4 Ekim 2017 Çarşamba

Tirilye-Trilye-Trilya-Zeytinbağı

Daha önce iki kez görmüş olmakla birlikte Eylül ayının son günlerinde bir kez daha gidip beş gün kaldığım Trilye Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı bir mahalle. Deniz ve zeytin ağaçları arasındaki huzurun ve sakinliğin adresi olarak da tanımlanabilir. Mudanya'dan bir tarafı zeytinliklerle diğer tarafı yazlık evler ve denizle çevrili virajlı 11 kmlik bir yoldan Trilye'ye ulaşılıyor. Biz İstanbul'dan sabah çok erken yola çıkıp önce Çanakkale'ye uğradığımız için  Karacabey tarafından gittik. Tirilye-Trilye-Trilya-Zeytinbağı gibi isimlerle anılan, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, sokaklardaki traktörleri, Rum ve Osmanlı mimari örneklerinin görüldüğü 150-200 yıllık üç katlı taş ve ahşap karakteristik şirin evleri, tarihi kiliseleri, camisi, okulu, çeşmeleri, harika manzaraları ayrıca cana yakın, samimi, yardımsever ve mutlu yaşayanlarıyla zamanın yavaşladığı yer...


Çarşıda cadde ve sokak kesişimindeki üç katlı ev sosyal medyada Trilye'nin en çok paylaşılan fotoğrafı olarak göze çarpıyor. Sahibi kapısının önünde kendi yaptığı zeytin, zeytinyağı, reçel, turşu, salça vb. ürünleri satıyor. Evinin ününün de farkında ve 'kendisinin de fotoğrafını çektiklerini' söyledi. Evin sıradışılığı arkasından sahile kadar devam eden iki katlı yapıların başında adeta geminin ön kısmı gibi yer almasıyla ve gittikçe genişleyen birbirinden farklı çıkmalı üst katların görünümüyle alâkalı gibi. Girişteki dükkanın pencerelerinin çokluğu yapının nasıl ayakta durduğunu da düşündürüyor. Göze çarpan pek çok geleneksel evle birlikte Tabut Ev olarak anılan da yine iki sokak birleşiminde yapılmış. Ön tarafındaki sokak arka taraftakinden daha alçakta kalmış. Her iki yönden de girişe sahip iki yüz yıllık evin dar planı ve konumu ilginç bir görünüm sergilerken onu benzersiz de yapıyor.


Perili Ev olarak bilinenin ise içinde yaşanılmıyor ve camları kırık 130 yıllık, üç katlı ve deniz gören evin yıkılma tehlikesi bulunuyor.  Bu ikonik evler çok iyi durumda değil, yenilenmeleri gerekiyor. Bir başka geleneksel tarzda ev de Taş Mektep'e giden sokakta yer alıyor. Kahverengi ahşap kapı, pencere kanatları, el emeği tığ işi tülüyle,  kapı ve pencere önündeki çiçeklerle ve bakımlı görünümüyle sokaktan geçenlerin ilgisini çekiyor. Asma katla birlikte cumbalı üç katlı evin sahibi de güleryüzlü, konuşkan ve oldukça hareketli biri... Ev tarhanası, zeytini, salçası, bahçe ürünü kiraz domatesleri, hamur kızartması, Girit mutfağından Marata yemeği, favası ve irmik helvası da oldukça leziz 💙😊... Komşularının getirdiği aşure de öyle...


Bazıları yenilense de orijinal ve tarihi dokunun korunduğu ince zevk ürünü evleri güzelleştiren başka bir unsur da kapı ve cam önlerindeki saksılardaki rengarenk çiçekler, bahçelerdeki sebzeler ve meyve ile zeytin ağaçları... Ayrıca kadınların kapı önü sohbetleri de havalar serinleyene kadar devam eden bir etkinlik. Kadınlar ve erkekler Trilye'nin etrafındaki kendi zeytinliklerinde ve bostanlarında çalışmakla birlikte hazırladıkları doğal lezzetleri hem satıyor, hem kış için kendilerine saklayıp hem de dostlarıyla, tanıdıklarıyla paylaşıyorlar.


13 Eylül 1922'de Türk Ordusu’nun gelişiyle Trilye'deki Yunan işgali son bulur. Cumhuriyet Dönemi'ne kadar zengin bir Rum köyü olan Trilye'de 1923 yılından sonra Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılara yardım eden Rumlar giderken, Girit ve Selanik'ten gelen Türkler bölgeye yerleştirilir. Tarihi yapılarından Kemerli Kilise  Bakire Meryem (Panagia Pantobasilissa) adına yaptırılmış. Bir sıra tuğla, iki sıra taş ve harçla örülü duvar tekniğinden yola çıkılarak 13. yüzyıl'a tarihlenen bir Bizans yapısı. Kapalı yunan haçı planlı kilisede antik dönemden devşirme sütunlar üzerindeki dört yuvarlak kemeri kubbeyi taşıyor. Haç kolları beşik tonozla örtülü. Cephelerde yuvarlak kemerli açıklıklar göze çarpıyor. Geçmişteki depremler nedeniyle çeşitli onarımlar geçiren yapı bugün kendi haline terk edilmiş gibi. Yine de kubbesi ve duvarları sağlam görünüyor.  Dış cephesindeki bir aralıktan bakıldığında iç duvarlarında motifler, dört büyük meleğin tasvir edildiği renkli freskler görülüyor. Freskler 14-18. yüzyıl arasına tarihleniyor. Kiliseyle bir ev arasında kalan kemerli geçişin olduğu sokakta yürümek de tarihi yerlerde kendini kaybedenler için son derece güzel... Restorasyondan sonra kilisede kullanılan kutsal eşyaların tutulduğu ayrıca özel günlerde ayin yapılacak bir mekan olacak.


Uzun yıllar konut olarak da kullanılmış olan Dündar Evi -Aziz Yuhanna Kilisesi- 19. yüzyıla tarihleniyor. Bu yapının batı bölümü yakın zamana kadar tanıdıklarımıza ait bir mülktü ve içinde yaşıyorlardı. Artık başka bir şahsın olan yapı gerekli izinler alınamadığı için -yenilenip otele dönüştürülecekti- herhangi bir amaçla kullanımda değil. Onarıma ihtiyaç duyan yapının kesme, kırma ve moloz taşlar ile tuğladan örülmüş dış cepheleri yer yer figürlü taş kabartmalarla ve Bizans tarzında stellerle süslenmiş. Önünde çınar ağacının görüldüğü yuvarlak kemerli iki kanatlı ahşap bir kapı ile yapıya giriş sağlanıyor. Ayrıca diğer iki cephesinde de kemerli ahşap kapılar bulunuyor. Pencereler alt katlarda dikdörtgen söveli ve üst katta yuvarlak kemerli.


720-730 tarihli bir Bizans kilisesinden -Hagios Stephanos Kilisesi- 1560'ta camiye çevrilen -Kitabesinde Kanuni Sultan Süleyman zamanında camiye çevrildiği yazılıdır- Fatih Cami restorasyon geçirmiş, şadırvan, minare, mimber ve mihrap gibi İslam dini mimarisi unsurları eklenmiş ama kilisenin ana plan şeması korunmuştur. Bizans mimarisinde kapalı yunan haçı planının erken örneklerinden biri olan yapı sütunların taşıdığı ve kemerli niş ve pencerelerin sıralandığı 19 m yüksekliğinde konik bir kubbeye sahiptir. Camiye giriş sütunlu ve ahşap beşik çatılı bir revakla sağlanır. Yanında yer alan Avlulu Hamam 16. yüzyılda Osmanlı Dönemi'nde Yavuz Sultan Selim tarafından Kastamonu, Kütahya ve Tokat'tan getirilen Türk aileler için moloz ve kırma taştan yaptırılmıştır. Doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır ve ard arda beş ayrı mekan tonoz ve kubbeyle örtülüdür.


Trilye’de doğan ve Yunanistan’da eğitim gördükten sonra metropolit olarak Trilye’ye dönen Chrisostomos tarafından 1904-1909 yılları arasında yaptırılan Taş Mektep Neo-Klasik tarzda, üçgen alınlıklı, dört katlı, kagir ve anıtsal bir görünüme sahip. 1924 yılında Kazım Karabekir tarafından öksüz ve yetim çocukların okuması amacıyla Darü’l-eytam okulu olarak hizmete açılan bina 1928'den 1988 yılına kadar ilkokul olarak kullanılmıştır. Bugün Mudanya Belediyesi tarafından restore edilen yapıda Kıbrıs eski cumhurbaşkanı başpsikopos Makarios’un eğitim gördüğü iddia ediliyor. Restorasyondan sonra kültür ve turizm merkezi olması planlanıyor.



19. yüzyılda kilise olarak inşa edilmiş yapı -Aziz Vasil Kilisesi- bugün Faruk Çelik Kültür Merkezi olarak hizmet veriyor. İskele caddesi yönünde doğu tarafında dışarıya taşan apsisi bulunuyor. Pencereleri ve kapı üzeri tuğla kemerlerle çevrelenmiş. Geçmişte Taş Mektep'in öğrencilerinin yemekhanesi, düğün salonu (26 yıl önce buradaki bir nişan törenine katılmıştım) sinema gibi çeşitli toplantılar ve sosyal etkinlikler için kullanılmış olan yapı 2009'dan beri kültür merkezi.


Merkezdeki İskele caddesinde görkemli ve tarihi çınar ağaçları, sokaklarda havlayan ve gezinen köpekleri -büyükler sakin ama küçükler 🐶 biraz gergin olabiliyor -, tatlı kedileri, sahilde kafeleri ve balık restoranları, balıkçı tekneleri ve sandalları, yat limanı, butik otelleri, manzarası, kumsalı, zeytin ve zeytinyağı satan dükkanları bu küçük yerleşimi daha da özelleştiriyor. Henüz yeterince keşfedilmemiş olması sevindirici tabi. Hafta sonu turla veya kendi araçlarıyla gezmeye gelenler var.


Gidince Trilye'nin -büyüklerinin Girit veya Selanik göçmeni olduğu- sakinlerinden birine konuk olmadan, topu 1 lira olan dondurmasını yemeden, Baba Ocağı'nda 1 lira olan karadut çayı içmeden,  Köylü Pazarı'na, hediyelik eşya satan şirin dükkanlara  bakmadan ve zeytin almadan -Trilyenin sofralık zeytini en iyilerden-, tepedeki Tarihi Çamlı Kahve'nin çevresinden harika manzarayı seyretmeden, bütün sokaklarında ve sahilinde flâneur gibi gezinmeden, önünde küçük bir plajı da olan Tirilye Yelken Kulübü Kafe'de huzurla durgun denizi seyretmeden, evlerin ahşap kapı veya pencerelerine ve zarif detaylarına dikkat etmeden, balık yemeden ve orada olunan anın keyfine varmadan dönmeyin derim. Tarihi dokusuyla, insanlarıyla, mimarisiyle, doğal güzellikleriyle farklı bir ruha sahip bu şirin kasabanın büyüsüne kapılıp tekrar gitmek isteyeceksiniz... Ayrıca çok yakındaki Kumyaka ve Mudanya'yı da ziyaret edebilirsiniz. Mudanya'da sahile paralel ve dik sokaklarda yine geleneksel iki-üç katlı birbirinden güzel evlerle birlikte Mütareke Evi de özellikle konut mimarisine ilgi duyanları çekebilir.

*****Bu sayfalardaki yazıların ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License 

2 yorum :

  1. Ne güzel yazmış ve fotoğraflamışsınız ya.Çok beğendim .Daha önce hiç görmedim burayı ve sayenizde gitmiş kadar oldum.Yinede canlı görmek için elimden geleni yapacağım.Teşekürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumuz için teşekkür ederim. Deniz kıyısındaki bu tarihi kasaba gerçekten gezilesi bir yer.

      Sil



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...