19. yüzyılın ortalarında Gustave Courbet, Honoré Daumier ve Jean François Millet'nin içinde bulunduğu Realizm çağdaş Batı resminin oluşmasına bir hazırlık gibidir. Gerçekler karşısında hayal dünyası değil doğa bilimi ve teknik kurallar geçerlidir. Doğanın değerini bilerek sevgi duyarlar. Düşsel romantik manzaraların veya tarihsel konuların yerini yaşanılanlar alır. Antik Yunan, Roma veya Hıristiyan konularına, mitolojiye, kahramanlıklara yer veren, ‘sanat sanat içindir’ diyen, belirli kurallar içinde idealist ve mükemmeliyetçi Klasisizm ile geçmişe özlem duyan, duyguları ve coşkuyu önemseyen, simgesel ve melankolik Romantizm sonrası Realizm kolay benimsenmez. Küçük bir sanatçı grubu arasında kalır. Çoğu kişi fotoğraf gibi olduğunu düşünür. Oysa bireyselliklerinin yansıdığı bağımsız tarzlarıyla bu üç gerçekçi sanatçı salonlarda sergilenen resimlerin aksine Paris’in hızla modernleşen kent ve kırsal hayatını gösteren, eleştirel, anlamlı, içten, içerik açısından zengin ve yaşayan sanatın yanındadırlar.
Gustave Courbet, Ressamın Atölyesi,1855 |