1500’lü
yıllarda müsrifliğe, gösterişe karşı ortaya çıkan Wabi Sabi Japon
estetiğini ifade eden eski bir kavram ama bugün de geçerliliğini
koruyor. Takeno Jöö ve Sen no Rikyū’nun (1522-1591) Zen Budizminin
etkisiyle geliştirdiği Japon çay seremonisinin bir stilinden doğan bu
yaşam felsefesi hayatın tüm alanlarında basit şeylerle huzura ulaşmayı
ve ruhun arındırılmasını vurgular. Asıl olan alışılmış bir eylemi
özenli, ayrıntılı, saygılı, zarif bir ritüel içinde sakince
gerçekleştirerek iç dünya ile bağ kurmak. Sado denilen çay hazırlama ve
içme töreninde bulunulan mekânlar, bahçeler, kullanılan malzemeler de bu
ritüelin bir parçası olurken estetik bir stili de beraberinde getirir.
Gereksiz hiçbir şey yoktur etrafta. Rikyū çay kâselerini yerel ustalara
yaptırır, bazen de küçük çay salonlarında minimum düzeydeki nesneleri
elinin altında bulunanlarla örneğin çamur, kağıt ve bambularla kendisi
tasarlar.
İddiasız, sessiz, saf, kısa ömürlü şeylerdeki gizi ve ahengi arayan Japonların geleneksel kültürleri ve buna bağlı olarak güzelliği ele alışları Avrupalı ve Amerikalılardan farklıdır. Temel düşünce; her şeyin geçiciliği, hiçbir şeyin mükemmel olmadığı ve bitmemiş, eksik kaldığı üzerine kuruludur. Zen tasarımı Wabi Sabi anlayışında atmamak, yenilememek, sadelik, zarif bir basitlik ve kendiliğindenlik önemli...
Mümkün olduğunca doğal malzemelerle az, süssüz, asimetrik, paslı,
lekeli, pürüzlü, kaba dokulu, ham, tamamlanmamış veya eskitme yüzeyler
kullanılıyor. Cilasız, rustik ve yamuk ahşap kâseler; geçmişle bağ
kurmayı sağlayan yıpranmış, kusurlu ve birbiriyle uyumsuz günlük
ihtiyacı karşılayan eşyalar benimseniyor. Objeler ile etkileşimde hoş,
natürel, samimi, beklenmedik, insancıl, sıcak, anlamlı gelen, melankolik
ve insanı çeken bir şeyler var. Çatlamış duvardaki yosunlar, bir kulübe
önünde eski ahşap masa ve sandalye, ağaçtan dökülmüş yapraklar, masa
üzerinde bahçeden toplanmış güller, meyveler… Martı ve karga sesleri,
sis düdükleri, yağmurun çiselemesinin uyandırdıkları… Detaylardaki
zarafetin ve hafif esintiyle doğanın büyüsüne kapılmak… Var olanın
çekiciliğini, özündeki sıradışılığını, fiziksel güçlerin derin
yapısallığını idrak edebilmek…
Kontrol edilemez doğanın harika dönüşümünü görmek, beklenmedik güzelliğini ve geçiciliğindeki hüznü kavramak**, özlem gibi Wabi Sabi özellikleri 19 yüzyıl Avrupa’sında ortaya çıkan Romantizm için de belirleyicidir.
Yalınlık ve azlık ise 20. yüzyılda Modernizm sonrasında 1960’larda ‘Az çoktur’u
ilke edinen Minimalizm’in birincil unsurlarıdır. Wabi Sabi nesnelerin üzerinde
fazla oynamadan düzenlemeden, mükemmel bir hale getirmek için uğraşmadan kendi
halinde bırakılmasından, olana müdahale etmeden ya da bütünlüğünü bozmadan grinin
her tonu, toprak tonları, siyah, donuk ve cansız renklerle saf bir biçim
verilmesinden yana.
Genel anlamda gerçek sadelik, sakinlik, açıklık, değer
bilmek, kendine özgülük, bütünlük, ekonomiklik, en aza eğilim, mütevazılık, içtenlik,
incelik, eşitlik, sezgisellik, yavaşlık, bitmemişlik; olduğu gibi kabul, sessiz
bekleyiş, anlayış, tahammül, sabır ve saf güç Budizm ile de ilişkilidir. Hiçlikten
gelip hiçliğe gitmeyi, belirsizliği, doğmayı, büyümeyi, çürümeyi, ölmeyi olağan
karşılamak…*** Ölümlü ve kusurlu varlıklar olduğumuzu hatırlatmak ve
koşturmanın içinde çok önemliymiş gibi görünen şeyler üzerinde durup düşünmek,
anın içinde olmak…
Bulunduğumuz çağda organiğe yönelme, doğaya yakın durma bir
seçim olmaktan çıkıp gerekliliğe dönüştü. Gün geçtikçe kaynakları insanlar
tarafından tüketilen dünyada ihtiyaçları sınırlamak ve elde olanları
değerlendirmek önem kazanıyor. Tema Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca’nın “Dünyayı ben kurtaracağım. Nasıl? Kendi
ihtiyacımdan fazlasını tüketmeyerek. Batıracağım o ekonomiyi ve benim ihtiyacım
kadar üreten bir ekonomi kuracağım. Nedir benim ihtiyacım? Doymak,
barınmak, sağlık, eğitim. Ondan başka tüketmem. Ben bu
kültürü yaşadım gençliğimde. Zengindik ama tüketmezdik… Bir giydiğinizi 5 sene
giyebilirsiniz. Almayın yenisini. Benim üzerimdeki kazak 36 yıllık. Param
var ama hakkım yok tüketmeye.” sözleri de Wabi Sabi kültürüyle benzerlikler
taşıyor.
30– 40 yıl öncesinin tel dolapları; eski ama işlevini hala
sürdürebilen, teknolojinin ve endüstrinin ürünü olmayan zanaatkâr veya el
yapımı eşyalar yeterince takdir edilmiyor. Eskiyen atılıp yerine konfor
sağlayan en son teknolojiyle seri olarak üretileni alınıyor. El sanatları ve
zanaatkârlar yok olurken sadece israfa, ziyana ve harcamaya yönelik onlarca
alışveriş merkezi açılıyor. Modern zamanlarda organik ürünlerin endüstriyel
üretimlerden daha pahalı ve daha zor ulaşılır olması Wabi Sabi felsefesiyle
çelişen bir durum. Bir yandan da değerli olanın her zaman az bulunduğunun da
göstergesi.
Notlar:
* Wabi, hüzün, toplumdan uzak durmak, doğada yalnız yaşamak gibi felsefi bir anlayışı açıklarken; Sabi, nesnelerin soğuk, zayıf, soluk, aşınma gibi durumlarla geldiği noktadaki huzura işaret eder. Tüm bunlar olumsuz değildir. Münzevi bir hayatta gönüllü yoksulluk manevi zenginliğe götüren bir yol olarak görülür.
** Baharın müjdecisi, Nisan ayında çiçek açan, kısa ömürlü,
en güzel zamanında çiçekleri dökülen, yaşam ve ölümü hatırlatan Sakura ağaçları
gibi
*** Çünkü entropi yasası gereği insanın yaşlanması gibi
doğadaki veya el yapımı üretimlerin de bir ömrü vardır.
Nalan Yılmaz, Japon Estetiği: Wabi Sabi, 18 Aralık 2012, Lebriz Sanal Dergi
Benzer Yazılar:
Zarif Basitliğin Yüceliği: Şibumi ve Sakura
Ukiyo-e ve Hokusai
Wabi Sabi
Baltalimanı'nda Japon Bahçesi
Ahşap Kapıların Gizemi
İstanbul'da Japon Kiraz Ağaçları
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi ve Sakuralar
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
Merhaba 🙋 Sade yaşam konusunda yazınızda verdiğiniz faydalı bilgiler için teşekkür ederim. 💚 Yaklaşık 2 senedir, sade yaşamı ben de hayatıma uygulamaya ve oluşturduğum bu sade düzeni korumaya çalışıyorum. ‘’Sadeliğin Yasaları’’ kitabıyla ilgili yazmış olduğum blog yazıma https://www.tarz2.com/sadeligin-yasalari linkinden ulaşabilirsiniz. 👐 Yazılarınızın devamının gelmesi dileklerimle, keyifli okumalar dilerim. 😊
YanıtlaSilinstagram.com/tarz2com
Yorumunuz ve paylaşımınız için teşekkür ederim. Japonlar pek çok konuda hayranlık uyandırıyorlar.
Sil