10 Mart 2014 Pazartesi

İş mi Eser mi?

Sanatçıların üretimlerinden son yıllarda 'iş' olarak söz ediliyor. Dergilerde, söyleşilerde, makalelerde hep bu sözcük kullanılıyor. Galericiler, sanat yazarları, sanatçılar, eleştirmenler, sanatseverler 'sanat yapıtı' veya 'sanat eseri' ya da 'çalışma' yerine 'ten bahsediyor. Doğrusu ben bu sözcüğü benimseyemiyorum bir türlü. Yetersiz buluyorum. Sanat tarihi ile ilgili yazılar yazarken de bu kelimeyi kullanmaktan kaçınıyorum. 20. yüzyıl ile birlikte sanatta avangard tutumlar, kavramsal yaklaşımlar sonucu "sanatçının ve sanatın yüceleşmesinin" karşısında bir tavır içinde oluşu anlayabilirim. "Sanatçı diğer meslekler gibi işini yapar" tamam da yine de 'iş' fazla yüzeysel kalmıyor mu?  İş yerine resim, heykel, enstalasyon, fotoğraf, video gibi türsel tanımlar kullanılsa. Kalıcılığı, eser -yapıt- olabilirliği zamana bırakılsa. Başka mesleklerde çalışanlar örneğin bir avukat, bir firma çalışanı, bir memur veya esnaf evet işlerini yapıyorlar. Her mesleğin kendine göre saygınlığı, emeğin ve işin de takdiri var. Peki neden mesleğinin en doruğundaki, en başarılı kişilerin kazancı ile aktörün, aktristin, müzisyenin kazançları arasında uçurumlar var?

Bir ressamın eseri yüzbinlerce, milyonlarca dolara alıcı bulabiliyor. Niye onun resmi diğerlerinin yaptığı işlerden kazanç olarak bu kadar farklılık gösteriyor? Çünkü sanatçının üretimi tektir. Sanatçı yeni formlar ortaya koyar, eskileri tekrarlamaz ya da olanı değiştirir ve farklılaştırır.  Değer taşıyan, benzeri olmayan bir çalışma içindedir. Bir eserin biçimlenmesi de becerinin, bilginin ve tekniğin ötesinde kendiliğinden gelen içten bir yetenek olan dehanın sayesindedir. Sanatçı evren karşısındaki şaşkınlığını, hiçlik, güzellik ve onunla birlikte ölüm korkusunu coşkun bir şekilde kendini sezgilerine bırakarak bitmek bilmeyen bir çabayla ifadelendirmeye çalışandır. Herbert Marcuse'a göre "Sanat karşı çıkar, kurulu düzeni altüst eder." Sanat bir tavırdır, eleştiridir. Tine özgüdür.

Tabi bir de çağdaş sanat ve güncel sanat ayrımı var. 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar gelen zaman çağdaş sanat, içinde bulunduğumuz zaman ise günümüz sanatı olarak ele alınıyor. Bu konularla ilgili sanat tarihi ve eleştiri dergisi e-skop'taki Elçin Gen'in fikirlerine katıldığım bir makaleyi önereceğim: Çağdaştan Güncele, Eserden İşe: Bir Çeviri Hikayesi. "Ne sanatın “yüce” bir uğraş, ne de sanatçının toplumu ve dünyayı değiştirmeyi hedefleyen bir “yaratıcı” olduğunu  ima etmek üzere, yapılanın nihayetinde gelip geçici, diğerlerinden farksız bir “iş” olduğu vurgulanıyor..."

Not: (8 Mayıs)  Bu yazımın geliştirilmiş ve yeniden düzenlenmiş hali lebriz sanal dergi'de.

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.    Creative Commons License

0 comments :

Yorum Gönder



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...