14 Aralık 2012 Cuma

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın İstanbul'u

"...Asıl İstanbul, yani surlardan beride olan minare ve camilerin şehri, Beyoğlu, Boğaziçi, Üsküdar, Erenköy tarafları, Çekmeceler, Bentler, Adalar, bir şehrin içinde adeta başka başka coğrafyalar gibi kendi güzellikleriyle bizde ayrı ayrı duygular uyandıran hayalimize başka türlü yaşama şekilleri ilham eden peyzajlardır. Onun için bir İstanbul'lunun gündelik hayatında bulunduğu yerden başka tarafı özlemesi çok tabiidir.... Bu ani özleyiş ve firarların arkasında tabiat güzelliği, sanat eseri, hayat şekilleri ve bir yığın hatıra çalışır. s: 141-142

...Doğduğu, yaşadığı şehri iyi kötü bilmek gibi tabii bir iş, İstanbul'da bir nevi zevk inceliği, bir nevi sanatkarca yaşayış tarzı, hatta kendi nev'inde sağlam bir kültür olur. Her İstanbullu az çok şairdir, çünkü irade ve zekasıyla yeni şeyler yaratmasa bile, büyüye çok benzeyen bir muhayyele oyunu içinde yaşar. s: 145

...Eski İstanbul mahallelerinde satıcı sesleri bütün bir günü baştan başa idare eder, saatlerin rengini verirdi. s: 152

...Şehirde yeni çıkan nağmeleri çocukların macunculardan öğendiği, asmalı, tozlu sokaklarında, kıymetler dünyasının her gün bir parçası kaybolan bir insanlığın tehlike sezmiş bir sürü insiyakıyle birbirine sokulup yaşadıkları, eski İstanbul mahalleleri artık sadece bir hatıradır. İşin garibi onlarla beraber toplu yaşamayı, toplu eğlenmeyi de kaybettik.  Eski İstanbul'da hatta benim çocukluğumda bile zengin, fakir her sınıf beraberce eğlenirdi. Mehtap sefaları, Kağıthane alemleri, Çamlıca gezintileri, boğaz mesireleri şehrin adeta beraberce yaşamasını temin ederdi. s: 157

7 Aralık 2012 Cuma

3 Aralık 2012 Pazartesi

Eşiklerin Tanrısı

Antik Yunan Mitolojisindeki ruhlar ve rüyalar kılavuzu, haberci, lirin mucidi, geçişlerin, yolcuların, çobanların, hırsızların şakacı ve kurnaz tanrısı Hermes: zamansızlığıyla, kararsızlığıyla, mekana sığmayışıyla, uçuk ve çelişik karakteriyle, belirsizliğiyle güncellliğini koruyor. Aslında postmodern zamanları simgeliyor gibi. Tabi postmodernden de söz edebiliyorsak.  Gece ile gündüzün, rüya ile gerçeğin, bilinçle bilinçdışının, bilinenle bilinmeyenin, ölümle yaşamın, Tanrılarla insanların arasında duran eşiklerin tanrısı Hermesin bu özelliklerinden dolayı yollarda onu simgeleyen sınır taşları dikilirdi. Önceden tahmin edilemeyen, beklenilmeyen şeylerin ustası, yol gösterici ve sınırların hakimi Hermes yaratılan ilk kadına ismini de verendir. Pandora: bütün tanrılardan armağan. İsim ve bütün kötülüklerin içinde gizlendiği bir kutuyu açması ile kadına yüklenen anlam ne kadar erkekçe bir bakış açısı...

8 Kasım 2012 Perşembe

Mavi Zambaklar ve Moda

Sakıp Sabancı Müzesindeki 'Monet'nin Bahçesi' sergisine gitmek için hiç durmayan ve şiddetli yağmurlu bir günü seçmişim. Yüksel Arslan'ın Santral İstanbul'daki retrospektifine de en soğuk günde gitmiştim. Sanat aşkı kar, yağmur dinlemiyor :).  Claude Monet'nin neredeyse soyut denilebilecek tabloları  etkileyici. Özellikle boyutları, boya dokusu, birbirinden ayrı fırça vuruşları, ışık, renkler izleyeni kendine çekiyor. Doğadan esinlenip geçici, anlık ışık oluşumlarını yansıtan sanatçı "Kuşlar nasıl ötüyorsa biz de öyle resim yapıyoruz" diyerek empresyonizm hakkında düşüncesini belirtir. Giverny'deki bahçesindeki  ışığın etkileriyle büyülü bir hal alan nilüferleri ve diğer çiçekleri tonların birbiri içinde eridiği, zarif biçimde ve sonsuz geçişlerle resmeder.

Müzedeki diğer sergi: 'Bir Ülke Değişirken - Tanzimattan  Cumhuriyete Türk Resmi'.  Bu galeride müzenin koleksiyonundaki resimler sürekli teşhirde.  Sergi Türk Resim Sanatı'nın gelişimini göstermesi açısından önemli. Şeker Ahmet Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Osman Hamdi, Süleyman Seyyid, Hoca Ali Rıza, Nazmi Ziya, İbrahim Çallı, Fikret Mualla vb. isimlerin manzara, natürmort ve figürlü çalışmaları görülebiliyor.  Fransa'da yaşamış olan bohem ressam Fikret Mualla'nın* aynı anda hem neşe hem melankoli barındıran, hayatı olağan akışı içinde gösteren resimlerinin ruhsal durumuyla ve bunalımlarıyla da ilgisi var. Herhangi bir sanatsal hareket içinde yer almayan, benzersiz çalışmaları kendi gerçekliği içinde bağımsız.

28 Ekim 2012 Pazar

Takıda Doğa


Ümit Aybek, Sema Karcı, Eddera, Meral Saatçi, Sarraph, Mirenda, Batya Kebudi vb. tasarımlarında doğa figürleri

20 Ekim 2012 Cumartesi

Gri - Mavi Kanepe

Desenler göz yorup karmaşa oluşturur. Pek tercih etmem ama bu tasarımın özellikle renk uyumunu beğendim. Bohem tarzdaki kanepede desenler düz yüzeyler arasında ölçülü kullanılmış. Bir de fiyatı uygun olsaymış!  
          

MaxxDepo İstanbul Patchwork Chesterfield Koltuk

10 Ekim 2012 Çarşamba

Kuş, kuş, kuş...


Bonadea, Adya, Ashyl, Chavin, Lucky Beads, Nayad Bal, Zerger, Dilek Abay, Besign Jewellery vb.  tasarımlarında kuş

17 Eylül 2012 Pazartesi

Albatros

Tayfalar çoğu zaman tutar eğlenmek için
Albatrosları, bu iri deniz kuşlarını,
O acı girdaplarında kayıp giden geminin
Ardındaki tasasız yol arkadaşlarını.

Döşemeler üstüne bırakıldıklarında,
Bu acemi, utangaç mavilik kralları,
Çekilen kürek gibi hep yanı başlarında
Yorgun düşer kocaman ve beyaz kanatları.

Nasıl da sakar ve güçsüz bu kanatlı yolcu!
Eskiden ne güzeldi, gülünç ve çirkin oysa!
Biri taklit ederken topallayarak onu,
Pipoyla gagasını dürter bir başka tayfa!

Şair de benzer elbet bulutlar prensine
Fırtına ile yoldaş, ok atana alaycı;
Yuhalanarak sürgün edilmiş yeryüzüne,
Yürümesini önler onun dev kanatları.

Charles Baudelaire (Çeviren: Ahmet Necdet)


12 Eylül 2012 Çarşamba

Üsküdar'ın Şirin Semti: Sultantepe

"Selim siz bu Sultantepe için bir şeyler yazmalısınız. Bundan güzel yer olamaz... Sultantepe'de peyzaj bütün ilham ve keşifti... İstanbul'dan nasıl ayrılabilirim... Elimden gelse hep orada otururum." Aydaki Kadın - Ahmet Hamdi Tanpınar

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Resim Sanatına Yakınlığı

Ahmet Hamdi Tanpınar Cumhuriyet Dönemi’nin şairi, roman ve hikâye yazarı, edebiyat tarihçisi, eleştirmen olmasının yanı sıra, sanatın pek çok dalına ilgi duyup yazılar yazmış çok yönlü ve entelektüel bir ismidir. Edebiyat Fakültesini bitirmiş, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in öğrencisi olmuş, Avrupa’daki müzeleri ve galerileri gezmiş yazar kitaplarında özellikle resim, müzik ve mimari hakkındaki düşüncelerine sıklıkla yer verir. ‘Mahur Beste’, ‘Huzur’, ‘Aydaki Kadın’ gibi romanlarında detaylı anlatımlarla resimle ilgili konulardan, sanatçılardan söz eder. Ressam veya resim sanatına düşkün karakterlerle birlikte günlük hayatı, İstanbul’un manzaralarını, bir kadının elbisesini veya saçını tarif ederken ünlü sanatçıların tablolarına gönderme yapar. Doğanın veya kadının muhteşem görünümlerini anlattığı etkileyici ve uzun cümleleriyle okuru metne çekerken zihinde görsel bir imge oluşturur. Romanı, şiiri, musikiyi, resmi, felsefeyi, tarihi birbirleriyle bağlantılı biçimde kurgular, böylece biçim ve içerik de çok katmanlı olur, çağrışımlarla zenginleşir. Okuyucu bu ilişkileri kavrayabildiği sürece romanın içine girer.

Hayata sanatın penceresinden bakan yazarın İstanbul hayranlığının belirgin biçimde hissedildiği ‘Huzur’un melankolik karakteri Mümtaz âşık olduğu kadını ve aşkını sanatsal bir duyarlılıkla düşünür. Sevgilisi Nuran’la Boğazı, İstanbul’un eski ve yeni yerleşimlerini gezdiklerinde musiki, resim, heykel, mimari, şiir, felsefe, huzur ve aşkla bütünleşerek estetik bir haz duyar.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...