20 Eylül 2014 Cumartesi

Kadıköy Yeldeğirmeni'nde Murallar

M.Ö. 675’lerde kurulan Kalkedon’un korunması için yapılan surlar bugünkü Yeldeğirmeni’ninden geçiyormuş. 15. ve 16. yüzyıllarda bahçeli köşklerin olduğu bölgede rüzgara açık konumundan dolayı 1780’de I. Abdülhamit tarafından yaptırılan dört yel değirmeninden hiç iz kalmasa da semt Yeldeğirmeni adıyla anılmaya devam etmiş. Yahudilerin 1885 yılından sonra yerleşmesiyle ve 1908 yılında Almanların yaptığı Haydarpaşa Garı nedeniyle semtte konutlar, okullar, kilise ve sinagog inşa edilir. İtalyan Apartmanı, Ankara Apartmanı, Ali Bey Apartmanı, Kehribardji Apartmanı gibi İstanbul’un ilk apartmanlarına sahip semtte, 200’e yakın tarihi eser niteliğinde eski bina da bulunuyor. Bir zamanlar Almanların ve Yahudilerin oturduğu Art Nouveau süslemelerin olduğu ahşap, yığma taş ve tuğla evlerin sayıları azalmış. Betonarme yapıların çoğu ise 1950-1970 yılları arasına tarihleniyor.

Doğal, kültürel ve kent mirasını koruma ve tanıtımında etkin olan Çekül Vakfı ve Kadıköy Belediyesi bu tarihi mahallenin rant alanına dönüşmemesi ve kendine özgü dokusunu sürdürmesi için günümüzdeki kentsel projelere alternatif 2010 yılında bir yenileme projesi hazırladı. Restorasyon çalışmalarıyla cumbalı iki veya üç katlı konutların bir kısmı yenilenirken özellikle İskele Sokak’ta mahalleyi canlandıracak kamusal alanlar oluşturulması planlanıyor. Küçük esnafın korunması; 2. el pazarları, sokak festivalleri ve sanatsal faaliyetlerle mahalle sakinlerinin ilişkilerinin güçlendirilip dayanışma sağlanması da amaçlanıyor. Ulaşım açısından merkezi konumdaki ve kozmopolit yapıdaki mahallede Gezi Direnişi’nden sonra da bazı değişiklikler olduğu gözleniyor. 25 yıldır terk edilmiş olarak duran Don Kişot apartmanı gençler tarafından işgal ediliyor; paylaşma, saygı, diyalog önemseniyor; duvarlarına graffitiler yapılıyor, forumlar düzenleniyor. Gençlerin, öğrencilerin ve turistlerin tercih ettiği hosteller, sanat galerileri, atölyeler, kültür ve dayanışma merkezi, kafeler çoğalırken esnaf da hareketlilikten memnun.
 


Kadıköy Belediyesi ve Çekül ortak düzenledikleri Mural İstanbul Festivali kapsamında 2012 yılından bu yana Yeldeğirmeni’nde sokak sanatı örneklerinin sergilenmesine imkan tanıyor. Sokak sanatı ve graffiti kültürünün artmasını ve sanatın kamusal alanlarda ulaşılabilir olmasını destekleyen festival Türkiye’de ilk ve öncü olma özelliği taşıyor. Sokaklarda yürürken birdenbire modern zamanların freski olan murallarla -dev resimlerle- karşılaşıp heyecanlanıyor ve olduğunuz yerde kalıyorsunuz. Tabi yol ortasındaysanız dikkatli olmalı ve kaldırıma çıkmalısınız. Boş duvarlarda reklam panoları yerine yerli ve yabancı duvar ressamlarının çalışmalarını görmek elbette ki sevindirici. 


İfade özgürlüğünü, çeşitliliği ve birey olmayı savunan bağımsız sanatçılar hayal güçlerini kullanarak, yaşayan ve gün içinde yüzlerce kişinin geçip gittiği sokaklardaki geniş yüzeylere ruh katma ve canlılık getirme fırsatı buluyor. Kökeni çok eski zamanlara uzansa da (mağara resimleri) bina duvarlarına yapılan resimler henüz yaygın bir kesim tarafından benimsenmiş değil. Hatta pek çok graffiti sanatçısı vandalist suçlamasıyla karşılaşabiliyor. Sokak sanatçıları için önemli olan: özgürlük, düşündüğünü aktarabilmek ve bunu sınırlı ve kapalı bir mekânda değil herkesin ulaşabileceği yerlerde yapabilmek.


Bu sanatçılardan Şili’li İnti Taksim Gezi Parkı direnişinden etkilenerek; Macit Erbudak Sokak’taki omzuna sarı bir kuşun konduğu, elinde elma tutan, bileğinde kuru kafalı bilezik takılı ve kırmızı giysisi üzerinde çeşitli semboller bulunan hayali karakterli resmine Direniş Hatırası adını verir. Karakolhane Caddesi üzerindeki Buzhane’nin bir duvarını İstanbullu sanatçılar Rad, Canavar ve Cins,  diğer duvarını Fu, Lakormis, Wicx ve Esk Reyn kolektif bir çalışmayla boyarlar. Ve yaptıklarını şöyle dile getirirler: Canavar “Zaman imgeleşti, biz boyadık”, Cins; “Üçümüz de daha önceki işlerimizde görülebileceği gibi çevre, zaman gibi faktörleri barındıran bir iş boyadık. Gezi olaylarından henüz yeni çıkmıştık, ama hiç birimiz “penguen” gibi simgeleşmiş imgeler üzerinden gitmek istemedik.Esk Reyn aynı zamanda festivalin organizasyon sorumluluğunu da üç yıldır sürdürüyor.


Kadıköy’deki Gezi Direnişleri sırasında İstanbul’da bulunan Alman Sanatçı grubu Captain Borderline’nın üyeleri Dabtar & Shanti de resimlerinde direnişe yönelik sembollere –penguen, ağaç, barış, müzik vb.- yer verirler. Ali İsmail Korkmaz Parkı’nın bahçesine bakan bir apartman duvarında Arjantinli sanatçı Jaz’ın simetrik yerleştirilmiş, at üzerindeki kılıçlarla birbirine saldıran ve yüzleri görülmeyen iki şövalyeyi hareket halindeyken yansıttığı kırmızı ve kahve tonlarından oluşan çalışması da dikkat çekici.


30 yaşındaki İtalyan sanatçı Pixel Pancho sprey boyalarla duvarlara yaptığı insanlaşmış robot resimleriyle tanınıyor. Yeldeğirmeni sokaklarındaki iki çalışmasında da robot figürleri sürrealist ve fütüristik bir etki bırakıyor. Aynı zamanda İtalyan ressam Giorgio de Chirico’nun gerilimli sessizliğini, donuk ve simgesel anlamlar taşıyan figürlerini de akla getiriyor. 1979 doğumlu Fransız Amose insan bedenini çizimleriyle ve kullandığı renklerle, boyutlarıyla abartarak geometrik biçime dönüştürüp soyutlaştırıyor. Ne kadın ne erkek, zamansız bir çağda yaşayan orantısız ve gizemli karakterler. Güney Amerika kültüründen ilham alan, basit şekilleri ve grafik çizgileri seven sanatçı resimlerinde sprey boya yanı sıra serigrafi baskı tekniğini de uyguluyor.


Genellikle siyah-beyaz resimleriyle ve satirik stiliyle bilinen Alman Sanatçı Dome’un Tayyareci Sami sokaktaki sembolist ve melankolik resminde çizgisel üslubu ve ayrıntılardaki titizliği hemen fark ediliyor. Denizde giden bir tekne içindeki başlarında hayvan kafası maskesi taşıyan iki figür antik Yunan vazo resimlerini çağrıştırıyor. Tekniğiyle ve sürrealist çizimleriyle farklılaşan 32 yaşındaki Brezilya’lı sanatçı Claudio Ethos’un az renk kullandığı minimal çalışmasında bir karyola taşıyan fantastik bir sıcak hava balonu görülür. Balonu çevreleyen kasvetli siyah ve gri bulutlar yumuşak geçişlerle ve tonlamalarla verilmiş. Sanatın anlamını görülerek ve hissedilerek bulduğunu ifade eden ve kentin ruhundaki griliği kaldırmayı amaçlayan Güney Afrikalı sanatçı ve aktivist Freddy Sam’in Karakolhane Caddesi’ndeki bir binadaki resminde yıldızlar ve ay ile aydınlanan gecede su içinde bir fil sahnesi göze çarpıyor. 


Haziran’da festivalin üçüncü yılında yer alan sanatçılardan Polonyalı M-City Talimhane Sokak’ta şablon tekniğindeki siyah beyaz resminde dev bir uçan nesnenin içine çektiği polis arabaları konusunu görselleştirmiş. Common Experince tarafından organize edilen çalışma oldukça düşündürücü. M-City aynı zamanda grafik tasarımcı, gezgin, amatör mimar ve yardımcı doçenttir. Yine Polonyalı mimar ve ressam Sepe ve Chazme kültürlerin, savaşların, politikaların, dinlerin kesiştiği İstanbul’dan esinlenilmiş, mimari çizimleriyle fantastik ve etkileyici bir ortak çalışmaya imza atan isimlerden. 


İstanbul’un neresinde olursanız olun Yeldeğirmeni’ne bir uğrayın, kent gezgini gibi acelesiz sokaklarında dolaşın; esnafından alışveriş yapın; sıkıcı, monoton binalara renklilik getiren sokak sanatçılarının vinçlere veya merdivenlere çıkıp yaptıkları dev duvar resimlerinden oluşan açık hava sergisini gezin ve bir kafesinde kahvenizi mutlulukla yudumlayarak güzel bir gün geçirin…

Bağlantılar:
http://www.artfulliving.com.tr/detay/sokaklar-bizimdir

Nalan Yılmaz, Yeldeğirmeni’nde Duvar Resimleri, 16 Eylül 2014, Lebriz Sanal Dergi

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir. Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...