20’li yaşlarının sonundaki ve 30’lu yaşlarının başındaki sanat yazarlarının ve
eleştirmenlerin güncel sanata yönelip bu alandaki etkinliklerin izini sürmeleri
olumlu bir gelişme. Geçmiş yıllarda çağdaş sanat hakkında yazan eleştirmen vardı
ama sayısı azdı. Bu boşluğu doldurabilecek donanımlı genç isimlerin ve fikirlerinin
çoğalması sanat tarihi adına sevindirici elbette. Henüz bir temele oturmayan ve
üzerinde çok fazla değerlendirme yapılmamış güncel çalışmalarla ilgili belli
bir görüşe sahip olabilmek için ise sanat tarihini özümsemiş olmak, klasiği,
moderni, avangardı ve bilinenleri değişik açılardan yorumlamak, öğrenilenlerle
gelişen beyinle ortaya çıkmamış yönleri üzerinde düşünmek, tartışmak da hiç
kuşkusuz önem taşıyor. Aynı zamanda felsefe, psikoloji, estetik, tarih,
sosyoloji vb. diğer disiplinlere de yakın durmak ve bilgi birikimi, kuramsal
yaklaşım, bütün içinde ele alabilmek de gerekiyor.
Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi içinde bulunulan dönemde sanat ve yapıt her zaman nesnel ele alınamayabilinir. Duygusal uyarılmanın veya günün getirdiği diğer etkenlerin etkisinde kalınabilir. Üzerinden zaman geçtikten, o anın içinden çıkıldıktan sonra geriye bakıp farklı tanımlamalara gidilebilir. Defalarca konuşulmuş, yazılıp çizilmiş olsa da gerçek bir sanat yapıtı için söylenecekler bitmez. Kişisel tercihim 20. yüzyılın ortalarına kadarki sanat tarihi ile ilgili konuları, yapıtları, sanatçıları araştırmak; bu konuda anlaşılabilir, nitelikli yazılar yazmak ve bu tür beklentileri olan okuyucularla paylaşmak. Biliyorum ki günümüzde kimsenin hiçbir şeye vakti yok. Sıkıcı bulduğu konulara dikkatini vermez. İnsanın dikkati on dakika sonra dağılıyorsa o süre içinde alabileceği bilgiler aklında kalabilir. Öğrenmek tekrarlarla edinilen ve sonrasında hatırlanabilen bir şeydir. Bilgiyi herkes aynı biçimde alıp özümseyemez. Söylemek istediğim bir sanat yazarı olarak sanat tarihiyle ilgili konuların sıkıcı ve anlaşılmaz olmasının önüne geçebilmek için kısa ama öz olarak bilgiyi yazılı bir biçimde aktarmaya çalıştığım.
Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi içinde bulunulan dönemde sanat ve yapıt her zaman nesnel ele alınamayabilinir. Duygusal uyarılmanın veya günün getirdiği diğer etkenlerin etkisinde kalınabilir. Üzerinden zaman geçtikten, o anın içinden çıkıldıktan sonra geriye bakıp farklı tanımlamalara gidilebilir. Defalarca konuşulmuş, yazılıp çizilmiş olsa da gerçek bir sanat yapıtı için söylenecekler bitmez. Kişisel tercihim 20. yüzyılın ortalarına kadarki sanat tarihi ile ilgili konuları, yapıtları, sanatçıları araştırmak; bu konuda anlaşılabilir, nitelikli yazılar yazmak ve bu tür beklentileri olan okuyucularla paylaşmak. Biliyorum ki günümüzde kimsenin hiçbir şeye vakti yok. Sıkıcı bulduğu konulara dikkatini vermez. İnsanın dikkati on dakika sonra dağılıyorsa o süre içinde alabileceği bilgiler aklında kalabilir. Öğrenmek tekrarlarla edinilen ve sonrasında hatırlanabilen bir şeydir. Bilgiyi herkes aynı biçimde alıp özümseyemez. Söylemek istediğim bir sanat yazarı olarak sanat tarihiyle ilgili konuların sıkıcı ve anlaşılmaz olmasının önüne geçebilmek için kısa ama öz olarak bilgiyi yazılı bir biçimde aktarmaya çalıştığım.