9. yüzyılda Yunanca ve Latince astroloji, felsefe, tarih, coğrafya, botanik, tıp
ile ilgili el yazmaların tercüme edilerek resimlenmesiyle ilk örnekleri
görülmeye başlanan İslam minyatür sanatı yüzyıllar boyunca bir üslup olarak
gelişir. Bulunan en eski minyatür Fatımiler Dönemi’ne ait mısır parşömenlerinin
küçük parçalarıdır. Ortaçağ İslam dünyasının yoğun kültürel ortamında döneme
ait görsel imgeler ve motifler el yazmalarına yansır. Eserlerin başlangıcında
Allah’a ve peygambere övgü yer alır. Bağdat, Herat, Buhara, Şiraz, Tebriz,
İsfahan gibi İslam kentlerinde sanat okulları açılır. Her okulun kendine göre
karakteristik özellikleri vardır. İran minyatürlerinde şiir, roman, kahramanlık
ve hüzünlü aşk hikâyeleri, masallar konu olarak seçilir. Erkek kahramanlar ince
yapılı aşık delikanlılardır. Zarif kadınlar dramatik aşkın güzelleridir. Hayal
gücünün ve şiirsel bir anlatımın göze çarptığı minyatürlerde bezemeli yapılar,
süslü giysiler, motifli çizgiler, desenli halılar dekoratif etkiyi artırır.
Atölyelerde arta kalan değerlerin kaybolmasını önlemek için sayfalar arkalı önlü yapıştırılıp kitap gibi ciltlenir. Murakka adlı albüm defterlerde minyatür, desen, hat, tezhip örnekleri bir arada toplanır. 13. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan sanatsal çalışmaların koruyuculuğunu yöneticiler üstlenir. Fatımi halifelerinin minyatürlerle dolu zengin kütüphaneleri vardır. Çin’den Türkler’e, Türk sanatçılardan İran’a oradan da Batı’ya geçen minyatürün İslam sanatında en dikkate değer olanları; Yunanca’ya dayanmayan ilk orijinal çeviri (Hintçe’den) hayvan masallarını anlatan Kelile ve Dimne, Firdevsi’nin yazdığı İran kahramanlık destanı Şehname, Ebu Zeyd’in maceralarının aktarıldığı Hariri’nin Makamat, kozmoloji ve coğrafya ile ilgili Kazvini’nin 1280 tarihli Acaibü’l Mahlûkat ve Garaibü’l Mevcûdat ve Nizami Gencevi'nin beş bölümlü Hamse gibi el yazmalarında bulunur.