12 Şubat 2015 Perşembe

Van Gogh Kızları

Resim sanatının başta sinema ve moda olmak üzere mimari, dekorasyon, mobilya, grafik, reklam, endüstri ürünleri ve hatta gıda sektörlerinde etkilerine sıklıkla rastlıyoruz. 1937 yılında Sürrealistlerle arkadaş olan İtalyan modacı Elsa Schiaparelli, Salvador Dali ile işbirliği sonucu ipek organze ve sentetik at kılından yapılmış, ıstakoz baskılı elbise tasarlar. Kişiye özel tasarımın önemli isimlerinden Fransız moda tasarımcısı Yves Saint Laurent, Mondrian’ın beyaz, kırmızı, mavi, siyah ve sarı renk bloklarından oluşan kompozisyonunu 1965 yılında kolsuz elbise üzerine uyarlamasıyla moda ve sanat arasında bağ kurar. Sonrasında moda sektörüyle sanat arasındaki ilişkide en çok, soyutu ön plana çıkaran Hollandalı Piet Mondrian’ın zamansız ve evrensel yapıtları uygulanır hale gelir. Karl Lagerfeld, Chanel'in 2014 İlkbahar - Yaz hazır giyim defilesinde podyumu büyük bir sanat sergisi gibi düzenler. Günümüzde moda tasarımcılarının ve sanatçıların ortak projeler üzerinde çalışması yaygın bir durum artık.

Bir başka Hollandalı Vincent van Gogh da modaya esin kaynağı olan ressamlardan. Rodarte’nin 2012 Bahar koleksiyonunda Kate ve Laura Mulleavy kardeşler, Van Gogh’un ‘Yıldızlı Gece’, ‘Vazoda On İki Ayçiçeği’, ‘Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece’, ‘Çiçek Açan Badem Ağacı’ gibi resimlerinden uyarlanan baskılı kıyafetlerle ressamın hayal dünyasında kaybolurlar. Resimleriyle umut aşılamak, acıları sevince dönüştürmek isteyen, ölümde bile iyi bir yan gören trajik yazgılı ressama, sarılar, maviler, lacivertler, toprak tonlarıyla; bahar dalları, ayçiçekleri, yıldızlarla; uçuşan tüller ve parlak kumaşlarla selam yollarlar. Baharda umudun ve neşenin yeniden ortaya çıkacağını göstermeye çalışırlar...

22 Ocak 2015 Perşembe

Şehzade Abdülmecid Efendi Köşkü

Aralık 2014'te Kuzguncuk gezimiz sırasında görebilme  şansı bulduğum Bağlarbaşı'ndaki ‘Koç Topluluğu Spor Kulubü’ne ait tesis arazisi içinde bulunan Abdülmecid Efendi Köşkü dış ve iç görünümüyle etkileyici. Mısır Hıdıvi İsmail Paşa'nın 1880’li yıllarda oğlu Tevfik Paşa için av köşkü olarak yaptırılan yapı, 1895’te Sultan II. Abdülhamid tarafından satın alınarak Abdülaziz'in oğlu Abdülmecid Efendi'ye (1868–1944) tahsis edilir. Şehzade Abdülmecid Efendi harem ve müştemilat binalarıyla genişletilen yapıların günümüze ulaşan selamlık bölümünü 1918 yılına kadar yazlık konut olarak kullanır. Burada özellikle Çarşamba günleri resim yaptığı bilinir. Diğer günlerde ise dönemin sanatçılarının, edebiyatçılarının ve siyasetçilerinin sık sık toplandığı bir kültür merkezine dönüşür.  200 dönüme yakın bir koru içinde yer alan ve 1903 yılında onarım gören köşkün bazı kaynaklarda mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlandığı belirtilir.

16 Ocak 2015 Cuma

Aslan Şehir: SİNGAPUR

Changi havaalanına iner inmez ne kadar düzenli bir şehre geldiğimizin sinyallerini aldık. Şehirde geçirdiğimiz üç günün sonunda da bundan emin olduk. Geldiğimiz yer olan Bangkok’un karmaşasından sonra Singapur, metrosuyla, tertemiz sokaklarıyla bizi etkilemeye hazır. Dünyanın dördüncü büyük ticaret ve finans merkezi olmasıyla, gökdelenlerin çokluğuyla yaşam kalitesini de belli ediyor.

Burada yaşayanlar çoğunlukla Çinli, Hintli ve Malezyalı. Her üç kişiden sadece biri Singapurlu. Bu kültür çeşitliliği yemeklere de yansıyor. İnsanları seviyeli ve mesafeliler. Ülkede pek çok yasak olduğunu hediyelik eşya dükkanlarındaki tişörtlerin baskılarından anladık. Genelde mantıklı yasaklar: tükürmek, sakız çiğnemek ve yemek yemek (bazı yerlerde) vb. Bu yasakları bilmeden önce kuşları beslemek için ekmek kırıntıları attığımızı hatırlayınca -kuş beslemekte yasak- yakalanmadığımıza ve ceza ödemediğimize sevindik. 

16 Aralık 2014 Salı

Kuzguncuk'ta Bir Cumartesi

İstanbul saklı hazinelerle dolu bir kent. Her bir semtinde modern hayatın gereksinimleriyle donatılan dükkanlarla birlikte tarih, gelenek, kültür ve hayat kesişir. Geçmiş ve günümüz iç içeliği hissedilir. Geçtiğimiz cumartesi arkadaşlarımla Üsküdar ile Beylerbeyi arasında kalan ve kendine has mahalle dokusunu koruyan semtlerden biri olan Kuzguncuk'a Arttravel'ın düzenlediği turla gittik ve iyi de yaptık. İstanbul'da yaşayanlar çoğunlukla bir koşuşturma içinde zaman tüketirler. Hiçbir şeye vakit yok gibidir. Boğaz yolundaki bir semtin caddelerinde, sokaklarında gezinmeden; oradaki hayata dokunmadan belki de pek çok kez geçip giderler. Bu gezi ile o sokaklarda dolaşıp, üç dinin ibadet mekanlarını ziyaret etmek güzel bir deneyim oldu.


Sabah 9.30' da tura katılanlar Harbiye'deki Vip Turizm önünden alınıp 10.00'da Kuzguncuk'a ulaştılar. Ben Harbiye'ye geçmedim, evden Kuzguncuk'a erken geldim. Bir süre deniz kıyısından Boğazı seyrettim sonra iskele karşısındaki bir sokağa girdim ve fotoğraf çektim. Hava 10 dereceyi gösteriyordu. Soğuk sayılmazdı ama yine de saatlerce dışarıda olacağımız için üşünebilirdi. Gezimiz çocukluğu Kuzguncuk'ta geçmiş, bugüne kadar mimarlık ve restorasyon alanlarında sayısız proje gerçekleştirmiş değerli mimar Dr. Sinan Genim'in İsmet Paşa Restoranı yanındaki küçük sahil parkında bize o yapıyla ilgili kendi anılarını da aktarmasıyla başladı. Bu parkta 1831 tarihli, beton bir duvar üzerindeki mermer dikdörtgen çerçeve içinde ayna taşından yapılmış bir çeşme de bulunuyor. Yaptıranı bilinmeyen, yaprak motifleriyle süslü çeşmenin üst kısmındaki oval rozet içinde kitabesi yer alıyor.