“Sanatım, dünyanın tüm çirkinlikleri giyinmiş perişanlığına, mutlak
güzellik ile karşı duruş niteliğindedir.” sözlerinin sahibi Alman sanatçı
Heinz Mack’ın Sakıp Sabancı Müzesi’nde 18 Şubat’ta açılan sergisi 17 Temmuz’a
kadar ziyaret edilebilecek. Müzede 2 Eylül’den 10 Ocak’a kadar süren bir önceki
sergide ‘ZERO. Geleceğe Geri Sayım’da uluslararası sanat ağı ZERO’nun
üç kurucu üyesinden biri olan Heinz Mack’ın da eserleri yer alıyordu. O sergide de görülen terastaki anıtsal çalışma
‘Dokuz
Sütun Üzerindeki Gökyüzü’ ile birlikte, ‘MACK. Sadece Işık ve Renk’ adlı
kapsamlı sergi, öncü sanatçının 1950’lerden 2015 yılına kadarki 100’den fazla
eseriyle 60 yıllık sanat kariyerini takip etme fırsatını sunuyor. Sergiye konferanslar,
eğitim programları, atölye çalışmaları gibi etkinlikler ve bir katalog eşlik
ediyor.
Müzenin üç kattaki sergi
salonlarında Resim, Heykel, Sahra Projesi, Mürekkep Çizimleri, Çöl
Rölyefleri, Kinetik ana başlıklarıyla sanatçının rotorları, ışıklı
objeleri, duvar ve yer rölyefleri, heykelleri, kâğıt üzerine Hint mürekkebi,
pastel, füzen ile çizimleri, grafikleri, “Kromatik Takımyıldızlar” adlı çok
renkli tuval resimleri ve açık alanlar için tasarladığı yerleştirmeleri görülüyor.
1960 sonrası doğanın sanatsal mekânlara dönüştüğü Arazi Sanatı’nın örneği çöl yerleştirmelerinden
ikisi müzenin galerilerindeki zeminlere uygulanmış. Çöl kumuyla oluşturulan bu
yerleştirmeler ışığı ön planda tutarken doğal ve yapayın birlikteliğini de
ortaya koyar. Farklı tekniklerde ve malzemelerle çalışmayı tercih eden Mack, o malzemenin içyapısını çözmeyi ve maddenin
görünümünü tamamıyla değiştirip ruh katmayı hedefler. Çocukluğu ormanlarla
çevrili kırsal alanda geçen sanatçı doğadan dönüştürülen endüstriyel formlarla
ilgilenir. Teknolojinin doğayı ve insanlığı yok edici yanı olmakla birlikte
onun içindeki yapıcı ruhu ve enerjiyi açığa çıkarmayı önemser.
Anıtsal heykellerinin ışığı görünür yaparken doğadaki gibi yansımalarını göstermek
görevi de bulunur. Işık stellerinde, ışık rotorlarında, ışık
kabartmalarında, ışık küplerinde, hafif kinetik veya statik soyut heykellerinde
hep bu ışığı taşıyıcı görev ve ışığın biçimsel ilkelerinde felsefi özü arayış
göze çarpar. Sanatçı mermer, kireçtaşı, kuvarsit, granit, alçı, altın yaldız, seramik,
ahşap, çelik gibi alışılmış malzemeler kullanmakla beraber; hareketli
objelerinde cam, kontrplak, mukavva, strafor, pleksiglas, elektrikli
aksesuarlar, motor, ayna, mercek, plastik, alüminyum vb. malzemeleri de farklı
yöntemlerle bir araya getirir.
Teknolojinin estetik bir öğeye dönüştüğü, ışık
ve gölgenin şiirsel olabildiği kinetik heykellerde yansıtıcı yüzeylerle ve
elektrikli düzenlemelerle izleyicinin bakışı ve parlak ışıkla etkileşimi önem
kazanır. Rotorlarında tekrarlanan hareket titreşim -Mack’a göre “huzursuzluğun huzuru”- yayar. Sanatsal
amaç ışığın, yapının, hareketin ve dönüşümün ideal birleşimle
görselleştirilmesidir. Böylece durağanın içindeki gizli enerji de açığa çıkar.
Sanat eğitimi yanında felsefe eğitimi de alan sanatçı gelenekselci Doğu kültürleri,
soyut ve büyüleyici bulduğu İslam sanatları; ona karşıt somut, dışavurumcu Batı
sanatı ve aralarındaki etkileşimler üzerine düşünür. Ayrıca ‘Doğu sanatının, bütün dünyada Batı sanatı
kadar ne zaman tanınacağını’ da merak eder. Geometrik formlu ve renkli
çalışmalarında, bazı heykellerinde ve rölyeflerinde yinelemelerle elde edilen
süslemeye yönelik İslam sanatı etkilerinin yansımaları görülür. Üç boyut
izlenimi veren rölyeflerdeki keskin formların tekrarında belirli bir
düzensizlik de gözlenir...
Erken dönem akrilik tabloları dinamik ve statik unsurların gerilimi aracılığıyla siyah ve beyaz renklere titreşim getirir. Ritmik ışık-gölge sayesinde karşıtlık oluşur. “Renk Titreşiminin birincil koşulu, kromatik modülasyon süresince bazı öğelerin istikrarlı kalmasıdır; böylece renge özgürlük kazandırılır.” Akdeniz’in yoğun ve berrak ışığından ve canlı renklerinden ve müziksel ritim duygusundan esinlenmeyle 1991 sonrası ‘Kromatik Takımyıldızlar’ serisinde tuvale ve saf renklere döner. Işık ve rengin bütünleştiği kromatik resimlerde form ritmik sınırlama için gereklidir. “Form olmadan ışık yalnızca parlaklıktır, aynen ışığın eşlik etmediği bir rengin renk olmadığı gibi.” Sistematik düzenlemeyle rengin sıcaklık dereceleri, parlaklık geçişleri, ritim, dinamik etkileşim, titreşim ve uyum bu resimlerin belirleyici özelliklerindendir.
85. yaşını ve çok yönlü sanat hayatının 60. yılını Singapur, Berlin ve İstanbul’da düzenlenen sergilerle kutlayan Heinz Mack’ın çalışmaları bugüne kadar 300’den fazla kişisel sergide gösterilmiştir ve 136 kamu koleksiyonunda yer almıştır. Ayrıca kamusal alanlarda anıtsal heykelleri, büyük boyutlu mozaikleri, duvar resimleri, metal kabartmaları, kinetik çalışmaları ve sahne tasarımları da vardır. Açık alanlardaki geniş kompozisyonlarında genellikle ışık ve su öğeleriyle çalışır.
Evrensel uyumu arayan, değişimden kaçınmayan ve yenilikler peşindeki Mack’ın sergi kataloğu için Beral Madra’yla yaptığı söyleşideki sözleri güzel ülkemiz açısından umut verici: “Türkiye büyüleyici bir ülke. Kültürü ve tarihi çok zengin. Ayrıca bölgesel çıkarları aşan, gelecekte global önem kazanacak olan bir hayatiyete sahip. İstanbul daha şimdiden dünyaya açık bir kent. Her şey devinim halinde. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da mutlu, barış içinde yaşamak isteyen insanlar çatışmalardan huzursuz oluyor. Ama hiç kimse bu ülkedeki yaşam enerjisini bozamayacak.”
Nalan Yılmaz, Heinz Mack'ın Sanatında Işık ve Renk, 25 Nisan 2016, Lebriz Sanal Dergi
Avrupa’da
Arazi Sanatı’nın öncülerinden olan, doğadaki renk ve formların izini
süren Mack, 1958’de ‘Sahra Projesi’ üzerinde çalışmaya başlar.
1960’larda Fas, Tunus ve Cezayir’deki sanat projelerinde belli bir
uzaklıktan serap gibi görünen ışığın güzelliğin yeni bir tanımını da
beraberinde getirmesine odaklanır. Kum tepelerinin sonsuz gibi
algılandığı çölde anıtsal ışık stelleriyle, küplerle, aynalarla, parlak
yüzeyli disklerle, minimalist ve soyut yapay bahçeler kurarak deneysel
bir uygulama meydana getirir. Göz kamaştıran güneşin çöl kumları
üzerindeki yansımalarını çarpıcı biçimde yeniden yorumlar. Alüminyum
folyoyla çölde dolaşması performansa dönüşür. Bu çalışmaları
aracılığıyla sanat ve özgürlük doğayla bütünleşir. 1967’de sanat filmi
haline getirdiği Sahra Projesi
televizyonda yayınlanır. 1976’da Grönland’da yüzen pleksiglas cisimler,
ışık çiçekleri, prizmatik piramitler, buz kristalleri, ateş salı ve
plastik çarpı gibi ütopik ve cesur projeleri gerçekleştirir. Yansıyan
yüzeyler kullanarak çöl ve kutup güneşinin etkisini en üst düzeye
çıkarır.
Erken dönem akrilik tabloları dinamik ve statik unsurların gerilimi aracılığıyla siyah ve beyaz renklere titreşim getirir. Ritmik ışık-gölge sayesinde karşıtlık oluşur. “Renk Titreşiminin birincil koşulu, kromatik modülasyon süresince bazı öğelerin istikrarlı kalmasıdır; böylece renge özgürlük kazandırılır.” Akdeniz’in yoğun ve berrak ışığından ve canlı renklerinden ve müziksel ritim duygusundan esinlenmeyle 1991 sonrası ‘Kromatik Takımyıldızlar’ serisinde tuvale ve saf renklere döner. Işık ve rengin bütünleştiği kromatik resimlerde form ritmik sınırlama için gereklidir. “Form olmadan ışık yalnızca parlaklıktır, aynen ışığın eşlik etmediği bir rengin renk olmadığı gibi.” Sistematik düzenlemeyle rengin sıcaklık dereceleri, parlaklık geçişleri, ritim, dinamik etkileşim, titreşim ve uyum bu resimlerin belirleyici özelliklerindendir.
85. yaşını ve çok yönlü sanat hayatının 60. yılını Singapur, Berlin ve İstanbul’da düzenlenen sergilerle kutlayan Heinz Mack’ın çalışmaları bugüne kadar 300’den fazla kişisel sergide gösterilmiştir ve 136 kamu koleksiyonunda yer almıştır. Ayrıca kamusal alanlarda anıtsal heykelleri, büyük boyutlu mozaikleri, duvar resimleri, metal kabartmaları, kinetik çalışmaları ve sahne tasarımları da vardır. Açık alanlardaki geniş kompozisyonlarında genellikle ışık ve su öğeleriyle çalışır.
Evrensel uyumu arayan, değişimden kaçınmayan ve yenilikler peşindeki Mack’ın sergi kataloğu için Beral Madra’yla yaptığı söyleşideki sözleri güzel ülkemiz açısından umut verici: “Türkiye büyüleyici bir ülke. Kültürü ve tarihi çok zengin. Ayrıca bölgesel çıkarları aşan, gelecekte global önem kazanacak olan bir hayatiyete sahip. İstanbul daha şimdiden dünyaya açık bir kent. Her şey devinim halinde. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da mutlu, barış içinde yaşamak isteyen insanlar çatışmalardan huzursuz oluyor. Ama hiç kimse bu ülkedeki yaşam enerjisini bozamayacak.”
Nalan Yılmaz, Heinz Mack'ın Sanatında Işık ve Renk, 25 Nisan 2016, Lebriz Sanal Dergi
*****Bu
sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder