
Şeker Ahmet Paşa resme olan ilgisi nedeniyle bu alanda kendini geliştirmek için çok çalışır. Bu çabaları on sekiz yaşındayken Harbiye Mektebinin resim öğretmenliği bölümüne atanmasını sağlar. Harbiye Mektebi'nden en üst dereceyle mezun olur. Sanata düşkün bir padişah olan Abdülaziz teğmen Şeker Ahmet Paşa’nın çalışmalarını gördükten sonra onu resim eğitimi alması için 1861-62 yıllarında Paris’teki Mekteb-i Osmani’ye gönderir. Mekteb-i Osmani Paris’e eğitim için gönderilen gençlerin dersleri izleyebilecekleri bir düzeye getirilmeleri ve disiplin altında tutulmaları için açılan bir okuldur. Öğretim kadrosunun çoğunluğu Fransızlardan oluşan bu okul 1860’da kurulmuş ve 1878’de Fransa-Prusya savaşı sonrasında kapanmıştır...
Ahmet Ali, Mekteb-i Osmani’ye devam ederken Güzel Sanatlar Okulu’nda Leon Gerome ve Louis Boulanger’ın atölyelerine de katılır. Paris’te kaldığı yıllarda Neo-Klasizm, Romantizm akımları etkisini sürdürürken Courbet ve Millet gibi gerçekçi ressamlar da vardır. Barbizon okulu ressamları olan Daubigny, Diaz, Camille Corot, Theodore Rousseau ormanlara girip açık havada dolaşıyorlar, notlar alıp eskizler yapıyorlar ve doğayı yücelten romantik manzaralar resmediyorlardı. Şeker Ahmet paşa aldığı akademik eğitime rağmen kendini Barbizon Okulu ressamlarına daha yakın hisseder. 1869 yılında Paris resim salonlarında bazı yağlıboya çalışmalarını ve Abdülaziz’in karakalem bir portresini sergileyerek mezun olur. Paris’teki başarılı eğitiminden dolayı okul müdürü tarafından üç ay İtalya’ya gönderilir.
1871 yılında ise Paris’teki diğer Türk sanatçılarla birlikte İstanbul’a döner.
Yüzbaşı rütbesiyle Tıbbiye Mektebine atanır, aynı zamanda saray yaveri olur. Bu
görevleri dışındaki zamanlarında sanat çalışmalarını sürdürür. Genç ressamlarla
dostluk kurar. Resim ile ilgili bilgilerini onlarla paylaşıp destek olur.
Bu yıllarda Beyazıt Zeyrek Kaptan-ı İbrahim Paşa Mektebine resim öğretmeni
olarak atanır. Gösterdiği başarılar sonucunda 1876’da binbaşı, 1877’de yarbay,
1880’de albay, 1885’te tuğgeneral, 1890’da korgeneral olur ve kendisine mabeyn
ressamı unvanı verilir. 1896’da yabancı misafirleri ağırlama işleriyle ilgilenen
Yabancı Konuklar Teşrifatçısı-Protokol Sorumlusu- görevini de üstlenir.
Abdülaziz’in sarayda oluşturmak istediği ilk Batılı resim koleksiyonu için Şeker Ahmet Paşa’nın Paris’te hocası olan Gerome’un 1865 tarihli ‘Mısır’da Kahve’ adlı resmi alınır. Sakin, uyumlu, saygılı, iyiliksever gibi özelliklerinden dolayı Şeker lakabı olan Ahmet Paşa Abdülaziz adına sanatçılarla yazışarak saraya Paris’ten pek çok tablo getirilmesini sağlamıştır. Gerome’dan başka Adolphe Yvon, Gustave Boulanger, Washington, Van Marc, Huguet, Harpignes, Daubigny, Schrayer ve daha birkaç batı ressamının resimleri satın alınır. İstanbul’a getirilen resimler sarayda Şeker Ahmet Paşa’nın uygun bulduğu yerlere asılır.

Bu araştırmam 13 Mayıs 2002 tarihinde Hürriyet, Agora - Sanat sayfalarında ve 20 Nisan 2007'de lebriz sanal dergi'de yayınlanmıştır.
Şeker Ahmet Paşa'nın Manzara ve Natürmortları - 2
Şeker Ahmet Paşa'nın Manzara ve Natürmortları - 2
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder