
O acılar, o ayrılık ve hasret ateşleri aşığı yakıyorsa öte yandan da pişiriyor demektir… Aşık, ancak bu pişirme sürecinde ham iken olgun, çiğ iken kâmil olur. Çünkü aşk yolunda varılacak merhalelerin en yücesi, aşkın olgunluğu ile kendi dünyasını kurabilmektir. O mertebeye gelindikten sonra aşk uğruna can vermek aşığa âsân gelir. Buraya kadar söylediklerimizi bir de öbür türlü söyleyelim: Amaç aşk uğruna ölmek değil, uğruna ölünecek aşkı bulmaktır. Bu aşk, cennet emelinden uzaklaşıp cemale erme hedefini gözetir. Böyle bir aşka giriftar olduktan sonra geriye ne kalır ki!?... Dünyayı elinin tersiyle itiver gitsin!.. Hani Fuzûli diyor ya: Cennet için men eden âşıkları didârdan / Bilmemiş ki cenneti âşıkların didâr olur (Cennetten uzaklaştırıldığı gerekçesiyle aşıkları sevgilinin didarına (yüzüne) bakmaktan alıkoyan kişi bilmiyor ki aşıkların cenneti sevgilinin yüzüdür!..) İmdi başa dönünüz ve yalnızca sevmek için seven aşığın tavrı ile hedefi sevgilinin yüzünü görebilmek olan aşığın gayretini ölçünüz; arada beşeri, mecazi, platonik, tasavvufi ve ilahî aşkların harmanlandığını fark edeceksiniz.
Aşk ki vardır, gerisi vesairedir…"
İskender Pala, Kitab-ı Aşk, Alfa Yayınları, 1. Basım, Şubat 2005, İstanbul, s: 21, 22
Aşk ki vardır, gerisi vesairedir…"
İskender Pala, Kitab-ı Aşk, Alfa Yayınları, 1. Basım, Şubat 2005, İstanbul, s: 21, 22
0 comments :
Yorum Gönder