Camın içindeki minik doğa. Hepsi de harika görünüyor.
8 Mart 2011 Salı
21 Şubat 2011 Pazartesi
William Turner'ın Manzaraları
Çağının ötesinde bir sanatçı olan Joseph Mallord William Turner (1775-1851) İngiliz suluboya manzara ressamlarının en büyüklerinden biridir. Mimari çizimleri,
gravürleri boyayarak ve Thomas Girtin’in yanında ilk sanat bilgilerini edinerek
işe başlayan sanatçı 1789’da Sir Joshua Reynolds’ın başkan olduğu Kraliyet Akademisi’ne
girdiğinde 14 yaşındadır. Bir yıl sonra ilk suluboya çalışması Yaz Sergisi’ne
kabul edilir. Reynolds, Füssli ve Loutherbourg ile tanışarak fantastik manzara
anlayışına yakınlaşır. Bir yandan da Pitoresk yayınlar için kent görünümleri
resmeder. Her yıl Avrupa’nın pek çok kentini gezerek topografik çizimler ve
taslaklar hazırlar. Suluboya çalışmalarında manzaralar, tarihi ve mitolojik
konular, eski kalıntılar, kaleler, köprüler, Gotik kiliseler görülür. Daha
sonra bu zarif ve saydam resimlerden yararlanarak tablolarını oluşturur.
Erken dönem yağlıboyalarında 17. yüzyıl Hollanda deniz resmini örnek alır. 1796’da ‘Denizdeki Balıkçılar’ adlı yağlıboyası sergilenir. 1804 yılında kendi galerisini açar. 1807’den itibaren Akademi’de perspektif dersleri verir ama daha çok ışık üzerinde durur. Aynı yıl Claude Lorrain’in ‘Gerçeklik Kitabı’ndan ilham alarak 100 levhalık gravür derlemesi ‘Liber Studiorum' yayınlanır. Bu kitabın bölümlerinde türlere göre peyzaj sınıflandırması yer alır: Pastoral, Deniz, Dağlık, Tarihsel, Mimari ve Epik Pastoral. 1820’lerde kağıt üzerine yaptığı ve ‘Renk Başlangıçları’ adını verdiği seride herhangi bir imgeden, göze aşina gelecek bir nesneden çok renk ilişkileri ve renksel düzenlemeler vardır.
Erken dönem yağlıboyalarında 17. yüzyıl Hollanda deniz resmini örnek alır. 1796’da ‘Denizdeki Balıkçılar’ adlı yağlıboyası sergilenir. 1804 yılında kendi galerisini açar. 1807’den itibaren Akademi’de perspektif dersleri verir ama daha çok ışık üzerinde durur. Aynı yıl Claude Lorrain’in ‘Gerçeklik Kitabı’ndan ilham alarak 100 levhalık gravür derlemesi ‘Liber Studiorum' yayınlanır. Bu kitabın bölümlerinde türlere göre peyzaj sınıflandırması yer alır: Pastoral, Deniz, Dağlık, Tarihsel, Mimari ve Epik Pastoral. 1820’lerde kağıt üzerine yaptığı ve ‘Renk Başlangıçları’ adını verdiği seride herhangi bir imgeden, göze aşina gelecek bir nesneden çok renk ilişkileri ve renksel düzenlemeler vardır.
28 Ocak 2011 Cuma
Bir Ortaçağ Şehri: Český Krumlov
Prag seyahatinizde bir gününüzü ayırarak 1992 yılında Unesco
tarafından Dünya Kültür Mirası ve Anıtlar listesine alınan Český Krumlov’u
gezebilirsiniz. 1253 yılında ilk yerleşimin olduğu bu şehirde eski dokuyu
sonuna kadar hissedip, dar Arnavut kaldırımlı sokaklarda dolaşmak eşsiz bir
turistik deneyim olacaktır. Prag`a 180 km. uzaklıktaki kentte Vltava nehri kavisler
çizerek şehri dolaşır.
Krumlov adı Latince ve Almanca kökenlidir ve “engebeli çayır” anlamına
gelir. Český ifadesi ise 15. yüzyılda eklenir. Bu bölgeden ilk kez Avusturyalı
bir şövalye ve lirik şair Ulrich'in “Der Fraundienst” adlı şiirinde
bahsedilir.
Prag’dakinden sonra ülkenin ikinci büyük kalesi olan tepedeki kompleks
1240 yılına tarihlenir. Kalenin olduğu tepeye ara sokakları dolaşarak ulaşılır.
Buradan kuleye de çıkabilir şehrin panoramik görünümünü izleyebilirsiniz. 7
hektarlık bir parkla çevrili olan etkileyici büyük kompleks 40 bina, 5 mahkeme
binası, kilise ve saraydan oluşuyor. Tiyatro binası için bir saatlik bir tura
katılabilirsiniz. Yılda bir defa burada tiyatro oyunu sergileniyor. Kale
çevresindeki bahçelerde hava uygunsa gezinti ve piknik yapmak çok hoşunuza
gidecek. Girişin ücretsiz olduğu bahçede ayrıca birkaç ayının yaşadığı bölüme
de bakabilirsiniz.
21 Ocak 2011 Cuma
17 Ocak 2011 Pazartesi
Asker Ressam Hüseyin Zekai Paşa
Asker ressamların ikinci kuşağından Hüseyin Zekai Paşa’nın yaşıtları Hoca Ali Rıza ve Halil Paşa’dır. Ancak 20 yaş küçük olduğu halde adı Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi Bey ve Süleyman Seyyid ile birlikte anılır. 1860 yılında Üsküdar’da doğan sanatçının küçük yaşlarından itibaren resme olan ilgisi Kuleli Askeri Lisesi’nde Osman Nuri Paşa’nın ve Şeker Ahmet Paşa’nın öğrencisiyken de devam eder. Harbiye’de öğrenciyken önceden tanıdığı Hoca Ali Rıza ile dostluğunu sürdürür. 1881 yılında Harbiye Piyade Sınıfı’ndayken yaptığı ‘Boğaziçi’nde Donanma’ tablosu II. Abdülhamit’e sunulur. II. Abdülhamit Hüseyin Zekai Paşa’yı Badire-i Seniye Mülazım Yaveran sınıfına aldırır. Harbiye’deki veya diğer askeri okullardaki yetenekli ve iyi huylu öğrenciler sarayda görevlendirilir. Hüseyin Zekai Paşa yaver olduktan sonra çok çalışarak yeteneğini geliştirir. Sessiz ve sakin bir hayat sürdüğü sarayda bir yıl Şeker Ahmet Paşa’nın yanında çalışır. 1908 yılında Birinci Redif Tugay Komutanı unvanıyla emekli olur.
Yurtdışında eğitim görmez ama sürekli öğrenme ve kendini aşma isteği içindedir. Paris’teki sanat hareketlerini takip eder. Devrinin ustalarından çok şey öğrenir. Kaynaklarda onun Avrupa müzelerini gezmiş kadar bilgili olduğu belirtilir. Resim dışında arkeoloji, mitoloji, mimari ve tasavvuf gibi konulara da ilgi duyan ileri görüşlü bir aydındır. Türk El sanatlarının örneklerinden - oymalar, yazmalar, tezhipler, yemeni oyaları, mendiller, işlemeli elbiseler…- zengin bir koleksiyona sahiptir. Yabancı sanatçı konuklarını da ağırladığı Salacak’taki konağını müze gibi eski eserlerle donatan ressamın 1913 yılında 224 sayfa ve 50 bölümlü ‘Mübeccel Hazineler’ adlı bir kitabı basılır. İçerikte mimari anıtlar, güzel sanatlar, arkeoloji ve süsleme gibi konular yer alır. 19 x 21 cm boyutlarında, 111 sayfa ve 70 desenden oluşan ‘Bedayi-i Asar-ı Osmaniyye’ adlı kitabında ise Osmanlı Cami mimarisi, Sultanlar, İslam büyükleri ve tasavvuf düşüncesi ele alınır. Her ikisi de sanat tarihi bilgileri içeren anı kitaplarıdır.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)