Selçuklulardan sonra 14. yüzyılda Türk resmi ile ilgili belgelere rastlanmıyor. Ancak 15.
yüzyıldan itibaren Herat’ta ve başka bölgelerde yapılmış bazı resimler Mehmet
Siyah Kalem imzasını taşır. Bu resimler ‘Fatih Albümü’ adı altında toplanmıştır. Minyatürler Uzakdoğu resim sanatına yakın figürler içerir. Resimlerde çeşitli doğaüstü yaratıklar,
büyücüler, dervişler ve hayvanlar bulunur. Fatih döneminde Edirne sarayında
hazırlanmış bazı yazmalar da vardır. Dönemin en önemli ressamı ‘Gül koklayan
Fatih’ portresiyle Nakkaş Sinan’dır.
16. yüzyıldan sonra Klasik Osmanlı minyatüründe tarihi konularda işlenmiştir.
Selimname, Süleymanname ve Hünername el yazmalarında bu tür minyatürler
bulunur. 16. yüzyılın önemli nakkaşlarından Matrakçı Nasuh’un Derbeyan-ı Menazili Seferi Irakeyn’de Osmanlı ordusunun doğu seferi 132 minyatürle tasvir edilir. Bu yazmada şehirler, kaleler, çadırlar, köprüler yanı sıra manzara görünümleri de yer alır. Matrakçı Nasuh’un minyatürlerinde topografik çizimleri
manzara denemeleri olarak kabul edilir. Kent ve kasaba tasvirlerinde de gerçeğe
uygunluğa önem vermiştir. Dönemin diğer önemli nakkaşları Tebrizli
Veli Can,
Hasan Nakkaş, Kanuni ve Barbaros portreleriyle bilinen
Nigari
ve III. Mehmet’in çocuklarının sünnet düğününün tasvir edildiği
Surname
ve Seyyit Lokman’ın yazdığı Hünername’deki minyatürleri yanı sıra Şemailname’de on iki padişah portresiyle Nakkaş Osman’dır. Surname’de minyatürler ikiye bölünmüş; üst bölüme
hareketsiz padişah, şehzade ve ileri gelenler, alt bölümeyse hareketli
seyirciler, cambazlar vb. figürler yerleştirilmiştir.
16. yüzyılda tarihi konulu olanların yanı sıra dini konulu minyatürler de yapılır.
Bunlardan biri Nakkaş Hasan ve başka nakkaşların resimlerinin yer aldığı
Siyer-i Nebi’dir. Darir’in 1388 yılında yazdığı kitap Hz. Muhammed’in hayatı
üzerinedir. Minyatürlerde yalın bir doğa, az figürlü kompozisyonlar, dikkat
çekici renkler, etkileyici bir şekilde tasvir edilmiş melek figürleri belirgin
özelliklerdir. “17. yüzyıl başlarında da topografik resim geleneği
sürdürülmüştür. Fakat bu yüzyılda yapılan minyatürlerde nakkaşlar daha çok
mimari tasvirlerde derinlik etkisini güçlendirmek istemişlerdir. Nakkaş Nakşi
minyatürlerinde zemin olarak kullandığı ayrıntılarda perspektif denemelerine
girişmiş, kimi gölgelemelere de yer vermiştir. Bu tür denemeler sanatçının Batı
resmine yabancı olmadığını gösterir” (4). 17.
yüzyılın tam başında diğer bir nakkaş Hasan Paşa’dır. III. Mehmet’in
Fetihname’sindeki dört minyatürde portreler çok canlıdır. “II.
Osman’ın 1621 Hotin Seferi’nin anlatıldığı ‘Hotin Fetihnamesi’nde klasik tarihi
minyatür üslubu ordunun hareketi, kale ve şehir tasvirlerinde devam etmekle
beraber renk ve kompozisyon şeması bakımından değişmeler vardır”(5). Perspektif anlayışını simgeleyen Nadiri Divan’ı dokuz minyatüre sahiptir.
“Şakayık-ı Numaniye’deki kırk dokuz Nakşi
resminde yalın düzenler içinde detayların arttığını ve renk anlayışının
değiştiğini görmek mümkündür. Buradaki minyatürler Nadiri Divanı’ndakilerle
benzerlik gösterir”(6). Şakayık-ı Numaniye
Nakşi’nin resimlediği tek el yazmadır. Bu biyografik sözlükte Sultan Osman’dan
Kanuni Sultan Süleyman’a kadarki 180 din ve bilim adamı anlatılmaktadır. “Nakşi
ile Türk minyatürü büyük kompozisyonlardan uzaklaşıyor. Minyatürlerindeki
figürlerin sayısı üçü geçmez. En tatlı renklerle doğa parçaları içinde
gösterilen kişilerin yüzlerinde düşünce, öfke, alay, muziplik ve sevinç gibi
ifadeler ilk kez Türk minyatürlerinde görülmeye başlar. Figürleri portre
niteliğindedir. Tek kişilik portrelerinde bilim adamı derin düşüncelere dalmış
olarak gösterildiği halde, iki ve üç kişilik portrelerinde öğrencileriyle
konuşma halinde gösterilmiştir”(7). 17.
yüzyılın ikinci yarısında bir önceki yüzyıla göre minyatürlü el yazmalarında
azalma görülmektedir.
18. yüzyılın ilk yarısı Osmanlı minyatürünün ikinci ve en parlak dönemi sayılabilir. Hükümdar III. Ahmet gerçek bir sanat
koruyucusudur. Kendisi de şair ve iyi bir hattat olan Sultan kitap ve minyatür
sanatına büyük ilgi gösterir. Osmanlı tarihinde Lale Devri olarak adlandırılan
1718-30 arasında Batılılaşma hareketleri başlamıştır. Minyatür sanatının
yeniden canlandığı bu dönemin en önemli nakkaşı Levni’dir. Levni’nin ilk büyük
eseri Dimitri Kantemir’in Osmanlı Tarihi’ni anlatan kitabı için II. Mahmut’a
kadar 22 padişaha ait portreleridir. Resimlerin orijinalleri günümüze gelmediği
için kitaptaki gravürlerinden bilgi edinilebilmektedir. Bu portrelerde
padişahlar otururken gösterilir. Levni’nin diğer önemli eserleri padişah
portrelerinin yer aldığı Silsilename, sünnet düğününü anlatan Surname-i Vehbi’deki minyatürler ve tek tek sayfalar olan murakkalardır. Tek figür çalışmaları ve çiçek resimleriyle
tanınan Abdullah Buhari 1728-45 tarihleri arasında eserler verir. “Nakkaşın
imzasını taşıyan, devrin giysilerinin tüm ayrıntılarıyla izlenebildiği genç
erkek ve kadın tasvirlerinin çoğu bir albümde toplanmıştır. Ayrıca çeşitli
albümlere ve koleksiyonlara dağılmış çalışmaları da vardır”(8). Geleneksel kalıplardan sıyrılmış figürler rahat duruşlarıyla dikkat çeker. Buhari’nin figürlü çalışmalarının yanı sıra manzara
denemeleri de bulunur. Cilt kapaklarına yaptığı manzaralar kusursuz bir
perspektifle çizilmiştir. Lale Devri’nde çiçek resimleri yaygınlık kazanmıştır.
Saraylar, evler, çeşmeler çiçek ve meyve resimleri ve kabartmaları ile
süslenmiştir. Dönemin ünlü nakkaşlarından biri olan Ali Üsküdari katmerli gül
ve katmerli haşhaş gibi çiçekleri resimlemiştir. Ali Üsküdari çiçeklerin
yanında nerelerde kullanıldığını da yazmıştır. 18. yüzyılın ikinci yarısından
sonra kitap resimleme azalmış ve yerini Batı resim tekniklerine uygun olarak
yapılan tuval ve duvar resimlerine bırakmaya başlamıştır.
Osmanlı Dönemi minyatürleri uzun bir süre İran geleneği içinde düşünülmüştür ve Doğu
minyatürlerinden ayrılan özellikleri üzerinde durulmamıştır. Osmanlı doğuya
bağlı olmakla birlikte kendine göre değerlerini minyatür sanatında da
göstermiştir. Osmanlı minyatüründe portreler önemli yer tutar. Hint ve Moğol
minyatürleri dışında hiçbir doğu ülkesinde Osmanlı’daki kadar padişah
portreleri yapılmamıştır. Doğu’da şiir, roman, kahramanlık ve bahtsız aşk
öyküleri, masallar resimlenirken Osmanlı’da tarihi, askeri ve sultanın
çevresinden olaylar tasvir edilmiştir. Gerçek olayların tasvirine dayanan
konularla belgeselliğe önem verilir. Halkın toplumsal ve gündelik yaşamı,
eğlence dünyası minyatür sanatçısının aktardığı konulardandır.
İran minyatürlerinde kahramanlar güzel resmedilir.
Önemli kişiler daha büyük ve belirgin yapılır. Osmanlı’da da
öyledir ama daha objektif bir görüş vardır. İran ve doğu tipi masal ve
süslemelerinin ince ve kıvrak kadınlarına, dramatik aşkların güzellerine
Osmanlı minyatürlerinde pek rastlanmaz. Kadın ancak Levni ve Buhari
minyatürlerinde önem kazanır. Onların kadın tasvirleri ise 15. ve 16. yüzyıl
İran minyatürlerinin soylu ve çekingen kadınları değildir. Kadını moda
resimlerindeki gibi kıyafet sunan manken şeklinde, dans ederken, çalgı çalarken
ve uzanmış dinlenirken gösterirler. Bunların dışında minyatürlerde genellikle
erkek figürleri görülür. Moğol ve İran minyatürlerinde erkek kahramanlar ince
yapılı, aşık delikanlıyken Osmanlı’da bir saraylı, asker ya da zanaatkardır.
Türk nakkaşları İran minyatürlerindeki aşırı bezemeli yapıları, dekoratif
öğeleri, ince süslü giysileri, motifli çinileri, desenli halıları tasvir etmeyi
pek sevmezler. Yalınlığı, yalnız en gerekli olanları resmetmeyi, süsleyici
özellikleri en aza indirmeyi tercih ederken az ve saf renkler kullanırlar. Bu
özellikler de aydınlık ve ferah bir etki uyandırır. Kentte yaşayan Osmanlı
nakkaşları minyatürlerinde de kent görünümlerine yer verirler.
Kaynaklar
1- Yeni Türk Ansiklopedisi, 7, Ötüken Yayıncılık, İstanbul, 1985, s: 2420
2- a.g.e, s: 2420
3- Renda, G., Minyatür, “Levni”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, 2, Yapı
Endüstri Merkezi Yayını, İstanbul, 1997, s: 1262
4- Renda G., Erol, T., Başlangıcından Bugüne Türk Resim Sanatı Tarihi, 1, Tiglat Basımevi, İstanbul, s: 32
5- Aslanapa, O., Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s: 381
6- Tansuğ, S., Resim Sanatının Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s: 155
7- Yetkin, S. K., İslam Ülkelerinde Sanat, Cem Yayınevi, İstanbul, 1984, s: 213
8- Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, 5, Görsel Yayınlar, İstanbul, 1982, s: 949
0 comments :
Yorum Gönder