İstanbul'a 97 km mesafede ve bir buçuk saatte ulaşılan Ağva, Şile ilçesine bağlı bir mahalle. Dört mevsim ziyaret edilen Karadeniz kıyısındaki bu şirin yere Haziran ayında bir haftasonu gittik. Hava İstanbul'da hafta içinde yer yer bulutlu ve yağmurluyken, Cumartesi ve Pazar günlerinde güneşli olması denize girmek ve gezmek açısından sevindiriciydi. Ağva, Yeşilçay ve Göksu nehirleri arasında kalan bir yerleşim. Nehrin denizle birleştiği yerde uzun bir sahil yer alıyor. Fener tarafına doğru plajda bir tesis göze çarpıyor. Ayrıca nehir kıyısı boyunca ve sahil tarafında yol kenarındaki otellerin havuzları da bulunuyor.
22 Haziran 2015 Pazartesi
15 Haziran 2015 Pazartesi
Kafka'nın Çizimleri
Franz Kafka, 1922 |
5 Haziran 2015 Cuma
Sonbahar'da Saklıkent Kanyonu
2014 Kasım ayındaki bir haftasonu gezisini henüz yazma fırsatı buluyorum :) Daha önce yine aynı arkadaşlarımla Adrasan'a tatile gitmiştik. Harika bir denizi ve doğası olan Adrasan'da kalıp Olimpos, Çıralı, Demre, Myra ve Kekova'yı gezmiştik. Aslında bir ara oraları da yazmalı. Bu kez arkadaşlarımdan birinin kız kardeşinin düğünü için İstanbul'daki nikahta aniden karar verip sonraki haftasonu Kaş'a hareket ettik. Dalaman'dan transferle yaklaşık 2.5 saatte Kaş'a vardık. Düğünün ilk aşaması Kaş'ın köylerinden birindeydi. İki arkadaşımla birlikte onların köye yolculuk saatine yetişemedik. Vakit kaybetmeden araba kiralayıp yakınlardaki antik yerleşimleri ve doğal parkları gezmeyi planladık. Kaldığımız apart otele küçük bavullarımızı ve sırt çantamızı bırakıp yola çıktık.
İlk olarak Fethiye'ye 40 km, Kaş'a ise yaklaşık 60 km uzaklıktaki Saklıkent'e gittik. Kaş'tan Saklıkent'e giderken Kalkan'a kadar solumuzda kalan Akdeniz manzarası oldukça güzeldi. Özellikle Kaputaş Plajı'nın bulunduğu bölge. Eşen çayının bir kolu olan Karaçay'ın üzerindeki Saklıkent'i ilk kez 15 yıl önce kız kardeşlerimle Fethiye tatili sırasında gezmiştim. O zaman yaz mevsimiydi, su daha sakin ve alçaktı. Jeolojik çatlama sonucunda meydana gelen sarp ve derin vadide, buz gibi akan kaynak sularının içinde ıslanarak, halatlara tutunarak, büyük kayaların ve taşların üzerine inip çıkarak doğal parkurda epey ilerlemiştik. Duvarların arasına sıkışan kayalarla, dar yarıklarla karşılaşılan bazı bölümleri zorlu, gayret isteyen ama son derece eğlenceli bir yürüyüştü. Üstelik yaz sıcağında oldukça serinletici bir aktiviteydi. Bu kez Kasım ayı olduğu için hava bulutlu ve serindi. Kanyonu gezmeden önce su kenarındaki birkaç restorandan birinde bizim gibi acıkmış ördeklerin ve sevimli yavru köpeklerin eşliğinde karnımızı doyurduk. Yöresel kilimler üzerindeki yer minderlerinde oturulan ve keyif için hamak da olan mütevazi restoranlar boştu haliyle. Çok fazla yiyecek çeşidi de yoktu. Zaten sadece birkaçı açıktı. Yerli yabancı binlerce kişinin ilgisini çeken ve ziyaret ettiği bir yer olduğu için yazın daha farklıdır.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)