1938 yılında Deutschbaselitz’de doğan Hans-Georg Kern, 14-15 yaşlarında bazıları
fütüristik tarzda olan portreler, manzaralar, natürmort ve dini konulu resimler
yapar. Doğu ve Batı Berlin Akademilerinde öğrenim görürken Dadaistleri,
Sürrealistleri ve diğer Avrupalı modern sanatçıları inceler. 16. yüzyıl Alman
ahşap baskılarından ve Afrika heykelinden, Wassily Kandinsky’nin ve Kazimir
Malevich’in teorilerinden, Friedrich Nietzsche, Charles Baudelaire, Comte de
Lautréamont ve Antonin Artaud’un yazılarından etkilenir. Nazi mirasından dolayı
yaralı Alman ressamlar geleneğine bağlı olan ve doğduğu kente atıfta bulunarak
adını Georg Baselitz olarak değiştiren sanatçı 1961 ve 1962’de Pandämonium manifestosunu yayınlar. 1962’de evlenir ve akademik
çalışmalarını tamamlar.
20. yüzyılın en önemli gravür ustalarından biri
olan Baselitz, 1963 yılında Batı Berlin’de
Werner ve Katz galerisinde sert
karışık imgeli resimlerini sergiler. Bölünmüş bir kent olan ve kültürel
öncülüğünü yeniden kazanarak Alman sanat merkezlerinin en önemlilerinden biri
haline gelen Berlin’deki bu ilk kişisel sergisinde, sembolik olarak vücut
bölümleri ve cinsel görüntüler içeren resimleri skandal yaratır ve polis
tarafından kaldırılıp el konulur. İki yıl sonra geri alır. Almanya’ya özgü bir
sanat yapmak istediği için ne toplumcu gerçekçiliği ne de lirik soyutlamayı
benimser. 1950’lerin sonu ve 60’ların başında soyut sanatın karşısında durur ve
onun yerine kökleri Art Brut’e ve zihinsel hastalıkları ele alan psikotik
sanata dayanan kişisel, ifadeci figüratif sanatı getirmeyi amaçlar. “Bir
fikir ile başlarım ama çalışırken resim kendisi ilerler. O zaman fikir ve
kendiliğinden ilerleme arasında bir mücadele oluyor ve resim kendisi için
savaşıyor.” Asi adlı resminde kendisini alışılmadık biçimde, kaba elli
ve hantal vücutlu romantik bir anarşist ve anti kahraman gibi gösteren sanatçı
1965’de bir yıl boyunca Floransa’da kalır ve 1966’da Berlin’deki bir sergisi
için ‘Büyük Arkadaşlar’ adlı manifestosunu yayınlar.
1967’den sonra farklı ülkelerde sergiler açar ve
1966-1971 arasında Osthofen’de 1971-1975 arasında da Mussbach’ta çalışmalarına
devam eder. 1975 yılında Derneburg’a yerleşir. On üç sergisinin ardından
1969’dan sonra baş aşağı duran resimlerini yapmaya başlar. Rakamlar, ağaçlar,
evler, hayvanlar, insanlar vb. ters imgelerle seyirci arasında uzaklık
oluşturur. Görmeye alışkın olunanın aksine baş aşağı görüntüler bir şeylere
tepkinin sonucudur. Beklenene karşı bir tavırdır. Geçmiş ve şimdi arasında
kalan Almanya’yı simgeleyen resimlerde yıkıntılarda veya çorak yerlerdeki
kahramanlar, asiler, çobanlar gibi genç erkeklerin dikey görünümleri, ağaçlar
ve diğer figürler güçlü fırça darbeleriyle ve çarpıcı renklerle yansıtılır. “Stil
değişiklikleri entelektüel ilerlemenin sonucudur. Değişebilmek için devamlı
yeni bir şeyler bulmaya çalışırım.”
Nazi döneminden arta kalan sıkıntıları,
yükleri sırtında taşıyan genç Almanların acıları, çaresizlikleri dışa vurulur.
Vücudun bölümlerinin parçalandığı çalışmalarda konunun öneminden çok öncelikli
olarak resimsel yapı ve yerleştiriliş vurgulanır. Baselitz üslubunun Yeni
Ekspresyonizm olarak adlandırılmasını Alman Ekspresyonistleri ile bağ
kurulmasını kabul etmez. Ekspresyonistlerin tersine dünyayı sanat vasıtasıyla
yenilemekle hiç ilgilenmediğini ifade eder. Başı Üstünde Duran Orman’da iki çam ağacına ve mitolojik kahramanların
parçalanmış imgelerine yer verir. Bu tür ters figürler sadece yağlıboyalarında
değil çizimlerinde, baskılarında ve heykellerinde de görülür. 1976 yılına ait Çıplak
Elke 2’de pek çok kez resmettiği karısı
Elke’nin baş aşağı görünümüyle karşılaşılır. Modeli üzerindeki duygularını bastırarak
saf görsel yapıya odaklanır. Bu çarpıcı eser bilinen geleneksel bir konuyu ters
göstermesiyle farklılaşır. Ona göre bu temsil edileni içerikten kurtarmanın en
iyi yoludur.
1970’de
Basel Sanat Müzesi’nde çizim ve grafiklerinden oluşan ilk retrospektif sergisi
düzenlenen Baselitz zamanla farklı tekniklerde işler üretir: desen, ahşap
baskı, grafik, gravür, litografi gibi. 1979 yılından sonra büyük boyutlu tahta
heykeller üzerinde çalışır. Venedik Bienali’nde Alman Pavyonu için hazırladığı Bir
Heykel için Model adlı kışkırtıcı anıtsal
ahşap heykeli Nazi selamını andıran kıvrık koldan dolayı oldukça tartışılır.
1983’den beri Batı Berlin’de profesör olarak görevine devam eden sanatçının
Alman Ekspresyonistlerinden Köprü Grubu ve Munch kompozisyonlarının
varyasyonları ve Hıristiyan ikonografisi ile ilgili konular üzerindeki
çalışmaları sanatında önemli rol oynar. Yeniden canlandırma olan bu
resimlerinde formun anıtsallığı ve yüzeyi daha belirginleşir. “Sevdiğim
Alman ressamların resimlerini, bir sanatçı olarak çalışmalarını ve portrelerini
yaparım. Ama tuhaf bir şekilde bu portreler bittiğinde sarı saçlı bir kadın
resmine dönüşür. Bunun nasıl olduğunu hiç anlayamadım.”
1980’lerin sonlarından itibaren sanatı görkemli
ve tarihsel yönünü kaybetmeden daha bir hüzünlü ve saydam olur. Geç
Ortaçağ’daki büyük Alman altar heykellerini andıran 1989 tarihli 20 panoluk 45 en orijinal çalışmalarından biri olarak kabul edilir.
Motiflerle bezenen her pano alçak kabartma şeklinde oyulur. Kazıma işlemi
trajik bir özellik verir. 1990’larda iki Almanya’nın birleşmesiyle Doğu
Almanya’daki çocukluk yılları, ailesi ve yaşadığı ev ile ilgili bir dizi
duygusal resimler yapar.
1998-2002 yılları arasında büyük ve orta boyutlu
58 resimden oluşan Rus Ressamları Serisi’ni Hamburg’da sergiler. Stalin döneminden Sosyalist
Gerçekçilik’in önemli çalışmalarından ilham aldığı bu seride Doğu Almanya’da
yaşadığı yılların etkileri de vardır. 2008’de tamamlanan 16 resimden oluşan
yeni seri Baselitz’in 2005’deki eski dönem çalışmalarının ve 20. yüzyıl
ressamlarının yeniden yorumlanması olan ve bugünü, geçmişi, geleceği bir araya
getirdiği ‘Remix’* resimlerini ve
son on yılın pek çok temasını özetler. Konu ve yeni başlangıç noktası olarak
eski resimlerine dönse de bambaşka bir manifesto için onları tahrip eder. Erken
dönem konularındaki sert, acı çeken görüntüleri son on yıllık işlerinde
hafiflik ve doğallık duygusuyla başarıya ulaşır. Sanatındaki bu yenilenme dünya
çapında hayranlık uyandırır.
Baselitz, canlı renkleri, kaba fırça vuruşları,
deformasyona uğramış ve ters duran figürleri, sıra dışı görüntüleri, düzenlilik
göstermeyen, herhangi bir kategoriye girmeyen kompozisyonları ve güçlü konuları
ile izleyicinin dikkatini çeken ve sanat tarihinde adından söz ettiren devrimci
ve öncü bir sanatçıdır. Kırk yıllık sanat hayatı boyunca eski temalarını ve
motiflerini yeniden kullanıp farklı bir şeye dönüştürerek seriler oluşturan
sanatçının dünyanın pek çok müzesinde ve özel koleksiyonlarda çalışmaları
bulunuyor. 2002 yılında İstanbul Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde
bir retrospektif sergisi düzenlenen üretken ressam, tasarımcı, grafiker ve
heykeltıraş Baselitz’in Büyük Gece Kanala Düşüyor (1962-63), Oberon (1963-64), Büyük Arkadaşlar (1965), Sokak Resmi (1980), 45 (1989) önemli başyapıtlarından bazılarıdır.
“Sanatçının herhangi bir kimseye karşı sorumluluğu yoktur. Onun sosyal rolü
asosyalliğidir. Tek sorumluluğu yaptığı işe karşı duruşudur.”
Notlar:
*Eğer popüler müziği remix
yaparsanız ritim ve sesi de değiştirirsiniz. Yaptığım şey tamamıyla farklı.
Uzun zaman onu nasıl adlandıracağımı düşündüm. Gençliğin kültüründen geldiği
için remix sözcüğünü seviyorum.
Nalan Yılmaz, Georg Baselitz’in “netsreT” Dünyası, 23 Eylül 2009, Lebriz Sanal Dergi
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.