3 Nisan 2009 Cuma

Tasarım Ürünü Sanat Eseri midir? - 1

Ortaçağ’da Avrupa’da önemli sanat projeleri, genellikle kiliseler ve tarikatlar tarafından yarı dinsel meslek örgütleri olan loncalara yaptırılır. Kurumların yetkilileri sipariş edilen resim, heykel, vitray, minyatürlü el yazmalarını ustalara hazırlatıp onları denetler. Bir usta kentin yönetiminde sözü geçen bu derneklere alınabilmek için kendi alanındaki becerisini göstermelidir. Bunu yaptığında dükkan açıp çırak tutabilir ve siparişleri kabul edebilir. Rönesans ile sert ve disiplinli loncalar yerini atölyelere bırakır ve sanat zanaatçı ayrımı başlar. Resim, heykel ve müzikle uğraşanlar ön plana çıkarken zanaatçılar önemsizleşir.

19. yüzyılda akademik stilciliğe karşı olan Romantizmin ‘sanat sanat içindir’ söyleminde sanatın herhangi bir amacı olması gerekmediği, sadece kendi hizmetinde olduğu fikri geçerlilik kazanır. Böylece bağımsız sanat kavramı gündeme gelir. Ancak hiçbir sanat akımı ve düşünce sistemi uzun süreli olmaz. Geride kalıp yerini yeni anlayışlara bırakır. Yüzyılın ikinci yarısında endüstrileşme sonucunda beliren yeni kültürde eski biçim anlayışıyla yeni teknolojiye uygun ürün meydana getirilmeye çalışılır. Bu tür ürünlerde uyumsuzluk, taklit, içeriksiz bir özentilik, teknik ve sanatsal yetersizlik kısacası Kitsch denilen zevksizlik göze batar. Öte yandan sanat hala belirli bir kesimin ulaşabileceği değerli bir şeydir. Bu duruma bilinçli veya bilinçsiz tepkiler olur. Daha ucuza sanat eseri alma isteği doğar.

25 Mart 2009 Çarşamba

Aldatıcı Duyumlar ve Ruhsal Durumla Şekillenen Tekinsiz Sanılar

Bilgi edinme konusunda çok açgözlü olan insanlar vardır. Bir konuda uzmanlaşmaktansa pek çok konu hakkında bilgi sahibi olmayı, hayatının sonuna kadar öğrenen tarafta olmayı seçen bu kişilere öğrenmek yaşama sevinci verir. Yeryüzünde keşfedilebilecek pek çok yer, sanatçı, kitap, eser, müzik ve insan olduğunu bilmek verir. İçeride ve dışarıda yapılabilecek yolculukların fazlalığı bu tür insanları şaşırtır. Bazıları genellikle içten çok dış yolculukları tercih edip sosyal olması gerektiğini düşünerek yalnızlığından kaçınır. İçsel zenginliğin farkına varamayan, içinde hiçbir şeyle karşılaşmayacağına inanan kişi kendini bilmekten korkar.

Bazen denize taş atinca yankisini duyamaz insan. Zaman içinde taş atmaya devam eder sesini duymak için degil sadece bir eylemde bulunmak için. Ama bu daha da yalnizlaştirir ve kendine döndürür...

20 Mart 2009 Cuma

Giorgio de Chirico'nun Resimlerinde Melankoli

Resim sanatında melankoli bir konu olmasının yanında tasvir edilen figürün ruh halidir ya da izleyende bıraktığı etkidir. Eski Yunan resminde de 20. yüzyıl resminde de bu tür bir figüre rastlanabilir. Bu resimler insanın içinde bulunduğu trajedinin sanatçıda uyandırdığı durumu ortaya koyar. Ortaçağ’da karışık, karanlık ve dini baskılar altındaki ortamda sanatçılarda bu trajikliği yansıtan yapıtlar üretirler. Kuzey ülkelerinin sanatçıları dönemin insanlarının ruh hallerini, acılı ve gülünç hallerini düşlerle besleyerek aktarırlar. Romantik ressamlar da yaşadıkları çağdan memnun olmayıp geçmişe özlem duyarlar, düşlere ve doğaya yönelirler. Doğanın görkemini ve insanın doğa karşısında güçsüzlüğünü, çaresizliğini konu olarak seçerler. Sembolist ressamlarda düşler ve hayallerden yola çıkarak simgesel bir ifade kullanırlar. Onlar için ruh ve melankoli iki önemli unsur olur. Doğanın ruhunu verirken çağrışımlara ve sembollere başvururlar. Her sanatçı kendi gördükleri, yaşadıklarını, edebiyattan aldıklarını, imgelem ve düş gücüyle bir araya getirip ifade eder. Munch renklerle veya bir takım duruşlar ve pozlarla ruhsal sıkıntıları simgesel olarak verir...

17 Mart 2009 Salı

Bilinemeyenin Etrafında Dolaşan Belirsizlik

Bazı kadınlar Pygmalion'un özenle yaptığı ve canlanmasını istediği kadın heykelinin canlı hali gibidirler. Bu kadınlar maddeselin önemli olduğu bu dünyada bedenen olabilecek mükemmelliğin en üst konumunu temsil ederler. Bu durum yaşamlarını ve istediklerine ulaşmayı kolaylaştırıcı, şans getirici olabileceği gibi zorlaştırabilir de. Kadın bedeninin güzel olması madde -yaşanılan- dünyasında, daha önce kurgu olmuş olsa bile enerjiden maddeye dönüşmüş bu boyutta tercih edilendir ve görsel olarak herhangi bir kusuru olmayan kadın bu anlamda donanımlı olarak gelmiştir. Çağlar boyunca göze güzel görünen kabul görmüştür. Sadece kadın değil ikinci planda olsa da erkek bedeni de düzgün ve estetik değerler içinde olmalıydı. İster insan bedeni için olsun ister bir sanat eseri için, ister günlük kullanım eşyası için ya da doğada olsun uyum, denge, düzgünlük, parçaların bir araya gelip bütünlüğü oluşturması ve bunun buraktığı etki sonsuzluğu ve yaratım gücünü çağrıştırır. Ne var ki bu sıkıcı olabilir. Şaşırtıcı, yadırgatıcı ve rahatsızlık verici bile olsa uyumsuz, asimetrik, parça halinde hoş ama bütünde ifadesiz, anlamsız ve biçimsiz nesneler farklılık ve çeşitlilik getirebileceği için coşkuya ve canlılığa neden olup tekdüzelikten uzaklaştırabilir.

15 Mart 2009 Pazar

Ekspresyonizm ve Ernst Ludwig Kirchner'ın Melankolisi

19. yüzyılın ikinci yarısı kültürel, toplumsal ve bilimsel alanda gelişmelerin görüldüğü aynı zamanda sıkıntıların ve kaygıların arttığı bir dönem. Pozivitizm ve materyalist anlayış radikal değişimlere ve kopuşlara zemin hazırlar. Sanatçılar çağın bunalımını algılarına ve öngörülerine göre yorumlarlar. Kaygıların boşuna olmadığı 20. yüzyılın başlarında anlaşılır. Yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran savaşlar ve geleceğin belirsizliği duyarlı sanatçıların yaşantılarını ve sanatlarını derinden etkiler. Savaşlar sanatçılarda gerginliğe ve umutsuzluğa yol açar. Artık bambaşka bir çağ söz konusudur. İçe gömülüp karamsar ve hüzünlü anlatımdan çıkan sanatçılar her şeye başkaldırmaya başlar.

Özellikle Ekspresyonistler girilen dönemin karışıklığını, kitle bilincinin baskısını, endüstrinin kendi gereksinimlerine göre oluşturduğu kent içinde yabancılaşmış, şaşkın, her türlü ilişkiden kopup iç dünyasına kapanmış ve varoluş korkusuna kapılmış insanının huzursuzluğunu, hoşnutsuzluğunu, hayal kırıklığını, kent yaşamının hareketliliğini ve hızını portrelerinde ve resimlerinde dışa vururlar. Burjuvanın karşısında yer alıp, düzenin kıyısındakilerin, ezilmişlerin ve yoksulların yanında olurlar. Ruhun önemini göstermeye çalışıp, yaşanan zamanda bunun unutulduğunu ve bir yıkıma doğru gidildiğini düşünürler. Yalana ve ikiyüzlülüğe karşı çıkarlar. Kayıtsızlık yüzünden dünyada gelişen çirkinlikleri yüceltmek için değil ona isyan etmek için resmederler. Estetik açıdan tam ve doğru bir ifade yerine psikolojik durumları, bilinçaltındakileri, iç sıkıntıları ve acıları deformasyona uğrayan figürler ve nesnelerle görünür kılarlar. Dünyayı yeniden oluşturmak isterler. Dostoyevski’nin, Nietzsche’nin ve Kafka’nın insanın çıkmazlarının, tinsel ve varoluşsal sorunlarının irdelendiği fikirsel ve edebi açıklamalarını ekspresyonistler resimleriyle verirler. Fütüristler ise tam tersine umutludurlar. Modern hayata, makinenin gücüne ve hıza olan hayranlıklarını, yeniliklere olumlu yaklaşımlarını manifestolarında ve işlerinde görmek mümkündür.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...