8 Ocak 2009 Perşembe

Beylerbeyi Sarayı Cephe Süslemelerinde Batı ve Doğu Etkileri

18. yüzyılda Batılılaşma sonucu Osmanlı mimarisine giren ve yaygınlaşan Barok ve Rokoko süslemelerinin uygulamaları çoğunlukla sebillerde, çeşmelerde, dinsel ve askeri yapılarda ağırlık kazanmıştır. Bu düzenlemeleri planda İtalyan Barok, bezemede Fransız Rokoko olarak görmek mümkündür. 18. yüzyıl İstanbul yapılarındaki hareketlenme, kademelenme, kırılmalar, hareketli silmeler, yapısal çoğalmalar, C ve S formları, bu formların bitiminde yaprağa veya bitkiye dönüşümleri, altın yaldız, topuz formları, kartuşlar Barok ve Rokoko süslemelerine özgüdür. Barokta hareket ve ritim duygusu yüzeyi zenginleştirir. Mimaride görülen bu özellikler 19. yüzyıl başlarında yerini Ampir’e ve Neo-klasiğe bırakır ancak Barok ve Rokoko tamamen terk edilmez. Barok ile Ampir çelişkilidir. Barok’un hareketli, karmaşık, bitkisel ve organik kökenli olmasına karşın Ampir geometrik, akılcı, temiz form ve kalıplar içinde, hareketsiz, dengeli ve anıtsaldır. Neo-klasik mimaride de Yunan ve Rönesans yapılarında görülen öğelere yer verilmiştir. Cephe düzenlemesinde üçgen alınlık ve sütun kullanımı Neo-klasik yapılarda belirgindir...

19. yüzyıl Avrupa mimarisinde bütün bu üslupların ve Neo-gotik, Oryantalist özelliklerin bir arada kullanıldığı eklektisizm adı verilen bir tarz görülmeye başlar. Batı’da bu tarzın yaygınlaştığı dönemde Osmanlı’da Abdülmecit döneminde eklektik yapılar inşa edilir. 18. yüzyıldaki uygulamalardan sonra 19. yüzyıl ikinci yarısında padişahların yazın oturması için yaptırılan Beylerbeyi Sarayı da eklektik bir yapıdır. Sarayın iç ve dış bezemelerinde birçok tarz birlikte kullanılır. Dolmabahçe Sarayı dış süslemelerinde tamamıyla batı tarzlarına yönelikken Beylerbeyi’nde Avrupa’da görülen oryantalist akımın etkileriyle doğu motifleri de ön plana çıkar. Yapıda Rönesans, Barok, Ampir, Neo-klasik ve Oryantalist akımların süsleme unsurları bir aradadır. Iç mekanda da rokoko ve barok bezemelerin yanı sıra İslam ve Türk Sanatı kaynaklı süslemeler de önemli bir yer tutar. Sütun başlıklarının mukarnaslı ve boyalı oluşu, kemer yüzeyleri ile duvarlarda ve tavanlardaki kalem işleri dikkat çekicidir.


Yüksek bir bodrum üzerinde iki katlı olarak düzenlenen cepheler Rönesans saraylarındaki gibidir. Yuvarlak kemerli ve dikdörtgen pencereli uygulamalar da Rönesans yapılarına özgüdür. Ancak bunlar Beylerbeyi Sarayı’nda Dolmabahçe Sarayı’nın Mabeyn Cephesindeki gibi birebir yer almaz. Sütun başlıkları her katta ayrı bir düzende değildir, aynı tarzdır. Yapının korkulukları Rönesans Toskana yapılarının korkuluklarına benzese de burada daha gösterişli olmasından dolayı Barok yapılarındakine daha yakındır.

Çift sütun kullanımı, duvara gömülü sütunlar, yuvarlak kemerlerin çıkıntılı kısımlarından sarkan topuz formları, hareketli, görkemli merdivenler ve aslan heykelleri, işlevsel olmayan süsleme amaçlı konsollar, hareketli, girintili çıkıntılı silmeler, öne doğru taşkınlık, korkuluklar, yapının su kenarında yer alması Barok mimari özellikleridir. Silmeler üzerinde dolanan siyah şerit hacim kazandırır. Silmeler, tek ve çift pilastırlar hareketliliği ve dekoratif etkiyi arttırır. Barok süslemeleri uygulansa da Batı’daki kilise ve saray örnekleriyle, İstanbul’daki 19. yüzyıl eklektik tarzdaki Dolmabahçe Sarayı kadar süslü değildir. Sarayın ön ve arka bahçeleri de barok saray bahçeleri gibidir. Oval havuz, havuzun etrafında bronz ve mermer heykeller, ağaç ve bitki düzenlemeleri batıdaki örneklerine benzer.


Anıtsal ve dengeli görünüm, sütunların bir podyum üzerinde yükselmesi, korint sütun başlıkları, pilastırlara yer verilmesi, üçlü düzenlemeler, bezeme ve kabartmaların geometrik formlar içine yerleştirilmesi, yuvarlak biçimlerin içi boş panoların kullanılması, simetrik düzen ve az süsleme olması Ampir ve Neo-klasik yapılara özgüdür. Ancak Neo-klasik yapılarda önemli yer tutan antik mimari biçim olan üçgen alınlığa burada yer verilmemiş. Deniz kapılarının üzerindeki okluk, balta gibi savaş aletlerinin ve askeri işaretlerin gruplanmış olarak bir arada sunulması Türk Ampirine özgüdür.


Cephelerdeki başka bir özellik sütun başlıkları üzerindeki dikdörtgen biçimli formlardır. Magrib gibi bazı İslam mimarilerinde görülen sütun başlığı, onun üzerinde dikey tabla, onun üzerinde de mukarnas benzeri ikinci bir başlık yer alır. Bununla beraber çadır biçimli sivri çatıyla örtü sisteminin oluşturulması, at nalı ve sivri kemer kullanımları, çok kubbeli revak bölümü ve kubbelerin içindeki renkli süslemeler ve Deniz kapılarının sütunlarının bitkisel süslemeli gövdeleri Doğu etkili oryantalist tarzdadır.

Nalan Yılmaz, 2001.

Diğer Yazılar:

Beylerbeyi Sarayı Cephe Süslemeleri 
Dolmabahçe Sarayı
Dolmabahçe Sarayı Kapı Süslemeleri
Dolmabahçe Sarayı Cephe Süslemeleri

Dolmabahçe Sarayı'nın Süsleme Özellikleri 

*****Bu sayfadaki yazıların ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...