Avrupa’daki Ortaçağ ile Doğu’daki farklıdır. Avrupa’da bu dönemde sanat kilisenin ve dinin
egemenliğindeyken Doğu sanatı, bilimi ve düşünce dünyası çok çeşitli, daha
özgür ve üretkendir. Mesenler genellikle hükümdar veya yönetim çevresindendir.
1300’lü yılların başında Reşidettin tarihi metinlerden oluşan kitaplar yazdırıp
resimlettirir ve dönemin hükümdarlarına gönderir. Özellikle 15. yüzyılda
Bağdat, Tebriz, Herat, Şiraz, Semerkant gibi Doğu kentlerinde sanat ve zanaat
işlerinin yapıldığı atölyeler bulunur. Şiraz’da Timur’un torunu İskender Sultan
himayesinde çalışan sanatçılar ve astronomi ile ilgilenenler daha sonra Herat’a
giderler. Herat atölyeleri 1418’lerden 1507’ye kadar süren hareketli bir sanat
ortamı oluşturur. Kendisi de şiirler yazan Timurlu Hüseyin Baykara birçok
nakkaş, şair ve düşünürü koruyan bir hükümdardır. 1433’den önce Gıyaseddin
Baysungur Herat’ta nakkaşhane denilen atölye, işlik ve kütüphane yaptırır.
Burada bir arada çalışan sanatçılar tarafından el yazma kitaplar hazırlanır,
mimari ve köşk tasarımları yapılır.
Tekrar Avrupa’ya dönersek; Michelangelo Floransa’da kaldığı yıllarda Lorenzo Medici tarafından dört yıl boyunca teşvik edilir ve Medici Sarayı’nda yaşar. Onun kurduğu San Maria Sarayı bahçesindeki heykel okuluna gider. Medici’lerin anıtsal ve yalın antik heykel birikiminden yararlanır. Sonraki yıllarda aile için anıtsal eserler, Kitaplık, Medici Şapeli ve Mezarlığı meydana getiren bu inanılmaz yetenek Mediciler’den sonraki çöküntü içindeki İtalya’nın durumundan etkilenir. 16. yüzyılda Roma’da Papa mesendir. Michelangelo, Raffaello ve Tiziano Papaların verdiği siparişler sonucu önemli işler ortaya çıkarırlar. Raffaello Vatikan’da 'Raffaello Odalarını' Medici korumasındayken resimler. Michelangelo sanatçıların patrona bağımlılığını kırarak öngörüldüğü gibi değil kendi yeteneği ve tarzı doğrultusunda hareket eder ve bağımsız bir tutum da sergiler. Yeteneğine hayranlık duyulan ama uzlaşmayan kişiliği yüzünden korkulan biridir.