27 Şubat 2009 Cuma

Van Gogh’un Kaygısı

1880 yılında Belçika’dan kardeşi Theo’ya yazdığı mektuptan:
"Nasıl yararlı olabilirim dünyaya? Bir amaca hizmet etmem, iyi bir şeyler yapmam olası mı? Daha çok öğrenmenin, kimi konuları daha derinden incelemenin yollarını nasıl bulabilirim? Görüyorsun, hiç durmadan kafamı meşgul eden bu. derken kendimi yoksulluk yüzünden dört yanımdan kuşatılmış hissediyorum, ulaşamayacağım kadar uzakta olan belirli işlerin gerekli şeylerin dışına itildiğimi duyuyorum. Melankoliden kurtulamamamın nedenlerinden biri bu işte; sonra dostluğun, güçlü, ciddi sevgilerin olabileceği yerde bir boşluk buluyor insan içinde, moral enerjisini kemiren bir düş kırıklığı duyuyor; sanki yazgı, sevecenlik içgüdülerine karşı bir barikat kurmuş, içimde bir iğrenme seli yükselip beni boğacak gibi oluyor ve haykırıyorsun: Daha ne kadar sürecek bu Tanrım!...

…Tembellikten, karakter zayıflığından ve ruhsal boşluktan dolayı işe yaramaz insanlar vardır. Beni öyle biri olarak görmezsen sevinirim. Başka nedenlerle, bir işe yaramayan insanlar da olabilir. Faydalı olabilmeyi gerçekten isteyen ama tutuk oldukları, yaratıcı olmak için gerekenlere sahip olmadıkları, belki kötü kaderleri öyle istediği ve bir şey yapmak tümüyle imkansız olduğu için hiçbir şey yapamayan insanlar da vardır; böyle bir insan, ne yapabileceğini kendisi de bilemez, içgüdüsel olarak şunu hisseder: Durumumu değerlendirebiliyorum, iyi sayılırım. Bambaşka bir insan olabileceğimi biliyorum. Neyle uğraşmalıyım, neye hizmet etmeliyim? içimde bir şey var ama nedir? Bu farklı bir işe yaramazdır. İstersen beni onlardan biri kabul edebilirsin...

23 Şubat 2009 Pazartesi

Sanat Eseri Olan İnsan Hayatı

İnsan kendi kendisini oluştururken sanat eserine dönüşmez mi? Somut bir üretimde bulunmasa da yaşamı boyunca acı, sıkıntı, hüzün, mutluluk, neşe ve sevinç içinde olmamış mıdır? Sadece var olmanın altında çaresizliği duyumsamamış mıdır? Sanat yalnızca insanın belirli somut araçlar kullanarak ortaya çıkardığı bir üretim midir? Yaşayarak ve var olarak da durmadan kendini üreten insanın yaptığı bütün sanat eserlerinden üstün değil midir?

Normal bir sanat eserinde yetkinlik, özgünlük, içtenlik, özen, yeni bir şeyleri yeni bir tarzda sunmak ve nitelik önemliyken burada iyi veya kötü sunuş önemli değildir. Onun sanat olduğu ancak dışına çıkıldığında anlaşılabilir. Hiçlik ve boşluk içindeyken. Aynı zamanda yadsımayla; yaşantıyı, var olmayı, iyi ve kötü olarak adlandırılan her düşünceyi, kavramı ve eylemi.

İnsan yaşamının ya da yaşantılarının sanat olmasından kastedilen performans sanatı ya da tiyatro değil. Bu tür sanatlar da diğer insan eylemleri gibidir. Elbette insan tasarılarını ve düşüncelerini eyleme dönüştürme ve böylece kendi gelişimini sürdürebilme kaygısını taşır. Yaşantıların oluşabilmesi için de sürekli bir eylem gerekir hiçliğin ve yokluğun karşıtı olarak. Yine de eylem tek başına belirleyici değildir.

Yaşantıların toplamıyla oluşan insan hayatı bile, sanat olsa ne çıkar olmasa ne çıkar. Hoş olan ve zevk duyulan her şey gibi uyumsuzluğun ve başkaldırının da vardığı nokta ölüm olduktan sonra. Hiçbir haz, hiçbir keyif, hatta daha derin ve iz bırakıcı olsa da hiçbir mutluluk kalıcı değildir. Ve an dışında bir zaman da yoktur.

Nalan Yılmaz, Sanat Üzerine Düşünceler, 2 Haziran 2003, Hürriyet, Agora


Benzer yazılar:

Resim Üzerine Düşünceler 
Sınırları Kaldırandır Sanat 
Sanatçı Kimdir?

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.   Creative Commons License

22 Şubat 2009 Pazar

Sanatçı Kimdir?

Sanatçının üretimi tektir. Tıpkı bugüne kadar bir benzeri daha yaratılmamış insan gibi. Yüzyıllardır dünyaya gelen milyarlarca insanın birbirinden farklı olması gibi. Sanatçı yeni formlar ortaya koyar, eskileri tekrarlamaz ya da olanı değiştirir ve farklılaştırır.

Sanatçı değer taşıyan, benzeri olmayan bir çalışma içinde olandır. Bir eserin biçimlenmesi de becerinin, bilginin ve tekniğin ötesinde kendiliğinden gelen içten bir yetenek olan dehanın sayesindedir.


Sanatçı evren karşısındaki şaşkınlığını, hiçlik, güzellik ve onunla birlikte ölüm korkusunu coşkun bir şekilde kendini sezgilerine ve dehasına bırakarak bitmek bilmeyen bir çabayla ifadelendirmeye çalışandır.

Sanatçı sadece hoşa giden, estetiğe yönelik keyif alınabilecek ürünler değil sarsıcı, çarpıcı, kışkırtıcı, şaşırtıcı ve bir o kadar da düşündürücü eserler de oluşturandır. Sanatın tek amacı güzelliği yansıtmak ya da mesaj vermek değildir, olmamalıdır da.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Sınırları Kaldırandır Sanat

İnsanlar maddeyle, zamanla ve mekanla sınırlandırılmışlardır. Van Gogh’un güneşine girip Dionysos’un peşine takıldıklarında sonsuzluğun tadına varabilirler. Sınırları kaldırandır sanat. Coşkuyla kendinden geçişle doğayla bütünleşme, kendi dışına çıkma ve kendini kaybetme isteği içinde olma yaşama karşı sevinç duygusunu getirir ve sanatsal üretimlere neden olur.

Dünyaya geldiği andan itibaren insan bir oyunun içinde yer alır. Zamanla başkalarının oyunundan çıkıp kendisininkini oluşturur. Amaçsız ve çıkarsız olarak sadece eğlenmek için oynar oyununu farkında olmasa da. Sanat da çıkarsızdır ancak yalnız ortaya çıkaranın değil başkalarının da hoşuna giden ve yaşam hakkında belirli bir bakış açısı ileten anlamlı bir üretim olduğu için oyundan farklıdır...

Her insanın kendine özgü yaşamındaki ve düşlerindeki alternatif sonsuz yaşantılarının olağanüstülüğü hayranlık uyandırır. Dünya içinde bambaşka dünyaları barındırır. İnsanın yaşantılarından, çevresindeki olaylara karşı tutumundan, sorgulamalarından, araştırmalarından, düşüncelerinden, duygularından, sezgilerinden ve içindeki sevgiden yola çıkarak kendini ifade etmesindeki ve bunun dünyayı zenginleştirmesindeki büyülü güce yani sanata şaşırmamak ve saygı duymamak mümkün değildir.

20 Şubat 2009 Cuma

Resim Üzerine Düşünceler

*Resim yapmak için yetenek, ilgi, eğitim, teknik bilgi ve çok çalışmak gereklidir. Ancak bunlar yeterli değildir. Geçmişteki ustaların yapıtları ve çağın gelişmeleri takip edilmeli, çevreyi, insanları, doğayı, olayları iyi gözlemlemeli ve daha önce söylenmemişi, fark edilmemişi yakalayıp ortaya konmamış bir tarz edinebilmeli, üslup oluşturabilmelidir. Doğada yer alan ağacı diğerleri gibi resmetmek değil kendi algılarından ve imgelerden yararlanarak yeni bir bakış katıp öznel olduğu kadar nesnelleştirebilmelidir. Resmin kendi içindeki ışık, renk, çizgi, leke, biçim öğeleri bir kompozisyon olarak bütünlük içinde ve dengeli bir şekilde verilmelidir. Resim mesaj vermek zorunda değildir. Kendi içinde uyumu yakalayabilmelidir...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...