Önceki haftalarda Çengelköy, Anadolu Kavağı, Yoros Kalesi, Yuşa Tepesi; Karaköy kafeleri, Galata ve Beyoğlu gezilerimizden sonra yine güzel bir bahar gününde arkadaşlarımla Mimar Sinan Gezisi
* yapmaya karar verdik. Eminönü'ne geçerken Gökçeada'da 6.5 şiddetinde deprem olmuş. İstanbul'un pek çok yerinden de hissedilmiş. Denizde seyir halindeki motorda depremi hiç fark etmedim. Küçük turumuzun ilk durağı olan Tahtakale'deki
Rüstem Paşa Camii'nin -1561- iç ve dış duvarlarındaki çiniler renkleri, motiflerin çeşitliliği, ince işçiliği ve uyumlu düzenlemeleriyle göz alıcı. Natüralist üslubun hakim olduğu çiniler arasında 41 çeşit lale motifi bulunuyor. Kütahya ve İznik'te çini atölyeleri sahibi, zenginliği ve entirikacı yönü dillere destan Rüstem Paşa 4000 kadar çiniyi camide kullandırır Mimar Sinan'a. Mavi ve beyaz rengin hakimiyetindeki çinileri ön planda olsa da kalem işleriyle de dikkat çeken süslemeler klasik Osmanlı özelliklerini yansıtıyor. Sinan yapılarının sadeliğinden uzak olan sekiz destekli cami, altındaki depo katıyla yükseltilmiş bir platform üzerinde inşa edilmiş. Alt katın paralelinde dükkanlar sıralanıyor. Dar alana kurulu caminin önünde beş bölümlü son cemaat yeri mevcut. Camide etraftaki dükkanların esnafı öğle namazı kılarken turist grupları da bizim gibi son cemaat yerinde içeri girmek için bekliyor. Külliye iki han, hamam ve medreseye de sahip.