8 Ağustos 2008 Cuma

Bir Joan Miro Resmi İstiyorumm!!

Bugün üç ay gecikmeli olarak Joan Miro sergisini gördüm. Sergi Pera Müzesi'nde ve benim bu müzeye yanlış hatırlamıyorsam ilk gidişim. Ne ayıp!!! Nereden baksam on sekiz yıllık hayranlığım var Miro resimlerine. 19. yüzyılda Van Gogh benim için neyse, 20. yüzyılda Miro'da o. Yıllarca pek çok yere onun resimlerini kopya ettim. Mesela yırtık jean, mont arkası, dolap kapakları, komodin çekmeceleri, tepsi, deniz kenarından topladığım taşlar... Örgü örmeyi pek beceremem ama siyah bir süeter örüp ön ve arkasına yine Miro figürleri işledim. aslında Miro'nun çizimleri benim içime de işledi. Röprodüksiyonları yıllarca bana eşlik etti.

Sarı, mavi, kırmızı, siyah, beyaz... Renklerin uyumu ve karşıtlığı, biçimlerin yalınlığı, çizgilerin bir araya gelişindeki o şaşırtıcı etki. Siyah bir noktadan başlayan ve zikzaklarla devam eden ince ve kalın hatlı çizgiler, kıvrımlar, yuvarlaklar, yarım daireler, üçgenler, kareler, oklar, ay ve yıldızlar, gözler, lekelerden oluşan biçimler, kuşlar, kadınlar, stilize figürler... Düşsel ve gizemli nesnelerin özenli bir şekilde düzensiz sıralanışı sanatçının bağımsız ruhuna rağmen sürrealistlerle yakınlığını da gösteriyor.

Çoğunlukla aside yedirme ve taş baskılar, birkaç heykel, bir vazo, kitap için hazırlanan resimler sergileniyordu. Hepsini beğendim ama sadece üç tane olan tuval üzerine yağlıboya resimlerinin karşısından ayrılamadım. Sanırım milyon dolarlara ihtiyacım var bir Miro resmi alabilmek için. Çok zor olmanın ötesinde bu. İyi ki Miro yaşamış ve bu sıradışı resimleri yapıp başkalarıyla da paylaşmış.

Sergiyle ilgili detaylar için bakınız: http://www.peramuzesi.org.tr/Sergi/Miro/56

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

6 Ağustos 2008 Çarşamba

19. Yüzyıl Melankolikleri: Sembolistler (2)

Sembolizm, Romantizm ve Empresyonizmin ardından 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır. Sembolistler, Baudelaire, Verlaine, Mallerme ve Yeats gibi şairlerden etkilenmişlerdir. Empresyonist resimlerin aydınlık ve neşe içindeki kompozisyonlarında geçicilik duygusu bir melankoli yaratsa da onlar için önemli olan gözün gücü, mekan ve ışıktır. Amaçlanan figürler ve manzaralar üzerinde ışığın etkileridir. Açık havada yapılan resimlerde aydınlık ve ışıklı olmalarında ilk algılanan neşedir. Sembolizmde ruhun duyguları yaratan nesnelerle kaynaşması sonucu oluşan simgesel anlatım önemlidir. Pierre Louys simgeyi simgeleyen şeyin içinde bir gerçeğin gizlendiğini ama bu gerçeğin açığa vurulmaması gerektiğini söyler. Simgede bir giz söz konusudur. Sembolist sanatçı nesnenin gizini ve doğanın ruhunu sembollerle, çağrışımlarla yansıtmak amacındaydı. Sembolistler varlıkların iç dünyalarına yoğunlaşmışlardır. Sembolizmin belirleyici nitelikleri tinsellik ve melankolidir. Ayrıca düşler, hayaller, yalnızlık, düşünce, gerçek dışı ve gizem de önemlidir. Topluma karşı ve uyumsuz olan sembolist sanatçıların her birinde özgün bir kişilik vardır. Bireysel çıkışlar görülür. Her sanatçının özel bir yazgısı vardır.

5 Ağustos 2008 Salı

19. Yüzyıl Melankolikleri: Romantikler (1)

19. yüzyılın tek melankoliği Van Gogh değildir. Van Gogh'un resimlerinde hüzün vardır, keder vardır ama neşe ve sevinç de vardır. Bu duygular bir aradadır ve birbirlerinin içinden çıkarlar. O çevresinde gördüğü her şeyin resmini yaparak neşe ve sevinç uyandırmaya çalışır. Yaşama sevincini de resimde bulur. 19. yüzyıl tam bir bunalım, huzursuzluk ve çöküntü çağıdır. Çalkantılı bir dönemde uluslar kimliklerini bulmaya çalışır. İdealizm ve romantizm ile birlikte yeni buluşlar, gelişmeler ve uyanışlar görülür. Akımlar kendilerine karşıt yeni akımları içlerinden çıkarır. İlerlemeler karşısında insanın geleceği düşünülür. Geleceğe karşı, korku ve umutsuzluk hakimdir ve çağın insanı karmaşa içinde kendi yerini sorgular. Böyle bir ortamda melankoliklerin olması kaçınılmaz bir durumdur.

19. yüzyıl sanatçılarının bunalımları ve hayal kırıklıkları bitmez. Yazarlar kitaplarında, ressamlar tuvallerinde hep çağın bunalımını, inancı azalan kişinin, bireyin bu sarsılan kültür ve ahlak içindeki durumunu anlatırlar. 19. yüzyılın ilk yarısında belirgin bir şekilde kendini gösteren romantik akım ve düşünüşe göre hareket eden sanatçılardan melankolik yapıya sahip olanlar oldukça fazladır. Romantizm'de varolana karşı hoşnutsuzluk, düzen içinde sıkıntı duymak, kutsallığa, sonsuzluğa ya da başka şeylere yönelik sevgi söz konusudur. 18. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar süren romantizm edebiyatta, felsefede, sanat ve müzikte önemli olur...

3 Ağustos 2008 Pazar

Umutsuz

Kırgınlık, hüzün ve umutsuzluk birbirini izliyorsa gözyaşları kaçınılmazdır.


Resimler: Roy Lichtenstein

1 Ağustos 2008 Cuma

Ses, Görünüş, Belirsizlik ve Nesnellik

Görselliğin her şeyin önüne geçtiği bir çağda yaşıyoruz. Gizemli ve hayal gücünü harekete geçiren bir yanı olsa da sesin geçicilik hissi uyandırması hüzünlü. Leonardo da Vinci resmin müzikten üstün ve kalıcı olduğunu, onun müzik gibi doğar doğmaz ölmediğini ileri sürer. Çağına göre bir düşünce. Zaten uzun süredir müzik kaydediliyor. Yine de kayıt edilen ses ya da müzik somut bir şey değil. Başlayan, biten, görülemeyen ve dokunulamayan soyut bir şey. Schopenhauer plastik sanatların sonsuzluk hissi uyandırdığını, müziğin ise duyarlılığımız üzerinde hiçbir sanatla karşılaştırılamayacak bir etki yaptığını, onda evrenin kalbinde çalışan doyumsuz istek duygusunun göründüğünü belirtir. Sahici, samimi, iç esrikliğin, heyecanın ölçüsüzce yansıdığı müzik 'geleceğin refleksleriyle titreşimler geçiriyorsa(Breton)' görünmez ama gene de çok canlı oluşuyla dionysosca coşkusallığa, duygusallığı, duyuları aşan tinselliğe ve salt müziksel öze ulaşır dinlemesi bir süreç olsa da...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...