yok olması inancı sıfır biçime götürür. İnsan tasarısının ürünü olan her türlü nesneden, duygudan, çağrışımdan ruhsal titreşimlerden arınmış susan hiçliğin sembolü olan bir biçim.
Sanatı geçmişten, kiliseden ve devletin egemenliğinden kurtaran, eski sistemleri yıkan ve yok eden Malevich’in nesnesiz dünyası ile yeni sanatın saflığı üstlenilir. Sıfırdan, hiçten başlayan yeni bir dünya kurulur. Nesnelerden sıyrılmak, evrene ve özgürlüğe açılmaktır. Bireysel ayrıcalıkların, bencilliklerin, çıkarcılığın, haksızlıkların silindiği hiçlikte istekler susar ve insan kozmik titreşimlerin ürpertisiyle sarsılır. Dördüncü boyut olan zaman kavramı gizemsel bir niteliğe ulaşır. Malevich’e göre bu anlayışla insanlık mutlu bir yaşama ve yeni bir gerçekliğe kavuşacaktır. Ak-Suprematizm döneminde renk ve ton karşıtlıklarından arınır. 1918 tarihli 'Beyaz üzerine Beyaz Kare’si başlangıç ve sonuçtur. Beyaz yüzey uzaydır. Hem mükemmeldir hem bitiştir. Hiçliktir, eşitliktir, bağımsızlıktır. Barış içindeki mutluluktur. Buradan yani sıfır noktasından sonra her şey başlayabilir. Bu resim soyutun gidebileceği son evredir.
Suprematist çalışmalarının bazılarına maddi dünyayla ilgili başlıklar veren ressam daha sonra pişmanlık duyar. Maddeci
eğilimleri yadsır. Materyalizmin ötesinde yeni bir insanlık anlayışı
peşindedir. Bazı resimlerindeki haç motifi dinsel ve felsefi bir kaynağın
simgesi olabilir. 'Beyaz Üzerinde Büyük Haç' adlı tablosunda dikey kırmızı kalın boya tabakası yer alır. Dikey kırmızıyla kesişen siyah yatayla haç belirginleşir. Haç motifini
1920’lerde yaptığı ve Arkitekton adını verdiği geleceğin şehircilik sanatı için
örnek teşkil edecek üç boyutlu nesneleri hayatın güncelliğinden uzak soyut
denemeler olarak nitelendirilir. Sanatın bağımsızlığını benimseyen ilerici
ressamın bu çalışmaları eleştiriler alır. Eşitlikle mutlu bir dünyaya
kavuşulacağının düşünüldüğü, taklit etmeyi değil gerçeğin üretilmesini savunan,
hareket ve zaman kavramlarını önemseyen Konstrüktivizm onun sanat anlayışının
devamıdır.
Suprematist teorilerini Vitebsk Pratik Sanat
Okulu’nda, Leningrad Sanat Akademisi’nde, Kiev Devlet Sanat Enstitüsü’nde,
Leningrad Sanat Evi’nde aktaran sanatçının “Nesnel Olmayan Dünya” adlı kitabı
1926 yılında yayınlanır. 1932’de Sovyet Merkez Komitesi sanatta tek anlatım
yolunun ‘Toplumcu Gerçekçilik’ olması gerektiğini belirterek Konstrüktivist,
Fütürist ve Süprematist Rus sanat eserlerini ‘soysuzlaşmış sanat’ ilan eder.
Yenilikçi sanatçılar görevlerinden alınır. Sanatçı grupları dağıtılır. Rusya’da
kalan Malevich kullanıma yönelik eşyalar çizer. 1928-1932 yılları arasında
köylüleri konu aldığı bir dizi resim yaparak figür anlayışına döner. Anıtsal ve
görkemli bir görünüşe sahip Süprematist dünyanın insanları olan bu köylülerin ya yüzleri
yoktur ya da ifadesizdirler. Boş yüzler bir veya birkaç renkle tamamen boyanır.
Aynı yıllarda yaptığı resimlerden birinde renkli şeritlerden oluşan manzaranın
ortasında bir ev durur. Kapısı ve penceresi olmayan kırmızı dikdörtgen ev ve beyaz lekelerle vurgulanan üç bacalı siyah çatısı soyut resimlerini
hatırlatır. Yatay çizgilerle ritim sağlanan kompozisyondaki girilemeyen ve
oturulmayan ev bir anıt gibi durur.
Son yıllarında portreler yapan sanatçı 1935’de kanserden öldüğünde tabutunun baş kısmına dinsel bir anlam taşıyan 'Siyah Kare' adlı tablosunun bir örneği asılır. Küllerinin gömüldüğü mezarın başına da beyaz üzerinde siyah kare olan bir mezar taşı konur.
Son yıllarında portreler yapan sanatçı 1935’de kanserden öldüğünde tabutunun baş kısmına dinsel bir anlam taşıyan 'Siyah Kare' adlı tablosunun bir örneği asılır. Küllerinin gömüldüğü mezarın başına da beyaz üzerinde siyah kare olan bir mezar taşı konur.
"Yarın henüz bilinmeyen bugündür. Yeniyi bulan, bugünü yarattığı için düne ve yarına bağlanmalıdır… Gideceğimiz yol çok güç. Kökleşmiş ekonomik ve estetik kavramları sarsmak kolay olmuyor. Yeni sanat bütün bunlara karşı savaş açtı. Süprematizm, 1913’ten beri bu savaşa katılmıştır.”
Kaynaklar:
1-İpşiroğlu, Nazan-Mazhar, Sanatta Devrim, Remzi Kitabevi, 3. Basım, İstanbul, 1993
2- Lynton, Norbert, Modern Sanatın Öyküsü, çev: Cevat Çapan, Sadi Öziş, Remzi Kitabevi, 2. Basım, İstanbul, 1991
3- Simmen, J., Kohlhoff, K., Kasimir Malevich, Life and Work, Könemann, Art in Hand, 1999
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder