İngiliz Ressam Francis Bacon'ın (1909 - 1992) ve Amerikalı Ressam Georgia O'Keeffe'in (1887 - 1986) birbirinden farklı atölyeleri ve resimleri. Bana göre bu atölye görünümleri sanatçıların kişilik özellikleri ve ruh halleri konusunda fikir veriyor. İlkinin dağınık ve karmaşık çalışma odasına karşılık diğerinin son derece düzenli ve uyumlu odası dikkat çekiyor. Ve resimlerde de bu ruhun yansıması görülüyor.
17 Ocak 2014 Cuma
10 Ocak 2014 Cuma
19. Yüzyılda Paris
Yüzyılın
ortalarından itibaren öncü sanatçıların yaşadığı ve modern sanatın
temellerinin atıldığı bir yerdir Fransa. Geleneksel sanata ve akademiye
tepkiler arttıkça, klâsik resim kuralları yıkıldıkça Paris, 15. yüzyılda
Floransa, 16. yüzyılda Roma gibi sanatın kalbinin attığı merkez olur.
Bu dönemde Avrupa’da sanatsal etkinliklerin görüldüğü pek çok kent olsa
da Paris’in bambaşka bir büyüsü vardır. Fransa diğer ülkelerin
sanatçıları için Olimpos’tur. Bütün esin perileri orada yaşar sanki. O
nedenle resim ve edebiyat alanında yetenekli kişiler dünyanın sanat
merkezinde önemli hocaların atölyelerinde eğitimlerini, üretimlerini
sürdürerek Montmartre kafelerinde sanat ile ilgili tartışmalar yaparak
bu ortamı solumak isterler. Montmartre sadece ressamların
(Pierre-Auguste Renoir, Edgar Degas, Maurice Utrillo, Vincent van Gogh,
Henri Matisse, André Derain, Picasso vb...) değil oyuncu, şair, yazar,
dansçı, heykeltıraş ve müzisyenlerinde uğrak yeridir. Buradaki
kabareler, barlar, kafeler, atölyeler ve bohem hayat yeni zenginleri de
kendisine çeker. Fransız ressam Henri Toulouse Lautrec, Moulin Rouge ve
diğer kabarelerin ve yıldızlarının afişlerini yapar. 19. yüzyıl eski
dönemlerin tersine çoğunlukla ölümünden sonra değerlendirilen ilerici
sanatçıların çağıdır.
4 Ocak 2014 Cumartesi
27 Aralık 2013 Cuma
15 Aralık 2013 Pazar
Kafka Müzesi
Prag ile anılan Franz Kafka’nın Müzesi loş ve alışılmışın dışında iç mekan düzenlemesiyle yazarın bunaltılarını, umutsuzluğunu ve huzursuzluğunu hissettiren ilginç, merak uyandıran ve kasvetli bir deneyime davet ediyor. Yargı, Dava, Şato, Dönüşüm, Açlık Sanatçısı, Ceza Kolonisi, Amerika gibi kitapların yazarı Kafka’nın (1883-1924) ana dili Almancadır ama Çekçe’yi de çok iyi bilir. Babasının zoruyla hukuk eğitimini tamamlar. Baskıcı tutumundan dolayı iyi ilişkiler içinde olamadığı babasına pek çok hikâyesinde yer verir. Bu hükmedici tavır Kafka’nın kendine yönelik eleştirilerinde aşırıya kaçmasına, çelişkiler ve bunalımlar yaşamasına neden olur. Kitaplarında olanı değil kendi kurallarına uygun dünyayı kurgular Kafka çünkü dünya onun için ürperticidir.
Müzede yazarın kitaplarının ilk baskıları, yazışmaları, hayatına giren insanlarla ilgili belgeler, günlükleri, fotoğrafları, çizimleri, kullandığı nesneler dijital medya olanaklarıyla görsel, işitsel ve müzikle birlikte ziyaretçiye sunuluyor. Müzenin sürekli sergisi Varoluşçu Alan ve Hayali Topografya adlı iki bölümlü. Kafka’nın şehrinin derinliklerini, hayatını nasıl şekillendirdiğini ve üzerinde bıraktığı etkileri onun bakışıyla algılamak söz konusu. Prag melankolik büyüsüyle, başkalaştıran gücüyle, belirsizliğiyle ve boğucu mekansallığıyla Kafka’yı kuşatır ve varoluşuna harika bir arka fon olur.
Bu yazı lebriz sanal dergi'deki Prag ile ilgili yazımdan alıntıdır.
Prag ile ilgili diğer yazılarım:
Masal Kuleleriyle Prag
Prag'daki Müzeler
Prag'dan Görünümler
Praha Vytopna Restaurant
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
Müzede yazarın kitaplarının ilk baskıları, yazışmaları, hayatına giren insanlarla ilgili belgeler, günlükleri, fotoğrafları, çizimleri, kullandığı nesneler dijital medya olanaklarıyla görsel, işitsel ve müzikle birlikte ziyaretçiye sunuluyor. Müzenin sürekli sergisi Varoluşçu Alan ve Hayali Topografya adlı iki bölümlü. Kafka’nın şehrinin derinliklerini, hayatını nasıl şekillendirdiğini ve üzerinde bıraktığı etkileri onun bakışıyla algılamak söz konusu. Prag melankolik büyüsüyle, başkalaştıran gücüyle, belirsizliğiyle ve boğucu mekansallığıyla Kafka’yı kuşatır ve varoluşuna harika bir arka fon olur.
Bu yazı lebriz sanal dergi'deki Prag ile ilgili yazımdan alıntıdır.
Prag ile ilgili diğer yazılarım:
Masal Kuleleriyle Prag
Prag'daki Müzeler
Prag'dan Görünümler
Praha Vytopna Restaurant
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
11 Aralık 2013 Çarşamba
Duvar Gerillası Banksy
Kapitalizm,
savaş ve otorite karşıtı kara mizah içeren duvar resimleriyle ve Banksy
takma adıyla tanınan, kimliği belirsiz İngiliz sanatçı duvar gerillası,
sokak ressamı, politik aktivist ve yönetmendir. Kendini göstermemek
için uğraşması ilginin daha çok üzerine çekilmesine neden olur. Bu konu
şehir efsanesi haline gelir. 1974 yılında Bristol’da doğduğu
kesinleşmemiş bilgiler arasında yerini alır. Gördüğünü iddia edenler,
hatta sosyal medyada işçi tulumu giymiş fotoğrafını yayınlayanlar bile
çıkar. Üstelik bu durum Banksy hayranları tarafından tepkiyle
karşılanır.
Graffiti* sokaklarda boş duvarlara çoğunlukla sprey boyayla süslü yazılar yazılan veya resim yapılan; çoğunlukla yasak olan ve gizli uygulanan bir eylem. 90’larda çizmeye başlayan ve gittikçe postmodern bir kahramana dönüşen yeraltı sokak sanatçısı Banksy bu eylemin gizemini vurgular. Bristol, Brighton, Birmingham, Newcastle, Glasgow, Londra ve seyahat ettiği dünyanın başka kentlerinin duvarlarına ön yargıları protesto eden, düşündüren, dönüp baktıran, ince zekâ ürünü ve eleştirel graffitileri ile iz bırakır. Reklam panolarını elindeki boya fırçasıyla silen dev fareleriyle, Prenses Diana resimli İngiliz poundlarıyla, canlı farelerin ortaya salındığı sergisiyle, muhalif tavırlı çizgi dizi ‘The Simpsons’a eğlence sektörünün ardındaki gerçeği gösteren bir jenerik hazırlamasıyla kendinden söz ettirir.
Graffiti* sokaklarda boş duvarlara çoğunlukla sprey boyayla süslü yazılar yazılan veya resim yapılan; çoğunlukla yasak olan ve gizli uygulanan bir eylem. 90’larda çizmeye başlayan ve gittikçe postmodern bir kahramana dönüşen yeraltı sokak sanatçısı Banksy bu eylemin gizemini vurgular. Bristol, Brighton, Birmingham, Newcastle, Glasgow, Londra ve seyahat ettiği dünyanın başka kentlerinin duvarlarına ön yargıları protesto eden, düşündüren, dönüp baktıran, ince zekâ ürünü ve eleştirel graffitileri ile iz bırakır. Reklam panolarını elindeki boya fırçasıyla silen dev fareleriyle, Prenses Diana resimli İngiliz poundlarıyla, canlı farelerin ortaya salındığı sergisiyle, muhalif tavırlı çizgi dizi ‘The Simpsons’a eğlence sektörünün ardındaki gerçeği gösteren bir jenerik hazırlamasıyla kendinden söz ettirir.
4 Aralık 2013 Çarşamba
Aralık Hüznü
"Yapacak, duyacak, görecek hiçbir şey yoktu, her yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan ve zamandan tümüyle yoksun boşlukla. Bir aşağı bir yukarı, bir aşağı bir yukarı yürüyüp dururdu. Ama ne kadar soyut görünürlerse görünsünler, düşünceler bir dayanak noktasına gereksinim duyarlar, yoksa kendi çevrelerinde anlamsızca dönmeye başlarlar; onlar da hiçliğe katlanamaz. İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız."
Stefan Zweig, Satranç
23 Kasım 2013 Cumartesi
Yalnızca Hoş Geçen Saatlerimi Sayarım
"Resimlerimde
yaşanan, hayattan etkilendiğim toplumsal konulara yer veriyorum ve
bunları figüratif olarak işlemek için gerekli etkilerden yararlanıyorum.
Sosyal içerikli toplumsal konuları işlerken kendi iç dünyamı da,
gizemli, içe dönük, yarı fantastik olarak aktarmayı tercih ediyorum.
Toplumdaki çelişkileri dile getirirken sinemadan, televizyondan,
hikayelerden, romanlardan, şiirden, müzikten de faydalanıyorum. Herkesin
yüz yüze geldiği, dilinin ucunda olduğu halde söyleyemediği şeyleri
resim diliyle gün ışığına çıkarmaya çalışıyorum. Bir açıdan da kendi iç
dünyamın çıkmazlarını zorluyorum.
"56 yıllık yaşamımda -2000 yılında söylemiştir- resim beni bekledi ben de onu son nefesime kadar bekleyeceğim. Neden resim? İç dünyamı başkalarıyla zor paylaşırım. Zaten içe dönük bir insanım. Bir de resim olmasaydı büyük patlamanın olması kaçınılmazdı. Resim her şeye karşı hoşgörülü olmamı sağlıyor. Neden resim? Çünkü desenler, renkler ve çizgiler dünyamızdaki kara lekelerin üzerine yumuşak ve sade bir bulutmuşçasına inip ben'imizin ego denen küstah yanını kırıyor. Latince bir söz vardır ' Yalnızca hoş geçen saatlerimi sayarım'. Ben de yalnızca resimle geçen saatlerimi sayıyorum. Gerisi sahte bir düş. İşte o yüzden resim!" Nazmi Yılmaz
"56 yıllık yaşamımda -2000 yılında söylemiştir- resim beni bekledi ben de onu son nefesime kadar bekleyeceğim. Neden resim? İç dünyamı başkalarıyla zor paylaşırım. Zaten içe dönük bir insanım. Bir de resim olmasaydı büyük patlamanın olması kaçınılmazdı. Resim her şeye karşı hoşgörülü olmamı sağlıyor. Neden resim? Çünkü desenler, renkler ve çizgiler dünyamızdaki kara lekelerin üzerine yumuşak ve sade bir bulutmuşçasına inip ben'imizin ego denen küstah yanını kırıyor. Latince bir söz vardır ' Yalnızca hoş geçen saatlerimi sayarım'. Ben de yalnızca resimle geçen saatlerimi sayıyorum. Gerisi sahte bir düş. İşte o yüzden resim!" Nazmi Yılmaz
Nazmi Yılmaz ile ilgili diğer bağlantılar:
Kadın Ruhunu Resmeden Nazmi Yılmaz
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Sergileri
Ameliyat
9. Yıl Anısına
7. Yıl Anısına
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Manzara Resimleri
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
17 Kasım 2013 Pazar
Beyaz Ağaç Karyola
Açık gri ahşap zemin, beyaz mat
duvarlar, tavanda gökyüzü rengiyle büyülü bir ormanda uyanıyormuş gibi
hissettirebilir. Shawn Lovell Metalworks tasarımı karyola beyaz rengiyle baharı değil daha çok kış rüyasını çağrıştırıyor. Başucundaki dalına güvercin aydınlatma yakışır. Beyaz nevresim takımı güzel ama kuşlu da hoş olabilir.
12 Kasım 2013 Salı
Fang Ailesi ve Sanat
Kevin Wilson’ın sinemaya da
uyarlanacak olan 2011 tarihli ‘Fang Ailesi’ adlı kitabı çağdaş sanatı ve aile
kavramını keskin bir mizahla, hayal gücüyle ve canlı bir anlatımla ele alıyor.
Romanda Caleb ve Camille Fang üniversitede tanışıp evlenen bir çifttir. İkisi
içinde sanat her şeyden önemlidir. A ve B olarak adlandırdıkları çocukları
Annie ve Buster doğdukları andan itibaren çoğu zaman istemeden anne ve
babalarının kurguladığı, bazen de kendiliğinden gelişen performansların bir
parçası olurlar. Onlar bir ailedir ve birbirlerine bağlılıklarından dolayı
sanatları başarılıdır. Ancak çocuklar belli bir yaşa gelince memnun olmadıkları
bu düzenin figüranlığından kurtulmak için evden ayrılarak kendi yollarını
çizerler. Buster üçüncü kitabına bir türlü başlayamayan bir yazar, Annie gün
geçtikçe ünlenen ve olumlu eleştiriler alan bir aktris olur. Buster bir dergi
için uçaktan paraşütle serbest atlayış, domuz pastırması festivalleri, sanal
oyun grupları, çöl aracı kullanmak gibi konularda makaleler yazar ve tüm
bunları hayat değiştiren eğlenceli etkinlikler gibi göstermesi gerekir. En son
Nebraska’da ileri teknoloji ürünü patates bazukası üreten dört eski askerle
ilgili makale hazırlamak için incelemeye ve röportaj yapmaya gider. Orada
ilginç silah test edilirken Buster’in yüzüne isabet alarak sağ tarafını
tanınmaz hale getirir. Hastaneden çıktıktan sonra parasız ve ne yapacağını
bilmez durumdayken ailesini arar. Annie ise bir sahnede üstsüz oynaması
konusunda sıkıntı yaşar. Bunu aşabilmek için uğraşır ve sonunda sette yarı
çıplak dolaşır. Fotoğraflarının çekilip internette yayılmasının ardından alkole
sığınır ve zor günler geçirir.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)