25 Ekim 2008 Cumartesi

Gelişigüzel

Nazmi Yılmaz, 1990'lar, kağıt üzerine karakalem, 21 x 29 cm
Blog... Sık güncellenmesi gereken bir şey sanırım. Oysa aylardır yazmamışım. Zaten daha önce yazdıklarım da güncel şeyler değil. Öyleyse benim sayfam biraz amacı dışında gibi. Ne yazmalıydım?

"Bugün dışarı çıktım. yürüdüm. Hayatı ve kendimi sorguladım milyonuncu kez. Mutluluk diye bir şey yok ama hayat galiba güzel."

ya da ertesi gün:

"Melankolik bir gün. Aslında melankolik olan gün değil benim. Nick Drake dinliyorum. Az önce kahvemi içtim, yanında bitter çikolatayla. Canım dışarı çıkmak istemiyor. Sadece uyumak istiyorum. Hava da ruh durumuma uyuyor. Zaten sonbahar."

Başka bir gün:

"Gece güzel. Gece hüzünlü. Dolunay büyülüyor ve aydınlatıyor. Yine uykum yok" vesaire vesaire vesaire (Yul Brynner huzur içinde uyu :))...

Hem kime ne benden.

Nalan Yılmaz, 15 Aralık 2006, Yahoo 360 pages 

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

21 Ekim 2008 Salı

Olmayan Yer

Hiç olmak ve hiçbir şey istememek. Nietzsche’ye göre "insan hiçbir şey istememektense hiçliği ister". Yeryüzünde sonsuz can sıkıntısına son verecek bir şeyin varlığına inanılmazsa, her şey sıkıntı yaratıyorsa kaçınılmaz olarak acıyla karşılaşılır. Mutsuzluk bir yazarın karakterine söylettiği gibi gerçekten yürekle aynı dili konuşamamaktan mı kaynaklanır? Olmayan bir yerde olunabilir mi? Olmayan bir yer maddeye dönüşmemiş enerjinin olduğu yer midir? Tanımlanabilir mi? Hayır. O hiçbir kavramla açıklanmadığı, anlam yüklenmediği ve sıfatlandırılmadığı sürece olmayandır. 

Tanımlanabilen, maddi, somut bir dünyayı deneyimleyen olmayan bir yerde olabilir mi? Görülebilen, dokunulabilen duyularla algılanan somut, üç boyutlu madde dünyasındaki gerçeklikler yadsınabilir mi? Bunun yanı sıra gizemli biçimlerin çekiciliği, doğaüstü hayallerden gizli görüntüler, düşler, görünüşün ardına gizlenen anlaşılmazlık, somut nesnelerden yola çıkmadan soyutlama, orjinallik de var. Çelişkiye düşünce insan kendini dışa karşı kapatıp on ayaklı yengeç gibi sağlam kabuğunun altına çekilip gizli olan kendine ait dünyasında yaşamayı seçer.

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License 

17 Ekim 2008 Cuma

Avignon'lu Kızlar

Bu ünlü resim Pablo Picasso'nun ve 1907 tarihli. Picasso hüznün hakim olduğu ve sık sık mavi tonlarını kullandığı Mavi Dönemiyle, tiyatro ve sirk dünyasını yansıttığı pembe döneminden sonra Avignon'lu Kızlar'la yeni bir anlayışa geçer. 1905 yılına kadar sembolist özelliklere ve sosyal gerçekçi konulara eğilimi varken bu tarihten sonra sadece resimsel nitelikler üzerinde durur. Monet, Cezanne ve Seurat gibi sanatçıları takip eder. Matisse ve Yaşama Sevinci adlı resmi ilgisini çeker. Bu resim avangard olarak nitelenir ve sanatta yeni bir şeyleri müjdeler. 244 x 235 cm ölçülerindeki Avignon'lu Kızlar Matisse'in resmine gösterilen tepkileri de yansıtır.

Resmin ismini Picasso değil de satın alan kişi vermiş. Kübist resimler de bu genellikle böyle. Sağ taraftaki ilkel ve heykelsi figürler Afrika masklarından uyarlanmışlar. Köşeli hatlara, sert ve şiddetli bir görünüme sahipler. 20. yüzyıl başında Avrupa'da sanatçılar arasında Afrika heykelleri ve maskları heyecanla karşılanır ve koleksiyonu yapılır. Sosyal işlevleri olan ve büyü nesnesi olarak kullanılan heykellerde biçimsel kaygıdan ziyade anlam ve ifade ön planda. Picasso heykelleri gördükten sonra kendi sanatında da gelişme gösterir. Üç boyutlu formları iki boyutlu düzlemde göstermeye çalışır. Farklı bakış açılarından figüre yaklaşır. İnsan figürlerinin hem profilden hem cepheden, çeşitli nesnelerin önden, arkadan, sağdan, soldan, yukarıdan ve aşağıdan görünüşlerini bir arada verir. Bunlar kübizmin özellikleri. Picasso ve arkadaşı Braque, Cezanne'nın ve Fov anlayışta resimler yapan Matisse'in çalışmalarını geliştirip doğa görüntüleri arkasındaki formları araştırmaya yönelirler. Böylece kübist resimler ortaya çıkar.

14 Ekim 2008 Salı

Yıldız Teknik Üniversitesi Bahçesindeki Yeşil Köşk'ün Duvar ve Tavan Resimleri

Şehzade Köşkleri'nin üçüncü sırasında yer alanı renginden dolayı Yeşil Köşk olarak anılıyor. Yüksek bir bodrum üzerinde yükselen iki kattan oluşan köşkün girişi arkadadır. Zemin ve birinci katta değişik büyüklüklerde üçer oda bulunuyor. Köşk bugün Yıldız Vakfı binası olarak kullanılıyor. 

Köşkün zemin katında yapının arka kısmından giriş sağlandıktan sonra bir koridora ulaşılıyor. Koridorun sonunda sağdan aynı hole bakan üç odadan birine giriliyor. Zemin kattaki odaların ikisinde duvar ve tavan resimlerine rastlanıyor. En büyük odasında duvar üzerinde istiridye motifli, bej ve kahverengiden oluşturulmuş ampir bir elips pano içinde yer alan resmin ön planında denize doğru uzanan kara parçası ve üzerinde iki kule tasvir edilmiş.Bu yapılar beyaz, çatıları ise kırmızı boyalıdır. Işık-gölge ile derinlik kazandırılmış ve perspektif uygulanmış. Denize doğru uzanan kahverengi tonların belirgin olduğu kara parçası üzerindeki kuleler yıkılacakmış gibi duruyor. Denizle gökyüzü arasında dağ ve gökyüzünde bulut kümeleri görülüyor. Deniz üzerinde küçük bir yelkenli de unutulmamış. Kulelerin gerisinde yine bildik ağaçlar yerini almış.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Yıldız Teknik Üniversitesi Bahçesindeki Sarı Köşk'ün Duvar Resimleri

Osmanlı sarayları içinde en son örneği oluşturan Yıldız Sarayı 500.000 m 2 lik bir alan üzerine kurulmuş. En fazla II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) gelişme gösteren saray ve çevresi yüksek duvarlarla çevrili ve Beşiktaş-Ortaköy arasındaki Yıldız tepelerini kapsıyor. Saray; saray yapısı, kışlalar, talim yeri, köşkler, bahçeler ve camilerden oluşan bir kompleks. Kışlalar ve talim yeri günümüze gelmemiş. Yıkılan, yok olan, yanan pek çok köşk ve ek yapıların sayısı yüze yakın. Yapılar kuzeybatıda yoğunluk kazanırken Çırağan’ın üst kısımları daha çok bahçe ve koruluktur. Koruluğun içinde Şale, Çadır ve Malta Köşkleri ve Çini fabrikası yer alır. Sarayın mimarları Agop ve Sarkis Balyan ile Raimondo D’Aranco’dur.

Abdülaziz ve Abdülmecit zamanından kalan yapılar arasında Daire-i Hümayun (Yıldız Kasrı), Büyük Mabeyn Dairesi, Şale Kasrı’nın ilk bölümü, Malta ve Çadır Köşkleri vardır. 44 yıl padişahların oturduğu ve devletin idare edildiği sarayda II. Abdülhamit döneminde 12.000 kişi yaşıyordu. 1974 yılından sonra Kültür Bakanlığı’na geçen sarayı oluşturan yapılar bugün çeşitli amaçlara hizmet ediyor.

Yıldız Sarayı Külliyesi; müze, Şale Köşkü; Milli Saraylar Daire Başkanlığına bağlı müze, Güzel Sanatlar Dairesi; Belediye Müzesi, Dış Karakol ve Arabacılar Dairesi; çeşitli vakıfların merkezleri, IRCICA; Araştırma Merkezi, Yıldız Parkı, Malta ve Çadır Köşkleri; Belediyeye ait ve halka açık, Silahhane, İç bahçe ve havuz çevresi; sosyal ve kültürel etkinliklerin yapıldığı alanlar, Harem, Damatlar Dairesi, Çukursaray, Hünkar Dairesi; Yıldız Teknik Üniversitesinin birimleri olarak kullanılıyor. Saray iç bahçe- Hasbahçe-, Dış bahçe -Yıldız Korusu-, Şale Köşkü bahçesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi çevresindeki Harem bahçeleriyle çevrilidir. 500 dönüm alan üzerindeki bahçelerde 100-110 yıllık ağaçlar ve çok sayıda çeşme, kayalıklar, suların kayalardan dökülmesini sağlayan kaskadlar, köprüler, saksı, çiçek kapları, havuzlar, limonluklar ve çok çeşitli süs bitkileri yer alır. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarının Osmanlı kültürel hayatının göstergesi olan saray ve çevre düzenlemesi, mimarlık ve bezeme anlayışı bakımından döneminin değişik yaklaşımlarını da yansıtır.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...