Mondrian resimlerinin örnek alındığı bu dolapları çok beğendim. Tasarım Shiro Kuramata'ya ait. Capellini firması için üretmiş...
17 Nisan 2010 Cumartesi
7 Nisan 2010 Çarşamba
19. Yüzyıl Batı Resminde Melankoli
Batı sanatında melankolinin tasvirlerine Eski Yunan döneminden beri rastlanır. Bu
tasvirler insanın acılarının, kaygılarının, suskunluğunun, sıkıntılarının,
yalnızlığının sanatçı üzerinde bıraktığı etkileri ortaya koyar. Ortaçağ'da
sanatçılar, toplumsal dengesizliği, büyücüleri, simyacıları, dini baskıları ve
kasvetli ortamı gösteren yapıtlar üretirler. Flaman ve Alman ressamlar
insanların ruh yapılarını, gülünç ve acınacak hallerini fantastik bir kurgu
içinde aktarırlar. Bu dönemde melankoli acedia kavramıyla bir tutulmaya başlar. Acedia, kafakarışıklığından gelen ve bunalıma neden olan üzüntü, enerji düşüklüğü, içsel
bıkkınlık, toplumsal yaşamdan uzaklaşmak, ilgisizlik ve tembellik olarak
tanımlanır. Zamanı da temsil eden Satürn, melankoliklerin gezegenidir.
Ortaçağ’ın sonlarında, melankoli tanrısı Satürn’ün, etkisi altında doğanlara
zorluklar ve talihsizlik getirdiğine inanılır.
19. yüzyılda, içinde bulundukları düzenden
hoşnutsuz Romantikler, geçmişe ve sonsuzluğa özlem duyarlar. Gerçeklerden kaçıp
sezgilere, duygulara, efsanelere, uzak kültürlere, doğaya, mistik ve esrarengiz
olana yönelirler. Doğanın görkeminden ve insanın doğa karşısındaki
çaresizliğinden etkilenirler. Yüzyılın ikinci yarısında, Sembolistlerin
simgesel ifadelerinde hayaller, yalnızlık, düşler, melankoli, gizem, tinsellik
önemli unsurlardır. Varlıkların iç dünyalarını, nesnelerin gizini, doğanın
ruhunu verirken, çağrışımlara ve sembollere başvururlar. Her sanatçı kendi
gördüklerini, yaşadıklarını, edebiyattan aldıklarını, imgelem gücüyle bir araya
getirir.
2 Nisan 2010 Cuma
24 Mart 2010 Çarşamba
Çınar Ağacı
On iki yıldır pencereden baktığımda orada görmekten memnunluk duyduğum, 6. kata kadar yükselen çınar ağacını Cumartesi günü kesmişler. Çok üzüldüm. Bahar ve yaz aylarında öyle güzeldi ki, yaprakları o kadar yoğundu ki. Bu haliyle karşıdaki apartmanı tamamıyla kapatıyordu. Şimdi ise yeşillik yerine binalara bakıyorum. Sadece o değil, arka taraftaki beş ağaç daha onunla aynı sonu paylaşmışlar. Aklım almıyor bir türlü. Dünyanın en mühim canlısı insanlar ya, her şeyi kafalarına göre uygulamakta serbestler. Sanki ağaç canlı değil...
Zaten apartmanların çatılarında radyasyon yayan baz istasyonları kurulmuş. Ağaçlar radyasyonun zararlarını bir ölçüde önlüyordu. Tam kıştan çıkmışken ve yaza kadar yeşil yapraklara kavuşacakken. Artık kat kat yükselen dallarına kuşlar konamayacak. Neşeli kuş cıvıltıları olmayacak. Ağacın 15 metreyi geçen boyu vardı. Şimdi sadece 3 metre kalmış gibi. Dallarından değil, gövdeden kesilmiş. Yaz sıcağında kuruyacak muhtemelen. Apartmanların arasında hala çam türleri ve cılız küçük ağaçlar dursa da binalar arasında sıkışmış olan ve insanın nefes almasını sağlayan; her mevsim ayrı görünümüyle sevinç veren görkemli olanları yok artık. ..
Zaten apartmanların çatılarında radyasyon yayan baz istasyonları kurulmuş. Ağaçlar radyasyonun zararlarını bir ölçüde önlüyordu. Tam kıştan çıkmışken ve yaza kadar yeşil yapraklara kavuşacakken. Artık kat kat yükselen dallarına kuşlar konamayacak. Neşeli kuş cıvıltıları olmayacak. Ağacın 15 metreyi geçen boyu vardı. Şimdi sadece 3 metre kalmış gibi. Dallarından değil, gövdeden kesilmiş. Yaz sıcağında kuruyacak muhtemelen. Apartmanların arasında hala çam türleri ve cılız küçük ağaçlar dursa da binalar arasında sıkışmış olan ve insanın nefes almasını sağlayan; her mevsim ayrı görünümüyle sevinç veren görkemli olanları yok artık.
21 Mart 2010 Pazar
"Benim Adım Orman" ve "Serapmış"
Şiddetle Şebnem ferah
konserine gitmek istiyorum. Bağırmak, bağırmak, bağırmak olabildiğince...
Benim Adım Orman diye "İçimden geçeceksen
eğer / Burdayım yürü üzerime / Ateş şiir hepsi benim hazırım ben / Gel gel gel gel / İstersen dinlen
içimde / Köklerimden bir şarkı var dilimde / Çıplak ayaklarla gez her köşemde / Gel gel gel gel / Benim adım orman / Örtü yaptım
yapraklardan / Serdim herkesin üstüne / Biz hepimiz uyuduk bittik yalnızlıktan /Yeşildim olabildiğince / Yaşlandım maviye değince / Hem gündüz hem
gece aklına düşünce / Gel gel gel gel / Benim adım orman / Örtü yaptım
yapraklardan / Serdim herkesin üstüne / Sür yüzünü yüzüme korkma yalnızlıktan..."
Benim Adım Orman albümünde özellikle Serapmış, Merhaba, Yalnız,
Eski, İstiklal Caddesi
Kadar, Bazı Aşklar favorilerim ama
albümün tamamı iyi ve güçlü şarkılardan oluşuyor. Son derece içten. Duyguların
aktarımı, sözler, müzik ve ses mükemmel. Gerçek sanatçılar çok
şanslı. kendini sahici ifade edebilmek, öyle yaşayabilmek, mutsuz ya da mutlu
fark etmez bunu yapabilmek maalesef her faniye nasip olmuyor. İçtekiler
yansıtılamayınca birikip ya bir sağlık sorununa ya da ruhsal patlamaya neden
oluyor.
"Güneş batınca fark
ettim / Bütün hayallerim caddeye uzanmış / Tüm doğru bildiklerim asfalta akmış / Hepsi serapmış / Birileri var
önümde gerimde / Her yanımda yüreğimde / Kalabalığın içinde dışında / Her yerde
yalnızlığımda / Karaya oturmuş eski bir gemide/ Gölgesinden sıkılmış söğütte / Baktığım her yerde
her aynada / Mutluluktan sürülmüş / Sanki yasaklanmış biri var / Ellerinden
içilmiş şarapta / Gözlerinden okunmuş şiirde / Baktığım her yerde her aynada / Mutluluktan
sürülmüş / Sanki yasaklanmış birileri var / Güneş batınca fark ettim / Bütün hayatım
caddeye uzanmış / Yolun tam yarısında asfalta akmış / Her şey
serapmış..."
Bazı satırlar bana
hayatı kaba oyalanmalar gibi gören 19. yüzyıl melankoliği Nerval'i hatırlattı:"Belki sonsuza dek o
mutsuzlardan biri de ben olacaktım"..., 'Ölmek, ey ulu Tanrım söz
verdiğiniz mutluluk sanki yalnız ölümle gerçekleşecekmiş gibi niçin her an bu
düşünce usuma gelip durur?"...,"Nedir bu? mutlulukla arama giren!
yazık bize! yalnız kartal bakabilen kazasız belasız utkuya ve güneşe"...
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)