2 Mart 2010 Salı

Küçük Prens'li Ayakkabılar


Bu harika ayakkabıların yetenekli genç tasarımcısı Nur Teker'i ve markası Milkyhead'i tebrik ediyorum. Topuk ölçüsü yüksek ama belki de rahattırlar. Üzerinde Antoine de Saint-Exupéry'nin 'Küçük Prens' adlı hikayesinden desenlerin yer aldığı Bootie'ler edebiyat, sanat ve tasarım birlikteliğine güzel bir örnek de oluşturuyor. 

Dünya'da en çok satan kitaplardan biri olan ve suluboya çizimlerinin hepsinin yazara ait olduğu Küçük Prens'in hem çocuklara hem yetişkinlere yönelik hikayesini bilmeyen yoktur ya da azdır diye düşünüyorum. "Hoşça kal," dedi tilki. "İste sana vereceğim sır. Hem de çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Göz hiçbir şeyin özünü göremez." Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: "Göz hiçbir şeyin özünü göremez."

11 Şubat 2010 Perşembe

Bu Çoraplar Başka

Günlük hayatı kolaylaştıran, güzelleştiren milyonlarca tasarım yapılıyor: evde kullanıma yönelik hem rahat hem görünümüyle dikkat çeken koltuklardan tutun, mutfaktaki bir tuzluğa ya da giydiklerimize kadar etrafımızdaki nesneler  hep bir tasarım ürünü* sonuçta. Genellikle sadeliği tercih etsem de Les Queues de Sardines markasına ait bu çoraplar illüstrasyonundan dolayı çok hoşuma gitti. Biraz çocuksu belki ama güzel.

*Her tasarım güzeldir ya da sanatsaldır demek mümkün değil elbette. Her sanat ürünü bir tasarımdır ama her tasarım sanat değildir.

7 Şubat 2010 Pazar

Francis Bacon'ın Dehşetli Figürleri

1909 yılında İrlanda’nın Dublin kentinde doğan ve erken yaşlarda kronik astıma yakalanan İngiliz sanatçı resim eğitimi almadan kendi kendini yetiştirir. 1926 yılında Londra’ya gittiğinde kafasında ne yapacağına dair bir planı yoktur. Annesinden gelen mütevazi bir harçlıkla yetinir. 1927’de Berlin’e seyahat eder. İki ay kaldığı Berlin’de yeteneklerini geliştirmede yardımcı olacak insanlarla karşılaşır. Bir sergi açılışında tanıştığı, görsel sanatlarla ilgilenen Yvonne Bocquentin Fransa’daki evlerinin yakınlarında Bacon için bir oda hazırlatır. Chantilly’de kaldığı üç ay içinde onu en çok etkileyen Nicholas Poussin’in ‘Masumların Katledilmesi’ adlı resmindeki çocuğunu korumaya çalışan kadının ağlayışıdır. Bu sahne zihninde yer eder. 1927’de bir sergide Picasso’nun desenlerini görür ve ressam olmaya karar verir. Suluboya desenler yapar. Sanatçıların yaşadığı bohem semt Montparnasse’a taşınır. Sergileri ve gösterime giren son filmleri izleme fırsatı bulur.

1928’de Londra’ya döner, iç mimar ve mobilya tasarımcısı olarak bir stüdyoda çalışır. 1933 yılında gerçek anlamda ilk resmi (
Çarmıha Geriliş) sergilenince ve Herbert Read’in kitabında röprodüksiyonu yayınlanınca artık ressam olarak kariyerine devam eder. Böyle umut verici başlangıçtan bir yıl sonra ilk kişisel sergisini açar. 1936 yılındaki Londra’da Uluslararası Sürrealist Sergisi’ne yeterince üstgerçekçi bulunmadığı için resmi kabul edilmez. Bu reddediliş sonrasındaki yıllarda ilk resimlerinin çoğunu tahrip eder. İkinci Dünya Savaşı sırasında sivil savunmada gönüllü olarak görev alan Bacon’ın astım rahatsızlığı ilerler. Kiraladığı yazlıkta savaşın bıraktığı etkileri yansıtan görüntüler üzerine yoğunlaşır. 1944’ten sonra Londra’da sanat çalışmaları hızlanır. Turuncu renkli arka plana sahip triptikleri eleştirmenlerin ilgisini çeker.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...