6 Ocak 2016 Çarşamba

ZERO ile Yeni Bir Başlangıç 2

Heinz Mack monokrom resimlerinde dinamizm hissi oluşturmak için yüzeyi titreşimliymiş gibi gösteren seri çizgiler uygular. Yine düz yüzeylerde ve disklerde cam, kontrplak, mukavva ve motorla kinetik etki sağlar. “Bizim ‘titreşim’ dediğimiz, gözlerimizin estetik olarak deneyimlediği, sürekli hareketin bir ifadesidir. Çalışmanın yaşamı ve soluğu olan hareketin ahengi, ruhumuzu titreştirir.” 1991 yılında saf ve parlak renkli soyut kompozisyonlarında renk, ritim, ışık ve titreşim ilişkilerini inceler.  Taş, metal, ahşap, alüminyum, alçı, kum, cam veya seramik malzemeli ışıklı ve hafif kinetik geometrik heykellerinde dinamik hareket, strüktür ve ışığı görselleştirir. Sabancı Müzesi’ndeki denize bakan terastaki altın renkli ‘Dokuz Sütun Üzerindeki Gökyüzü’ adlı anıtsal yerleştirmesi gün ışığının ve ayın yansımalarıyla göğe doğru yükseliyor.



Sadelik arayışındaki Günther Uecker tuvali pencere olmaktan çıkarıp mekâna çevirmek ister. 1960’lı yıllar boyunca çalıştığı televizyon, sandalye, sehpa, masa, piyano vb. mobilyalara sık dizilişle çakılı çivili yüzeyler üzerinde ışık kırılıp titreşirken değişik görünümlere de zemin hazırlar. Çiviler ışıkla bütünleşip canlanır ve yeni anlamlar kazanır. ‘Algının şiiri’ diye tanımladığı bu durum eserler aracılığıyla estetik hareketi oluşturur. “Artık elimde gerçek mekânın içine giren –tuval ile görünür hale gelen yanılsama mekânın değil- bir malzeme vardı. Ve içinde yaşadığımız mekânın içine giren, o mekânda bulunan gerçekliğin ışık ve gölgeler aracılığıyla kendini ifadesini sağlayan işte bu malzemeyi, çiviyi, ben daha da geliştirmeye çalıştım.” Cam, metal, alüminyum, mantar, karton ve çivi gibi malzemelerle tek renkli yüzeylere çark gibi dönen elektronik devinim getirir.


Sadece 30 yaşındayken hayata veda eden İtalyan Piero Manzoni’ye göre “Resim bir şey söylemek zorunda değil sadece var olmalıdır.” 1957 yılında yapmaya başladığı Akromlar serisinde çeşitli yöntemler ve tutkal, kaolin, pamuk, cam elyaf, strafor gibi malzemelerle beyaz renge yönelerek sonsuz başlangıç alanı sunar. Monokromda ve az olanda her şey anlamını yitirirken sanatçı özgürleşir. Lucio Fontana delik ya da kesik tek renkli tuvallerinde ve heykellerinde yüzeyin ötesinde mekân ve ışık ilişkilerinin uyandırdığı görsel etkiler üzerinde durur. Geleneksel resim yüzeyini yadsıyan sanatçı tuvali keserek ardındakinin görünmesini sağlarken sonsuzluk duygusu da verir. Bu tür eserlerinde fırça ve boya kullanmadan pamuk dolgu, polistiren, akrilik reçine, kabarık fiberglas, kaolin vb. malzemelerle homojen strüktürler oluşturur.


1966 yılında 55. son sergilerini açan ZERO sanatçıları izleyenin seyredeceği değil aktif katılımla kavramlar üzerine düşüneceği, anlamaya çaba gösterip analiz edebileceği çalışmalar ortaya koyarlar. Kesme, delme, yakma gibi yeni olanaklarla sanata farklı bir anlam kazandırırlar. Boşluk-zaman sürekliliğini alışılmış yöntemler dışındaki anlatım araçlarıyla ve teknolojik malzemelerle optik, dinamik ve kinetik sanat gösterilerine dönüştürerek açığa çıkarırlar. Hem durağan devingenlikle optik yanılsamaları hem de mekanik aletlerle, elektronik sistemle, doğa gücüyle veya seyircinin eliyle hareket ettirilen sistemleri aynı zamanda saf renklerle, yapay ve doğal ışıkla oluşturdukları mekânsal dinamizmin çevreyle etkileşimini ve uyumunu sergide görmek mümkün.


Nalan Yılmaz, ZERO. Geleceğe Geri Sayım, 16 Aralık 2015, Lebriz Sanal Dergi

*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License 

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...