Nihayet dün Santral İstanbul'daki Yüksel Arslan Retrospektifi'ne gidebildim. Aslında bu sergi 13 Eylül'den beri ziyarete açık. Aylardır aklımdaydı. Son haftasıydı artık. neden görmek istiyordum? Bir kere Yüksel Arslan'ın resim değil, sanat tarihi eğitimi almış olması ilgimi çekti. Çalışmalarında kendine özgü farklı tarzı hemen fark ediliyor. Resim değil arture yapıyor. E-posta adresime gelen bildirimlerde düzenlenen konuşmalardaki Rimbaud, Baudelaire, Lautreamont, Nietzsche, melankoli gibi geçmiş yıllarda ilgi duyduğum isimleri ve konuları görerek daha da meraklanıyordum. Konferansları takip etmedim çünkü Santral İstanbul öyle yakın bir yer değil. Gitmek için en soğuk günlerden birini seçmişim o da ayrı ama sanat aşkı diyelim :-). İdo motorlarına binip, Haliç'te bir kıyıdan diğerine zikzak çizerek, yaklaşık 50 dakikalık bir yolculuk sonunda Eyüp iskelesine ulaşabildik. Oradan Silahtar'a gittik. Doğrusu Eyüp çevresi pek bildiğim yerler değil. Üniversitede öğrenciyken camiler ve Pierre Loti kahvesi nedeniyle birkaç kez gitmişliğim var...
Santral İstanbul geniş bir alana yayılmış, aynı zamanda Bilgi Üniversitesinin üç kampüsünden biri de. Adını daha çok kültürel etkinliklerden dolayı duyuyordum. Kampüsü dolaşma imkanım olmadı. Sadece serginin bulunduğu ana galeriye girdim çünkü vakit biraz geçti. Ana galeri sergi mekanı için son derece uygun. Üç kata yayılmış ve dönemlere göre düzenlenmiş başarılı bir sunum. Metinlerde ressam her dönemi kendi anlatıyor. Anlatım tarzı yalın, hayatı oldukça ilgi çekici. Kapsamlı ve çok sayıda eser sergileniyor ya da sanatçının kendi deyimiyle arture. İki saatliğine ressamın hayal ve düşünce dünyasına giriyorsunuz. Şunu söylemeliyim ne engin bir dünya... İnsanı ele alışını karamsar ve fantastik bulabilirsiniz ki öyle ama nasıl derin. Entelektüellik kendini belli ediyor. Etkilendiği isimler, uygarlıklar ve onlara ait çizimler yanı sıra insanı psikolojik hastalıklar açısından da incelediği -mesela şizofreni serisi- onlarca resim. Tüm resimler beş yüzü geçiyor. Tam bir görsel şölen.
Santral İstanbul geniş bir alana yayılmış, aynı zamanda Bilgi Üniversitesinin üç kampüsünden biri de. Adını daha çok kültürel etkinliklerden dolayı duyuyordum. Kampüsü dolaşma imkanım olmadı. Sadece serginin bulunduğu ana galeriye girdim çünkü vakit biraz geçti. Ana galeri sergi mekanı için son derece uygun. Üç kata yayılmış ve dönemlere göre düzenlenmiş başarılı bir sunum. Metinlerde ressam her dönemi kendi anlatıyor. Anlatım tarzı yalın, hayatı oldukça ilgi çekici. Kapsamlı ve çok sayıda eser sergileniyor ya da sanatçının kendi deyimiyle arture. İki saatliğine ressamın hayal ve düşünce dünyasına giriyorsunuz. Şunu söylemeliyim ne engin bir dünya... İnsanı ele alışını karamsar ve fantastik bulabilirsiniz ki öyle ama nasıl derin. Entelektüellik kendini belli ediyor. Etkilendiği isimler, uygarlıklar ve onlara ait çizimler yanı sıra insanı psikolojik hastalıklar açısından da incelediği -mesela şizofreni serisi- onlarca resim. Tüm resimler beş yüzü geçiyor. Tam bir görsel şölen.
Teknik, işte o konu da alışılmamış. Kendisi nasıl arture yapılacağını anlatmış. Şaşırtıcı bir karışım var ortada. Bilinen boyalar değil, kendi icadı: kan, yumurta akı, tereyağı şeker, idrar, tütün suyu, toprak, bal gibi malzemeleri bir tencere içinde kaynatarak hazırlıyor. Tütün suyu önemli çünkü bu o karışıma böceklerin vs. yaklaşmasını engelliyor. "Bir Arture Nasıl Yapılır? Elinizdeki toprak boya stokunuzdan (tercihen sarı renkten) iki çorba kaşığı alınız, iyice incelene kadar öğütünüz. Küçük bir tencereye 40-50 gr tereyağı, yarım kaşık bal, üç kahve kaşığı şeker, bir çay kaşığı tuz koyun.Üzerine 4 gr sabun rendeleyin ve 10 damla kadar tütün suyu ekleyin. Sonra tencerenin içine işeyin (1/10 litre kadar) -hayır yanlış okumadınız-. Son olarak tencerenizi ateşe koyun. Kaynamaya yüz tuttuğunda daha önce hazırladığınız iki kaşık toprak boyayı ekleyin; ağdalı sıvıyı bir çatalla karıştırarak 3-4 dakika kaynamaya bırakın. Biraz soğuyunca 5 yumurta akı ekleyerek 3-4 dakika çırpın. Tencerenin içindekileri büyük bir kâğıt üzerine boşaltın. Sıvıyı bir fırça yardımıyla kâğıdın tüm yüzeyine yayın ve 10 saat kadar kurumaya bırakın. Ertesi gün kağıdınız arture imalatı için hazırdır."
Tabi desenlerin hemen hemen hepsi toprak tonlarından oluşuyor. Arada hafif pembemsi kırmızı ve mavilere rastlanıyor. Tek renk tonları tekdüze gibi gelebilir ama desenlerin güçlü yapısı, ayrıntılardaki titizlik ve detaylar sıra dışı. Kesinlikle sabır ve ince işçilikle kafasındakileri aktarmış. 1961 yılından beri Paris'te yaşayan bu önemli sanatçımızın altı aydır devam eden retrospektifini kaçırsaydım üzülürdüm.
Tabi desenlerin hemen hemen hepsi toprak tonlarından oluşuyor. Arada hafif pembemsi kırmızı ve mavilere rastlanıyor. Tek renk tonları tekdüze gibi gelebilir ama desenlerin güçlü yapısı, ayrıntılardaki titizlik ve detaylar sıra dışı. Kesinlikle sabır ve ince işçilikle kafasındakileri aktarmış. 1961 yılından beri Paris'te yaşayan bu önemli sanatçımızın altı aydır devam eden retrospektifini kaçırsaydım üzülürdüm.
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
sergi gerçekten çok enteresandı hatta rüyama girdi. şizofrenik görüntülerle uğraştım rüyamda:)
YanıtlaSilne guzel anlatmissin gitmeyi,gormeyi cok istedim.
YanıtlaSil