İlk Tayland seyahatimizde Bangkok´u gezmek ve deniz kenarı için en
yakın yer olan Pattaya’yı ziyaret etmek bizim için yeterliydi. Yine de
Tayland ucuzluğu, dört mevsim sıcak iklimi, tropikal adaları ve doğa
güzellikleri ile bizi tekrar çağırdığında, sakin bir tatil için ülkenin ikinci büyük adası Koh Chang´i seçtik. Bir arkadaşımızın turizmin yeni
gelişmeye başladığı bu adaya geç olmadan gitmemizi tavsiye etmesi
seçimimizi kolaylaştırdı.
Bangkok havaalanında şoförlü bir araba kiralayarak Kamboçya
sınırındaki Trat şehrine 5 saat sürecek bir yolculuğa başladık. Arada
birkaç yerleşim belirtisi görüp sonra uzunca süre ormanlardan geçerek
biraz tedirgin edici bir yolculuğa rağmen “Trat Trat” diyerek sürekli
gülen şoförümüz rahatlamamızı sağlıyordu. Feribot iskelesine
vardığımızda son seferin yarım saat önce yapıldığını öğrenip derin bir
hayal kırıklığı yaşadık. Trat şehrinde şoförümüz sayesinde kalacak bir
yer bulduk ve sık ağaçlı bir orman içinde kertenkele ve bilumum böcekle
paylaştığımız bungalovumuza sığındık. Geç edinilmiş bir bilgi de olsa
feribot seferlerinin akşam 19:00´dan sonra yapılmadığını öğrendik. Trat
şehrine 1 saatlik bir uçuş ile ulaşmak varken bu araba yolculuğunu
yaptığımız için kendimize biraz kızdık ama
'tatilimiz yeni başlıyor'
diyerek tadımızı kaçırmadık. Ertesi sabah erkenden feribot
iskelesindeydik ve 25 dakika süren yolculuğumuz sonunda adaya adım
attık...
Adadaki bembeyaz kum sahillerdeki
oteller, ağaçların arasına gizlenmiş bungalov tarzı evlerden oluşuyor. Yeni
yapılanlarda daha yüksek katlıları da görülüyor. 'Mu Koh Chang' milli parkın bünyesindeki
adanın doğası, sahili ve denizi gerçekten çok etkileyici. Denize girilen
kumsallar adanın Batı sahili boyunca uzanıyor.
En popüleri ve uzun olanı White Sand Plajı ki burası
restoranların, dükkânların en çok toplandığı bölge. Ayrıca barlarıyla gece
yaşamının da en renkli olduğu yer. Sahile paralel giden tek bir yolun
kenarlarında yol boyu market, hediyelik eşya dükkanı, restoranlar, masaj salonları görmek mümkün. Adada motosiklet
kiralayarak gezilebiliyor ama yolun sağdan akışına çok dikkat edilmeli. Yerli halk turistlerin çok kaza yaptığını belirtti. Biz cesaret edemedik
ama motosiklet üstünde gezen turistlere de imrendik doğrusu. Tayland denince mutlaka masaj da aklımızın bir köşesinde
duruyor tabi. Yol kenarındaki masaj salonlarında, oteldeki fiyatların 3 de 1’i
oranında ücretlerle masaj yaptırdık. Otel salonları kadar beyaz ve hijyenik
görünmese de masörler masajın hakkını verdiler gerçekten. Özellikle sıcak taş
ve ayak masajlarını tatilimiz boyunca her gün yaptırdık. Keşke bu rahatlık
hissini depolayabilseydik bütün sene kullanırdık.
Bu tropikal adanın Tay dilindeki anlamı
'Fil Adası'. Bu isim adanın coğrafi şeklinin file benzemesinden geliyor. Adadaki
filler buraya sonradan getirilmiş. Adının hakkını vermek istercesine 61 değişik
kuş türünü barındıran tropikal yağmur ormanının derinliklerine doğru bozuk bir
patikada, çeşitli böcekler ve ağaçlar arasında fille trekking yapmak bizim için
çok değişik bir deneyimdi. Fille trekking için Baan Chang Thai'yi ziyaret ettik
ve burada birkaç bebek fili de görme şansımız oldu. Filimizi yönlendiren Tay'ın
fille
dereye girme önerisini kibarca reddettik. Tropikal orman gezisi bize yeterli
oldu. Fille daha fazla aksiyon istemedik.
Akvaryum gibi denizi, dalmak ve
derinlerdeki güzellikleri keşfetmek için bize ilham verse de bir daha buraya
gelmek için bir bahanemiz olması açısından dalma işini erteledik. Dalış tutkunları
için mercan resiflerindeki dalış turları çok ilgi çekici görünüyordu. Ormanın derinliklerinde patikalardan
yürüyerek ulaşabildiğimiz küçük şelalelerin aktığı doğal havuzlarda soğuk suya
aldırmadan yüzmek ve çevremizdeki tropikal ormanın güzelliğini görmek unutulmaz
anılarımıza eklendi. Khlong Phlu ziyaret edebileceğiniz güzel bir şelale.
Kıyı balıkçılığı yapan köylülerin
yaşadığı, doğallığı henüz bozulmamış, denizin üstündeki evleriyle Bang Bao
balıkçı kasabası da ilginizi çekebilir. Hindistan cevizi ağaçlarının çokluğundan
sütünü de bol tükettik. Ayrıca kahvaltıda birçok değişik tropik meyveyi de tattık. Karnımızı en çok ekmek ve meyveler doyurdu desek yalan olmaz. Mango, ananas
en çok karşımıza çıkan meyvelerdi. Önünden geçerken kasapların açıkta satılan
etlerinin görünüşü ve kokuları iştahınızı kaçırmazsa Tay yemekleri baharatlı, tatlı-ekşi
soslu tavukları, deniz ürünleri ve
noddle’ları ile çok lezzetliydi. Restoranların salaş görüntüleri bizi
kaçırmadı. Zaten otel dışında daha iyi bir alternatif yoktu. Sahildeki
otelimizin restoranını sadece bir akşam yemeğinde ziyaret ettik. Ayağımız
kumlarda, gözümüz yıldızlarda, kulağımız dalgaların sesinde gayet romantik bir
akşam yemeğiydi.
Adada ulaşım için arkasında oturma düzeni oluşturulmuş havadar pikapları kullandık. Bazen
sadece bizi taşıyarak -
tabi ki pazarlıkla- taksiye, bazen de şoförümüz durduran
herkesi alınca dolmuşa dönen araçları. Kış mevsimini yaşayan Koh Chang, gün içerisinde bir saat kadar
yağmurlu oluyordu ama sıcacık bir yağmur altında yürümek bizi rahatlatan bir
aktiviteydi. Haziran - Ekim arası yağışlı dönemiymiş. Türkiye'den 5 saat ileri
olduğunu da unutmadan ekleyeyim. Masaja,
billur denize ve yeşile doyamadan tatilimiz sona erdi. Zamanın ağır geçtiği
hissi uyandıran sakinliği ise bizi tekrar kendine çekecek gibi.