2 Ocak 2016 Cumartesi

ZERO ile Yeni Bir Başlangıç 1

Sakıp Sabancı Müzesi’nde 2 Eylül’de açılan ve 10 Ocak’a kadar gezilebilecek olan ‘ZERO. Geleceğe Geri Sayım’ adlı sergide Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker, Yves Klein, Piero Manzoni ve Lucio Fontana’nın farklı tekniklerdeki mekân yerleştirmeleri, resim ve heykelleri bulunuyor. Küratörlüğünü ZERO Vakfı Kurucu Yöneticisi Mattijs Visser’in yaptığı sergi zaman, uzam, ışık, ateş, renk, hareket, titreşim gibi doğadaki güçler üzerine yoğunlaşıyor.

1956’da Fransız sanatçı Yves Klein yoğun bir mavi tonunu monokrom kullanarak geniş alana yayılan çerçevesiz resimler yapar. Patentini aldığı ‘Uluslararası Klein Mavisi’ denilen bu parlak tonu çeşitli nesneler üzerine de uygular. Ateşten heykeller yapar, kadın bedenlerini fırça olarak kullanır, yeni bitirdiği tablosunu yağmurda dolaştırır. Sanat ve yaşam arasında bağ kurmaya çalışan sanatçının 1958’de Paris’teki ‘Boşluk’ adlı sergisinde tüm mekânda sadece pencereler mavi, boş bırakılan iç mekân ise beyazdır. Mavi kumaş perde asılı girişten geçen ve mavi kokteyl ikram edilen ziyaretçiler sadece 2-3 dakika boş mekânda kalırlar. Renk aracılığıyla mekânla özdeşleşme ve özgürleşme yaşadığını belirten Klein’ın saf rengi vurgulayan yoğun pigmentli, tinsellik ve özgürlük duygusu veren, düşünsel yönden güçlü çalışmaları ZERO sanatçıları üzerinde etkili olur.

Heinz Mack ve Otto Piene 1957’de Düsseldorf’ta düzenledikleri akşam sergilerine ve daha sonra çıkaracakları dergiye geçmişle tüm bağları koparmak için ZERO adını verirler. ‘Sıfır’ ironi veya nihilizm anlamında değil sessizlik ve saf olasılık çağrışımlarına yönelik bir terimdir. Savaşlar her dönem toplumları tarifsiz acılara ve yıkıma sürükler. Sanatçılar da içinde bulundukları ortamın karamsarlığını, gerilimlerini, varlığını tehlikede görmeyi, çaresizliği ve olumsuzlukları derinden hissederler. Ancak ZERO sanatçıları felsefe ve sanatı birleştirerek özgür ve iyimser yaklaşımlarıyla, II. Dünya Savaşı sonrasının umudu ve inancı yitirten kasvetinden kaçınıp yeni malzemeler ve tekniklerle yeni bir başlangıcı seçerler. ‘Sanata sıfırdan başlamalı’ ilkesiyle daha iyi bir gelecek için yola çıkan çok yönlü sanatçılardan Heinz Mack, Otto Piene ve Gunther Uecker’in çalışmaları çok sayıda grup sergisiyle uluslararası düzeyde de etkisini gösterir. Çeşitli ülkelerden benzer düşüncelere ve ruha sahip sanatçıların katılımıyla paylaşım içinde olurlar.


1940 ve 1950’lerdeki Amerika ve Avrupa’daki Soyut Dışavurumculuk, Eylem Resmi ve Taşizm gibi sanatta lekeciliği, doğaçlamayı ve rastlantısallığı ön planda tutan anlayışlara tepki olarak ‘saf olasılıkların ve sessizliğin bölgesine’ yönelirler. Optik Sanat ve Kinetik Sanat gibi yanılsama, hareket ve ışık sanatlarıyla birlikte Minimal Sanat’a da yakındırlar. Öncü ZERO sanatçılarının çalışmalarında tek renk kullanımı, minimal düzeyde geometrik biçimler, yalın strüktürler de dikkat çeker. Sergide mekân, ışık, zaman ilkeleriyle mekanik, dönüşümlü ve titreşimli hareketlerin değişik biçimlerde uygulamalarıyla karşılaşılıyor. Küçük elektrik motorlarıyla döndürülen monokrom düzenlemelerde resim ve heykel ayrımı da ortadan kalkar. Heinz Mack’ın 1960 tarihli ‘Beyaz Benekli Beyaz Rotor’ adlı çalışması ve Günther Uecker’in ‘Kozmik Hayal-Işık Diski’ adlı serisi duran parçaların hareketini gösteren mekanik ve kinetik düzenleme örneklerindendir.


Sanatın ve toplumun sınırlamalarından uzak duran ZERO’da seyircinin gözlemi ve katılımıyla gözün algılaması, ışık oyunları, renk ve titreşim önem taşır. Bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip edip deneysel çalışmalarda bulunmaktan kaçınmayan ve yeni fikirler peşindeki Otto Piene için “Renk ne kadar saf ise o ölçüde en ince titreşimleri kaydedebilecek ve iletebilecektir.” Tüm öğeler titreşir, yansır, “kalp atışının dalgaları” gibi sürekli değişim gösterir. Renk ve biçim gibi plastik sanatların ana öğesi olarak kullanılan ışık hayatın kendisini simgeleyen enerjidir. Işık aracılığıyla maddeden sıyrılıp madde ötesine yönelim de söz konusudur. Otto Piene ışık oyununa dikkat çekmek amacıyla tuval, kâğıt ve karton üzerini ızgara gibi desenli şablonlar -stencil- kullanarak boyar. Tuvallerin üzerini mumla yakarak dumanla ışığı emen ve derinlik hissi veren siyah dairesel şekiller oluşturur. Yerleştirmelerinde ve heykellerinde pirinç küreler, lambalar, cam, elektrik ampulü, metal, ahşap, kumaş gibi malzemeler kullanır ve ışığın boşluktaki şiirsel görünümlerini açığa çıkarır. Delikli küre, silindir ve disklerden sürekli değişerek duvarlara yansıyan ışık balesi seyircilerde ışığı yaşatmak amacını taşır.

Otto Piene içi hava dolu polietilen balonlarla ‘Gök Olayları’ adında gösteriler yapmıştır. İnce şeritlerle kontrol edilerek yerden ısı ile yükseltilen balonlar silindirik gövdeleriyle havada hareket ederler. Savaşta gökyüzü dehşeti ve korkuyu simgelerken, savaş sonrası rahatlama ve kutlama isteğiyle geleceğe dair umuda yönelik ‘Gökyüzü Sanatı’ fikri ortaya çıkar. Sergide yer alan gökkuşağı renklerindeki yıldız biçimli "Şişme Objeler" ritmik aralıklarla hava ile doldurularak şişiriliyor ve sönüyor. Bu dönüşüm izleyeni enerjik, gizemli ve kozmik bir boyuta taşıyor.

ZERO ile Yeni Bir Başlangıç 2

Nalan Yılmaz, ZERO. Geleceğe Geri Sayım, 16 Aralık 2015, Lebriz Sanal Dergi

*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   2008-2018 Creative Commons License 

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...