7 Kasım 2008 Cuma

Vincent van Gogh'un İlk Dönem Resimlerinden: 'Patates Yiyenler'

Van Gogh’un hayatı ve sanatı üzerine bugüne kadar pek çok araştırma yapıldı, kitaplar yazıldı. Resimleri birçok eleştirmen veya sanat tarihçisi tarafından incelendi. Ancak Umberto Eco’nun da belirttiği gibi bir sanat eseri üzerine söylenecekler hiçbir zaman bitmez. Bakış açısının farklılığı ile dikkat edilmeyen noktalar üzerinde durularak değişik yorumlar yapabilmek mümkün. Eco’ya göre sanatçı aslında alımlayıcıya tüketilmek üzere değil ama tamamlanmak üzere bir çalışma sunar. Ortaya çıkan obje sujenin gözünde anlamlı olabiliyorsa, bu da onun daha önceki deneylerinden gelen ve sanat yapıtının sunduğu niteliklerle bütünleşebilen değerlerin sayesindedir.


Van Gogh ilk dönem çalışmalarında patates yığınları, dokuma tezgahı gibi konuları, kasvetli gökyüzünü, hüzünlü manzaraları, maden işçilerini ve köylüleri resmetmiştir. 1885 yılında Nuenen’de yaptığı Patates Yiyenler 81,5 x 114,5 cm ölçülerinde ve tual üzerine yağlıboyadır. Van Gogh bugün Rijksmuseum Vincent Van Gogh Foundation’da bulunan resmin 20 taşbaskısına sahipti. Aynı konunun iki kalemle çizimi, Theo’ya yazdığı 399 no’lu mektupta taslağı ve Kroller Müller Otterlo’da küçük (32,25 x 45 cm) bir yağlıboya örneği de vardır. 

Resimde iki erkek, iki kadın ve bir kız çocuğundan oluşan beş figür bir lambanın aydınlattığı masa etrafında toplanmış patates yiyor ve kahve içiyorlar. İki figür seyirciye karşı, biri yüz ve vücut olarak profilden, diğeri dörtte üç olarak profilden, bir figür ise arkadan görülüyor. Duvarın çıkıntı oluşturan kısmının solunda tavanda asılı bir sepet içinde kaşıklar seçilebiliyor. Resmin sol üst köşesinde de duvarda asılı bir resim ve bir saat yer alıyor. En solda sandalye üzerinde oturan kahverengi pantolonlu ve yeşil kasketli figür çatalını masa üzerindeki tabağın içindeki patateslerden birine batırıyor. Bakışları patatesler üzerinde değil de masanın diğer ucundaki fincanlara kahve dolduran kadında. Yanındaki beyaz şapkalı diğer kadın ise çatalını patateslere batırırken seyirciye doğru bakıyor. Bu figürün yanındaki diğer erkek figürü kolunu kaldırmış ve tüten fincanını ağzına götürüyor. Onun da başında kasket var. Masanın diğer köşesindeki kadının başı öne eğik ve fincanlara kahve dolduruyor. Kompozisyonun ön kısmında, ortada ayakta duran çocuk tamamıyla içinde patateslerin olduğu tabağa doğru dönük. Kısa saçlı ve başında bir şapka, üzerinde diğer kadın figürleri gibi koyu renkli bir elbise var. Seyirciye arkası dönük olduğu için yüzü görülemiyor. Günlük giysileri içindeki köylülerin kendi ektikleri patatesleri paylaşarak yemelerinin tasviriyle karşı karşıyayız.  


Sahne loş bir atmosfere sahip mekandadır. Üslup çizgisel değildir. Konturlar tam olarak takip edilemiyor, belirsizlik var. Gölgeler karanlığı oluşturuyor. Resimde tek ışık kaynağı olan yağ lambası tavandan sarkıyor ve masayı aydınlatıyor. Işık resmin en önemli öğesi olan patateslerin üzerinde. Tabak ve patatesler oldukça aydınlık. Diğer kesimler ise karanlık ve gölgeli. Işığın halesinde hızlı fırça vuruşlarıyla parlak geçişler fark ediliyor. Kompozisyonda özellikle kahverengi ve koyu yeşil tonları hakim. Tonların düzenlenişi de uyumlu. Van Gogh ifadenin renkle güçlendiği bu resminde soyulmamış tozlu patates rengini vermeye çalışmıştır. Karanlık yerler konuyu açıklamak için en önemli öğelerdir. Ressam bu insanların yaşamlarının güçlüğünü vurgulamak için koyu renkleri ve tonları seçmiş olmalı. Böylece günlük yaşamın sıradan bir anı biraz melankolik bir görünüme kavuşuyor. Figürlerin çarpık, pürüzlü elleri ve yüzlerindeki ifade de hayatlarının zorluğunu ortaya koyar. Figürlerin vücutlarının ayrıntıları görülemiyor; masanın gerisinde ve arkasında kalıyor. Hacimler kuvvetli gösterilmiş. Vücutlar sağlam bir şekilde sandalye üzerindedir. İki kadının başlıkları mükemmel olarak başlarının şekillerine ayarlanmış. Kompozisyonda arka planı belirleyen ve çıkıntı oluşturarak derinlik sağlayan duvar parçasının dikeyliğine karşılık masanın yataylığıyla denge sağlanır. Duvar çıkıntısının dikeyliğine paralel sandalyenin arkalığının ve insan figürlerinin dikeyliği karşılık olarak gelir. Arka planda tavandaki yatay çıkıntılar bir ritim oluşturur. İki eşit kısma bölünmüş ve merkezde lambayla vurgulanan kompozisyon durgun, yalın ve dengelidir. Karanlık tonlar ve insanların yüzleri biraz hüzünlü bir etki uyandırsa da karamsar ve umutsuz bir resim değildir. Paylaşımın getirdiği huzur ve dinginlik de kendini gösterir. Resimde klasik kuralları yıkan dışavurumcu bir anlatım vardır.

Bu resimle Rembrandt’ın ‘Emmaus’ta Yemek’ tablosu arasında bağlantı kurulabilir. İç mekanda bir masa etrafında toplanan insan figürlerinin resmin içindeki tek kaynaktan gelen ışıkla aydınlatılması her iki resimde de görülür. Bununla birlikte koyu tonların ve Barok ışık-gölge özelliğinin uygulanmasıyla Van Gogh iki yüzyıl sonra aynı geleneği canlandırır. Van Gogh’un Nuenen’deki çalışmalarının en şaheseri olarak nitelendirilen ‘Patates Yiyenler’de Jean Francois Millet’in etkilerini de bulmak mümkün. Millet, Paris’te yaşayan ve çalışanların, köylülerin resimlerini yapan gerçekçi bir ressamdı. Van Gogh, Millet’in bu insanların açık havada ve iç mekanda çalışırken görüldüğü resimlerinden kopyalar yapmış ve desen çalışmıştır.

Van Gogh kardeşi Theo’ya yazdığı 20 Nisan 1885 tarihli mektubunda "bu insanları bir lamba ışığı altında patates yerken, toprağı kazdıkları ellerini tabağa koyarken gösterdiğini, bu sayede el emeğini ve dürüstçe ürettikleri yiyeceği yücelttiğini ifade eder. Modernleşmiş insanlardan oldukça farklı bir hayat tarzının etkilerini yansıtmaya çalıştığını o nedenle kimsenin çalışmanın güzel ya da iyi olduğunu düşünüp düşünmemesini önemsemediğini" belirtir. Resim üzerinde bütün kış çalışmış, araştırma yapmış, baş ve el detaylarına önem vermiştir. Dikkatlice yapılmış resmin amacı bir kulübede koyu renkler ve parlak geçişlerle ışığın etkisini yansıtabilmektir.

Resimde insan figürlerinin oranları akademik kurallara göre değildir. Figürler çarpıtılmıştır. Zaten Van Gogh için bu önemli değildi. Akademik kurallara göre eğitim yapan ressam dostu Van Rappard’a resmin bir baskısını gönderdiğinde Rappard görünüşlerin hataları üzerinde durmuştu. Çok kısa kollar, zayıf yüzler, pipoya benzer burunlar, hesaplanmamış orantılar, belirgin olmayan vücut detayları ve poz verir gibi duran figürlerden söz ediyor ve eserin üstünkörü bir çalışma olduğunu ileri sürüyordu. Van Gogh Rappard’ın eleştirisine üzülür ve kararlı ve sert bir cevap verir “Söylemek istediğim basittir. Akademik kurallara göre figür çizimi, doğruluğu değişmeyen ve tiz fırça darbeleri modern zamanın resim sanatının zorunlu ihtiyaçları ile yeterli derecede buluşamaz”. Sadece dört yıldır resim yapan ve henüz empresyonist bir resim görmemiş Van Gogh resmini Paris’e götürdüğünde aldığı eleştirilere karşı da savunmaya geçmişti. Bu resim onun için çok önemliydi. Resimlerinin akademik açıdan hatasız olmalarını istemediğini, aksine hatalar yapıp gerçeklikleri farklılaştırmayı, bozmayı, değiştirmeyi tercih ettiğini belirtmişti. Resmin fazla eleştiri* alması akademik kuralları hiçe saymasından ve koyu renklerinden kaynaklanıyordu. O dönemde böyle bir resim kabul edilebilir değildi. Oysa köylülerin patates yemesinin son derece gerçekçi olarak verildiği bu resimde bilinen kuralların bozulması, figürlerin deformasyonu ve renk kullanımındaki özgür davranış daha sonraları ekspresyonistleri etkileyecektir. Hatta Van Gogh 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan ekspresyonizmin öncüsü sayılacaktır. Paris’te izlenimcilerle tanışınca daha aydınlık renklere yönelen Van Gogh daha sonra bu anlayıştan kopup yeni bir boyama tekniği geliştirmiştir. Günlük hayattan aldığı konuları en iyi şekilde ifade edebilmek için renklerden yararlanmıştır.

Yoksul insanları gözlemleyen Van Gogh da fakirliğin ne demek olduğunu biliyordu. Kendini tamamıyla resme verdikten sonra sadece onu çok seven kardeşinin desteğiyle hayatını sürdürebiliyordu. Bu dönemlerde kardeşine yazdığı bir mektupta uzun süre aç kalmasından dolayı hedefine varamayacağını, bünyesinin zayıfladığını, aç kalmak ve çalışmak arasında aç kalmayı tercih ettiğini, bunun dayanılmaz olduğunu, açlığın etkilerinin resimlerinde görüldüğünü ve geleceği için kaygılandığını belirtmişti.

Kuşkusuz sanatsal bir üretimi anlamak ve doğru yorumlamak kolay değildir. Herhangi bir sanat eseri duyguları harekete geçirse de bu onu anlaşılır kılmaz. Onun bir şeyler çağrıştırarak duygulandırması estetik hazza neden olabilir ama sanat ve estetik değerini ortaya çıkarmak başkadır. Ne kadar yorumlanırsa yorumlansın yine de sanatçının gerçekleştirdiğine ulaşmak mümkün olmayacaktır. Sanat eseri birden fazla değeri içinde barındırır. Bu değerlerin hepsini bir kişinin görebilmesi zordur. Farklı eleştiri yöntemlerini bir arada kullanarak bakış açısı geniş tutulmalıdır. Sanat eserini açıklamaya çalışmak yerine sezebilmek daha doğrudur. Yine de izleyen objeyi ve onu üreten sanatçıyı anlama isteğinden vazgeçmez. Son sözleri Susan Sontag’a bırakalım “Sanat üzerine yapılan her tür yorum ancak sanat yapıtlarını gerçek kılmaktır artık. Eleştirinin işlevi yapıtın ne anlama geldiğini göstermek değil nasıl o şey olduğunu, hatta onun o şey olduğunu göstermek olmalıdır”. Bu sebeplerden dolayı bu yazı da bir yorum ve eleştiri değil sadece bir incelemedir. *Camille Pisarro resmin anlatım gücünden etkilenmişti. Emille Bernard ise çirkin, huzursuz bir yaşamın empresyonist anlayışa uymayan renklerle anlatılmasının onu şaşkına çevirdiğini belirtmişti. Serret de resimde pek çok kusur bulmuştu.

Kaynaklar:

1- Bozkurt, Nejat, Sanat ve Estetik Kuramları, Asa, Bursa, 2000, s: 298, 299
2- Elgar, Frank, Van Gogh, Study of his life and work, Thames and Hudson, London, 1958,
s: 64
3- Frank, Herbert, Van Gogh, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1985, s: 70
4- Sontag, Susan, Sanatçı:Örnek Bir Çilekeş, Metis Yayınları, İstanbul, 1998, s: 20
5- Treble, Rosemary, Van Gogh and His Art, The Hamlyn Publishing Group Ltd., 1981, s: 29
6- Walther, Ingo,F., Vincent Van Gogh, Vision and Reality, Benedikt Taschen, Köln, 1993,

Nalan Yılmaz, Vincent van Gogh'un 'Patates Yiyenler' Adlı Resmi, 28 Ocak 2008, Lebriz Sanal Dergi

Bu yazımın ilk hali:  Vincent Van Gogh'un Patates Yiyenler Tablosu, Nalan Yılmaz, 17 Haziran 2002, Pazartesi, Hürriyet, Agora

Önemli Not !!2001 yılından 2007 yılına kadar şu an aktif olmayan Hürriyet'in Agora adlı internet sayfalarında, 2006-2016 arasında Lebriz.com'da, 2008'den beri bu blogda sanat tarihçi olarak 20 yıldan fazla süredir sanat ve sanat tarihi ile ilgili araştırmalarım yayınlandı. Bilginin paylaşılması gerektiğine inanıyorum. On binlerce okuyucu bu yazılarımdan faydalandı. Teşekkür e-postaları ve yorumlar yazdı. Ancak şöyle bir sorun var; öğretim görevlileri bile sosyal medya hesaplarında resim altına ekledikleri yazılarda bu araştırmalarımdan cümleleri alıp kendilerininmiş gibi kullandı. Uyarıda bulunduğum zaman ise yorumumu silip, hesabımı engelleyip ayrıca "hanfendi bu bilgiler onlarca kaynakta var" diyebildi. Bilgileri kullanabilirsiniz tabi ama önce danışıp, yazara atıfta bulunup aktif linki vererek. Biz yüksek lisans ve doktora derslerimizde böyle öğrendik. Aksi uygar dünya insanına yakışmıyor. Bir öğretim görevlisinin bunları bilmesi beklenir.!!!
 
Bu blogdaki Van Gogh ile ilgili yazılarım:

19. Yüzyıl Melankoliği: Van Gogh,
Van Gogh Kızları
Sanatçı, Sembol ve Algı
Sembolist Manzara 
Van Gogh’un Kaygısı
Yıldızlı Gece


***** Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...