tasarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tasarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2008 Perşembe

20. Yüzyılda Mobilya Tasarımı 2


Mobilya alanında 1950'ler bazen kitsch sınırlarını zorlayan mantarsı, eğrisel tasarımların olduğu yıllardır. Dönemin en önemli ismi Charles Eames'tir. Mimar Euro Saarinen'in 1956 tarihli tek bacaklı Lale Sandalyeleri de tüm dünyaya yayılmıştır. Plastik malzemenin kalıba dökülmesiyle oluşturulmuş sandalyelerin oturma kısmında renkli kumaş minderler yer alır. Harry Bertoia'nın organik biçimli sandalyeleri çelik krom ağdan bir yastıkla meydana getirilmiştir. Polyester, alüminyum, kontrplak kullanımları dikkati çeker. Yaslanılan ağ kısım yelpaze gibi açılmıştır. Oturulan bölümde kumaş minder kullanılır. Ayaklar ince çubuklar halindedir. Charles Eames'in chaise lounge adlı mobilyası kalıplanabilen sert plastikten yapılmıştır. 1948 tarihli bu koltuk sentetik örtüye sahiptir. Henry Moore'un heykellerini andıran koltukta simetri ve orana uygunluk önemsenmemiştir. Koltuk ince bacaklarla çarpı şeklinde kaide üzerine oturur...

25 Kasım 2008 Salı

20. Yüzyılda Mobilya Tasarımı 1

Mackintosh, Tepe Evi Sandalyeleri, 1897,
20. yüzyılın başlarında üretilen mobilyalar gerçek ve zengin sanat alıcılarıyla orta sınıfa hitap eder. Tasarımcı her iki kesimi dikkate almak zorundadır. "İskoç'un liman şehri Glaslow Sanat Okulu'nda Japon sanatından etkilenen bir grup mimar ve sanatçı yeni bir stil geliştirdiler, az süslemeyi ve siyah beyaz renkleri tercih ettiler. Art Nouveau'nun son dönemlerinde grubun başında bulunan Charles Rennie Mackintosh ince zarif yatay ve dikey hatlardan kurulu formlar kullandı." (1). Mackintosh'un 1897 yılında tasarladığı sandalyeleri sade süsleme öğeleriyle Art Nouveau'nun son dönem örneklerini gösterirler. Hellensburg'daki Tepe Evi'nin yatak odası için 1903 yılında yaptığı sandalyede yatay ve dikeyin vurgulandığı geometrik formlar ve yalınlık göze çarpar..

Art Nouveau'dan sonra 1920 ve 30'larda görülen bir diğer akım Art Deco'dur. "20. yüzyılın başlarında Almanya ve Avusturya'nın geleneksel el sanatları atölyelerinde üretilen mobilyalara dayanan bir akımdır. 1930'lara kadar özellikle Jacques Emile Ruhlmann, Andre Gnoult ve Eilen Gray gibi tasarımcıların öncülük ettiği bu üslupta üretilen mobilyalarda sedef, fildişi, abanoz, altın, gümüş, kaplan ve leopar postları ile parlak renkli ipekli kumaşlar gözde malzemeler olarak kullanılmıştır." (2). 

22 Kasım 2008 Cumartesi

Gelenekten Kopuş: Art Nouveau

19. yüzyılın ikinci yarısından sonra zevksiz makine üretimine karşı çıkan Arts and Crafts hareketinin (Güzel Sanatlar ve El Sanatları) yalın ve işlevsel mobilya tasarımları sonraki dönemleri de etkiler. El işçiliğinin ve zanaatın öne çıkarılması yanı sıra sanatın herkese ulaşabilmesi 1890-1914 yılları arasında Avrupa'da ve Amerika'da kendini gösteren Art Nouveau (Yeni Sanat) tarafından da önemsenir. 1862 yılından sonra Dünya ticaret fuarlarında Japon ahşap baskıları, tekstiller, porselenler sergilenmeye başlar. Bunun sonucunda Doğu dünyasına, Japonya’ya ve Çin’e ilgi artar. Tarihselci yaklaşımlardan uzak durarak geleneksel sanattan kopan ve doğanın çekiciliğine kapılan ‘Yeni Sanat’ tüm dünyada benimsenir.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Defterler

Her elime aldığımda hüzünle gülümseyen bu defterler yol gösteren, bazen çıkmazlara, karamsarlığa, umutsuzluğa iten ve yüzlerce, binlerce yılı aşarak sonsuzluğa giden düşünceleri barındırıyor. Onunla geçirilen anlarla önem kazanan nesne anlamını ve değerini fark edilerek ve kullanılarak bulur. 

 1. defterden bazı sayfalar


3. defterden bazı sayfalar

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

8 Ağustos 2008 Cuma

Bir Joan Miro Resmi İstiyorumm!!

Bugün üç ay gecikmeli olarak Joan Miro sergisini gördüm. Sergi Pera Müzesi'nde ve benim bu müzeye yanlış hatırlamıyorsam ilk gidişim. Ne ayıp!!! Nereden baksam on sekiz yıllık hayranlığım var Miro resimlerine. 19. yüzyılda Van Gogh benim için neyse, 20. yüzyılda Miro'da o. Yıllarca pek çok yere onun resimlerini kopya ettim. Mesela yırtık jean, mont arkası, dolap kapakları, komodin çekmeceleri, tepsi, deniz kenarından topladığım taşlar... Örgü örmeyi pek beceremem ama siyah bir süeter örüp ön ve arkasına yine Miro figürleri işledim. aslında Miro'nun çizimleri benim içime de işledi. Röprodüksiyonları yıllarca bana eşlik etti.

Sarı, mavi, kırmızı, siyah, beyaz... Renklerin uyumu ve karşıtlığı, biçimlerin yalınlığı, çizgilerin bir araya gelişindeki o şaşırtıcı etki. Siyah bir noktadan başlayan ve zikzaklarla devam eden ince ve kalın hatlı çizgiler, kıvrımlar, yuvarlaklar, yarım daireler, üçgenler, kareler, oklar, ay ve yıldızlar, gözler, lekelerden oluşan biçimler, kuşlar, kadınlar, stilize figürler... Düşsel ve gizemli nesnelerin özenli bir şekilde düzensiz sıralanışı sanatçının bağımsız ruhuna rağmen sürrealistlerle yakınlığını da gösteriyor.

Çoğunlukla aside yedirme ve taş baskılar, birkaç heykel, bir vazo, kitap için hazırlanan resimler sergileniyordu. Hepsini beğendim ama sadece üç tane olan tuval üzerine yağlıboya resimlerinin karşısından ayrılamadım. Sanırım milyon dolarlara ihtiyacım var bir Miro resmi alabilmek için. Çok zor olmanın ötesinde bu. İyi ki Miro yaşamış ve bu sıradışı resimleri yapıp başkalarıyla da paylaşmış.

Sergiyle ilgili detaylar için bakınız: http://www.peramuzesi.org.tr/Sergi/Miro/56

*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...