Resim: Nazmi Yılmaz, Lokal Anestezi, 1984, karton üzerine karışık teknik, 25 x 35 cm
sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9 Ekim 2013 Çarşamba
3 Ekim 2013 Perşembe
Anish Kapoor'un Boşlukları
20 Eylül 2013 Cuma
13. İstanbul Bienali
Tophane'de Antrepo 3 nolu binada 20 Ekim'e kadar ücretsiz gezilebilen 13. İstanbul Bienali'nde Fulya Erdemci küratörlüğünde, Lale Müldür'ün 'Anne ben barbar mıyım?' kitabından alınan başlık altında kamusal alan, kamusallık ve sanat ilişkisi üzerinde duruluyor. Toplumda baskı altında olanlara odaklanılıp, sanatla protesto ve sanatın gerçek hayatın içinde olduğu gündeme geliyor. Aslında önceden planlandığı gibi bu etkinlik kamusal alanda yapılsaydı daha çok anlam bulacaktı ama Gezi Parkı protestoları sonrası açık alanlar yerine kapalı olanlar tercih edildi. Bienal'in diğer mekanları: Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, ARTER, Salt Beyoğlu, 5533. Bu mekanlarda 88 yerli ve yabancı sanatçının video, yerleştirme, desen, fotoğraf, ses, tuval ve teknik olanaklardan da yararlanıp çok çeşitli malzemelerle oluşturdukları çalışmalarını görebilmek mümkün...
20 Temmuz 2013 Cumartesi
Fikret Mualla'nın Ölümünün 46. yılı
İnsanın
yaşamındaki doğum ve ölüm arasındaki süreci sadece hüzünle ya da sadece
mutlulukla sınırlamak yetersiz bir yaklaşım olur. Hayat, acılarla ve
sevinçlerle; doğrularla ve yanlışlarla; adaletle ve adaletsizlikle bir
bütün. Zaman içinde biri ön plana çıksa da yerini diğerine bırakabilir.
Sanatçılar, şairler, filozoflar, müzisyenler için durum biraz daha
farklı. Fikret Muallâ Saygı (1903, Moda – 20 Temmuz 1967, Reillanne) için kısa
süreli mutluluk uzun süreli cefa gibi görünüyor. Onunla ilgili ilk göze
çarpanlar: bohem* ve trajik bir hayat, kültür ve sanat başkenti
Paris’teki ekonomik sıkıntıları, Picasso ile tanışması, deli ve alkolik
olarak bilinmesi, dostlarının desteğine rağmen toplumdan kopuşuna ve
gönüllü yalnızlığına eşlik eden içkisi ve fırçası… Van Gogh gibi
acılarını resimle tedavi eden, yaşantısındaki zorlukları üretkenliğe
dönüştüren, herhangi bir sanatsal hareket içinde yer almayan, kişisel
özgürlükleri savunan, benzersiz ve içten çalışmaları kendi gerçekliğiyle
var olan bağımsız bir sanatçı...
29 Nisan 2013 Pazartesi
26 Nisan 2013 Cuma
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Manzara Resimleri
1970'li yıllarda Batı sanatının büyük ustalarının manzaralarından esinlenerek yağlıboya çalışan Nazmi Yılmaz 1980'lerden sonra figüratif resme geçer. Çok az sayıdaki manzaralar da genellikle kağıt veya karton üzerine suluboya ve pasteldir.
Nazmi Yılmaz (1944 İstanbul - 2004 İstanbul) - Manzara Çalışmaları
Nazmi Yılmaz ile ilgili diğer bağlantılar:
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
3 Nisan 2013 Çarşamba
Kuşlar, Baykuşlar...
Basın Bülteni: İstanbul’da doğan Filiz Karsan, İstanbul Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi Grafik Sanatlar Bölümü’nde okuduktan sonra Paris’de Ecole
Nationale Supérieure des Beaux Arts’da ve Académie de la Grande Chaumiere’de
desen, Ecole du Louvre’da sanat tarihi öğrenimi görmüştür. Yaşamını 1980 yılından beri Paris’de sürdüren sanatçı,
Türkiye, Fransa, Belçika, İngiltere, Kolombiya’da çeşitli şehirlerde kişisel
sergiler açmış; birçok karma sergi ve
sanat fuarına katılmıştır. Sanatçının kendisiyle özdeşleşen suluboya eserlerinin yanı
sıra tuvallerinin de yer alacağı 38. kişisel sergisinde son dönem çalışmaları 3 - 30 Nisan 2013 tarihleri arasında Hobi Sanat Galerisi'nde.
28 Mart 2013 Perşembe
23 Mart 2013 Cumartesi
İki Söz
Hiçlikte Bir Söz
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
16 Şubat 2013 Cumartesi
8 Şubat 2013 Cuma
2 Ocak 2013 Çarşamba
Japon Kültüründe Sadelik: Wabi Sabi
1500’lü
yıllarda müsrifliğe, gösterişe karşı ortaya çıkan Wabi Sabi Japon
estetiğini ifade eden eski bir kavram ama bugün de geçerliliğini
koruyor. Takeno Jöö ve Sen no Rikyū’nun (1522-1591) Zen Budizminin
etkisiyle geliştirdiği Japon çay seremonisinin bir stilinden doğan bu
yaşam felsefesi hayatın tüm alanlarında basit şeylerle huzura ulaşmayı
ve ruhun arındırılmasını vurgular. Asıl olan alışılmış bir eylemi
özenli, ayrıntılı, saygılı, zarif bir ritüel içinde sakince
gerçekleştirerek iç dünya ile bağ kurmak. Sado denilen çay hazırlama ve
içme töreninde bulunulan mekânlar, bahçeler, kullanılan malzemeler de bu
ritüelin bir parçası olurken estetik bir stili de beraberinde getirir.
Gereksiz hiçbir şey yoktur etrafta. Rikyū çay kâselerini yerel ustalara
yaptırır, bazen de küçük çay salonlarında minimum düzeydeki nesneleri
elinin altında bulunanlarla örneğin çamur, kağıt ve bambularla kendisi
tasarlar.
İddiasız, sessiz, saf, kısa ömürlü şeylerdeki gizi ve ahengi arayan Japonların geleneksel kültürleri ve buna bağlı olarak güzelliği ele alışları Avrupalı ve Amerikalılardan farklıdır. Temel düşünce; her şeyin geçiciliği, hiçbir şeyin mükemmel olmadığı ve bitmemiş, eksik kaldığı üzerine kuruludur. Zen tasarımı Wabi Sabi anlayışında atmamak, yenilememek, sadelik, zarif bir basitlik ve kendiliğindenlik önemli...
8 Kasım 2012 Perşembe
Mavi Zambaklar ve Moda
Sakıp Sabancı Müzesindeki 'Monet'nin Bahçesi' sergisine gitmek için hiç durmayan ve şiddetli yağmurlu bir günü seçmişim. Yüksel Arslan'ın Santral İstanbul'daki retrospektifine de en soğuk günde gitmiştim. Sanat aşkı kar, yağmur dinlemiyor :). Claude Monet'nin neredeyse soyut denilebilecek tabloları etkileyici. Özellikle boyutları, boya dokusu, birbirinden ayrı fırça vuruşları, ışık, renkler izleyeni kendine çekiyor. Doğadan esinlenip geçici, anlık ışık oluşumlarını yansıtan sanatçı "Kuşlar nasıl ötüyorsa biz de öyle resim yapıyoruz" diyerek empresyonizm hakkında düşüncesini belirtir. Giverny'deki bahçesindeki ışığın etkileriyle büyülü bir hal alan nilüferleri ve diğer çiçekleri tonların birbiri içinde eridiği, zarif biçimde ve sonsuz geçişlerle resmeder.
Müzedeki diğer sergi: 'Bir Ülke Değişirken - Tanzimattan Cumhuriyete Türk Resmi'. Bu galeride müzenin koleksiyonundaki resimler sürekli teşhirde. Sergi Türk Resim Sanatı'nın gelişimini göstermesi açısından önemli. Şeker Ahmet Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Osman Hamdi, Süleyman Seyyid, Hoca Ali Rıza, Nazmi Ziya, İbrahim Çallı, Fikret Mualla vb. isimlerin manzara, natürmort ve figürlü çalışmaları görülebiliyor. Fransa'da yaşamış olan bohem ressam Fikret Mualla'nın* aynı anda hem neşe hem melankoli barındıran, hayatı olağan akışı içinde gösteren resimlerinin ruhsal durumuyla ve bunalımlarıyla da ilgisi var. Herhangi bir sanatsal hareket içinde yer almayan, benzersiz çalışmaları kendi gerçekliği içinde bağımsız.
27 Ağustos 2012 Pazartesi
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Resim Sanatına Yakınlığı
Ahmet Hamdi Tanpınar Cumhuriyet Dönemi’nin şairi, roman ve hikâye yazarı, edebiyat
tarihçisi, eleştirmen olmasının yanı sıra, sanatın pek çok dalına ilgi duyup
yazılar yazmış çok yönlü ve entelektüel bir ismidir. Edebiyat Fakültesini
bitirmiş, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in öğrencisi olmuş, Avrupa’daki müzeleri
ve galerileri gezmiş yazar kitaplarında özellikle resim, müzik ve mimari
hakkındaki düşüncelerine sıklıkla yer verir. ‘Mahur Beste’, ‘Huzur’, ‘Aydaki
Kadın’ gibi romanlarında detaylı anlatımlarla resimle ilgili konulardan,
sanatçılardan söz eder. Ressam veya resim sanatına düşkün karakterlerle
birlikte günlük hayatı, İstanbul’un manzaralarını, bir kadının elbisesini veya
saçını tarif ederken ünlü sanatçıların tablolarına gönderme yapar. Doğanın veya
kadının muhteşem görünümlerini anlattığı etkileyici ve uzun cümleleriyle okuru
metne çekerken zihinde görsel bir imge oluşturur. Romanı, şiiri, musikiyi, resmi,
felsefeyi, tarihi birbirleriyle bağlantılı biçimde kurgular, böylece biçim ve
içerik de çok katmanlı olur, çağrışımlarla zenginleşir. Okuyucu bu ilişkileri
kavrayabildiği sürece romanın içine girer.
Hayata sanatın penceresinden bakan yazarın İstanbul hayranlığının belirgin biçimde hissedildiği ‘Huzur’un
melankolik karakteri Mümtaz âşık olduğu kadını ve aşkını sanatsal bir
duyarlılıkla düşünür. Sevgilisi Nuran’la Boğazı, İstanbul’un eski ve yeni
yerleşimlerini gezdiklerinde musiki, resim, heykel, mimari, şiir, felsefe, huzur
ve aşkla bütünleşerek estetik bir haz duyar.
26 Temmuz 2012 Perşembe
Masallar ve Kağıttan Heykeller
Kitap resimleme uygulamalarına ilk olarak Çin’de ve Orta Asya’da rastlanır. Daha sonra Mısır Ölüler Kitabı, Bizans Elyazmaları, İran ve Osmanlı minyatürleri, Avrupa’nın taşbaskıları, 19. yüzyıl gravürleri yanı sıra
20. yüzyılda sanatçıların resimlediği bilinir. Kağıt kesme ve katlama sanatı da
(origami) yine Çin’de 6. yüzyılda ortaya çıkar ve 10. yüzyıla kadar önemli bir el
sanatı tarzı olur. Şablonlar, desenler ve tebrik kartı için kullanılan bu
teknik 15. yüzyılda Almanya ve İsviçre’de yaygınlık kazanır. Avrupa’da
burjuvanın bir eğlencesiyken, bugün halk sanatı olarak kabul edilir. Kağıt
kesme (Kirigami) teknikleri sanatçılara göre çeşitlilik gösterir. Gelişen
teknolojiyle metinlere ve bilgilere ulaşım gittikçe kolaylaşırken çağdaş
sanatçılar kitapları geleneksel algının dışına çıkarır. Yüzyıllardır dünyayı
inceleyip yorumlayan fikirleri kelimelerle sunan kitapların fonksiyonları,
yapıları ve biçimleri arasındaki etkileşimleri keşfederler. Kitap böylece
sanatçılar için hala önemli bir tutku nesnesi olmaya ve güncel sanat içinde yer
almaya devam eder.
19 Mayıs 2012 Cumartesi
Güzel Sanatlar ve Atatürk
Muhafazakar sanat olmaz. Muhafazakarlıkla sanat yan yana duramaz. 19 Mayıs'ta doğmuş ileri görüşlü ve öncü bir liderin sanat ile ilgili sözlerini okuyun. Ne mutlu bize ki tarihimizde böyle büyük bir isme sahibiz:
*Hepiniz milletvekili olabilirsiniz. Bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız.“
*Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
*Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
*Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
*Sanatkar, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.
*Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.
*Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.
*Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.
*Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir Konservatuvar ve Temsil Akademisi kurulmakta olmasını zikretmek, benim için bir hazdır. Güzel Sanatların her şubesi için Kamutay’ın göstereceği alaka ve emek, milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.
*Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
*Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkilaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
İlgili yazılar:
Nalan Yılmaz, Sanat Üzerine Düşünceler, 2 Haziran 2003, Hürriyet, Agora
Nalan Yılmaz, Sanat ve Sanatçı, 14 Aralık 2010, Lebriz Sanal Dergi
Sınırları Kaldırandır Sanat
Resim Üzerine Düşünceler
Sanat Eseri İnsan Hayatı
Sanatçı Kimdir?
*Hepiniz milletvekili olabilirsiniz. Bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatçı olamazsınız.“
*Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
*Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
*Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
*Sanatkar, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.
*Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.
*Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.
*Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.
*Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir Konservatuvar ve Temsil Akademisi kurulmakta olmasını zikretmek, benim için bir hazdır. Güzel Sanatların her şubesi için Kamutay’ın göstereceği alaka ve emek, milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.
*Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
*Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkilaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
İlgili yazılar:
Nalan Yılmaz, Sanat Üzerine Düşünceler, 2 Haziran 2003, Hürriyet, Agora
Nalan Yılmaz, Sanat ve Sanatçı, 14 Aralık 2010, Lebriz Sanal Dergi
Sınırları Kaldırandır Sanat
Resim Üzerine Düşünceler
Sanat Eseri İnsan Hayatı
Sanatçı Kimdir?
6 Şubat 2012 Pazartesi
Sevinç, Hüzün ve Yazı
Neredeyse bir ay olmuş herhangi bir şey yazmayalı, eklemeyeli... Geçerli sebeplerim vardı. Tatlı yeğenlerim İstanbul'dayken başka bir şeyle meşgul olunur mu? Şimdi hem birlikte hareketli ve mutlu vakit geçirmenin verdiği sevinç hem de yeniden ayrılmanın neden olduğu hüzün karışmış durumda. Üstelik dünyanın bir ucuna ağlayarak gitmeleri, geceleri uyuyamamaları, "çok özlediklerini" söylemeleri, "en eğlenceli teyzelerini" etkileyerek kış melankolisini artırıyor.
Bu aralar yeni bir sanat yazısı hazırlamalıyım ama bir türlü girişemiyorum. Bu hafta araştırıp bitirsem iyi olacak :). Aslında makaleleri genellikle planlayarak yazmıyorum. Bir şekilde kendileri başlıyor, sanki iradem dışı gelişiyor. Önce biraz sıkıntı oluyor, biraz stres; her yeni şeye başlarken olduğu gibi. Biraz ilerleyince, konunun detaylarına indikçe keyifli bir hal alıyor. Bekliyorum bakalım hangi konu kendisini seçtirecek? :)
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
16 Ocak 2012 Pazartesi
Ukiyo-e ve Resme Deli Olan Yaşlı Adam: Hokusai
Japonya’da
675 yıl boyunca askeri bir yönetim olan ve babadan oğula geçen
Şogunluk hüküm sürer. 1867’de feodal rejim son bulur ve bütün hâkimiyet
imparatorun olur. Başkent Kyoto’dan Tokyo’ya taşınır. 1603-1868 yılları
arası Edo veya Tokugawa döneminde Tokugawa ailesi Japonya’yı dünyadan
soyutlayarak şogun kurallarını uygular. Japonya’nın kapılarını Batıya
kapadığı bu dönemde Hokusai Fransa ve Hollanda’dan gravürler getirtip
Avrupa sanatını araştırır. Gölgelendirme, perspektif, hacimlendirme,
renklendirme öğrenerek ‘Ukiyo-e’ tarzına uygular ve Japon sanatına
farklı bir canlılık katar.
Tokyo’da el sanatçıları ve tüccarlardan oluşan yeni bir burjuva sınıfı ortaya çıkar. Konfüçyüsçü toplumsal değerlerin ve feodalitenin egemen olduğu zaman diliminde üretilen Japon ahşap baskılara yüzen veya geçici dünya anlamındaki ‘Ukiyo-e’ denir. Bu resimlerde çoğunlukla sıradan yaşamın sorumluluklarından kurtulmuş kısa güzel anlar, erotik sahneler, fahişeler, geyşalar, aktörler, sumo güreşçileri, efsaneler, tiyatro aktörleri vb. gibi konular, servet ve gösteriş yapan elit kesimin popüler eğlenceleri, zevkleri, moda ve nesnelerin estetik nitelikleri tercih edilir. İlk zamanlar sadece siyah mürekkeple tek renk baskılar yapılırken 18. yüzyıldan sonra renkli baskı tekniği uygulanır. Dönemin önde gelen Ukiyo-e sanatçıları: zarif kadın çizimleriyle Utamaro, Hokusai, romantik ve duygusal manzaralarıyla Hiroshige ve Kabuki aktörleri resimleriyle Sharaku’dur. Utamaro kuşları ve çiçekleri kitap illüstrasyonlarında kullanır ancak Hokusai’de bu motifler (kachô-e) gravürlerin (1833-1834) belli başlı konularından biri olur. Ukiyo-e baskılarında alışılmadık ve beklenmedik anlar, karmaşık ve kıvrımlı çizgiler, gelişkin renk duygusu, doğa ve kadın güzelliğine duyulan sevgi ustalıkla, gündelik yaşam ve manzara yüksek anlatım gücüyle aktarılır...
20 Aralık 2011 Salı
Viyana'da Hundertwasser Evi
Viyana Hundertwasser Evi |
*Nalan Yılmaz, Sanata Yüzeysel Bir Tepki: Kitsch, 14 Aralık, 2011, Lebriz Sanal Dergi
Ayrıca Viyana ile ilgili ayrıntılı yazım için tıklayın: Viyana'da Bir Hafta Sonu
*****Bu
sayfadaki yazının ve fotoğrafın tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
14 Aralık 2011 Çarşamba
Kitsch’in Kralı: Jeff Koons
...Kitsch’in Kralı olarak anılan Amerikalı sanatçı Jeff Koons endüstrinin hazır nesnelerini dönüştürüp genel zevke hitap eder. Sanat eleştirmenleri tarafından eleştirilen, anlamsızlık barındıran, şaka gibi görülen, tartışılan tasarımlarıyla, kocaman kitsch objeleriyle sıradanlığı ve bayağılığı gösterir. İzleyiciyi şaşırtarak ün kazanır. Büyük balondan sevimli hayvan heykelleri ve neşelendiren diğer çalışmaları pek çok müzede sergilenir, ‘Balon Çiçek’ ve ‘Asma Kalp’ vb. müzayedelerde yüksek fiyatlara alıcı bulur. Cesur sanatçı yaptıklarında herhangi bir ironi olmadığını belirtir. O Amerikan kültürüne ayna tutar...*
*Lebriz Sanal Dergi'deki yazımdan detay
Ayrıca bakınız: Sanata Yüzeysel Bir tepki: Kitsch
*****Bu sayfalardaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)