İstanbul saklı hazinelerle dolu bir kent. Her bir semtinde modern hayatın gereksinimleriyle donatılan dükkanlarla
birlikte tarih, gelenek, kültür ve hayat kesişir. Geçmiş ve günümüz iç içeliği
hissedilir. Geçtiğimiz cumartesi arkadaşlarımla Üsküdar ile Beylerbeyi arasında kalan ve kendine has mahalle
dokusunu koruyan semtlerden biri olan Kuzguncuk'a
Arttravel'ın düzenlediği turla gittik ve iyi de yaptık. İstanbul'da yaşayanlar çoğunlukla bir koşuşturma içinde zaman tüketirler. Hiçbir şeye vakit yok gibidir. Boğaz yolundaki bir semtin caddelerinde, sokaklarında gezinmeden; oradaki hayata dokunmadan belki de pek çok kez geçip giderler. Bu gezi ile o sokaklarda dolaşıp, üç dinin ibadet mekanlarını ziyaret etmek güzel bir deneyim oldu.
Sabah 9.30' da tura katılanlar Harbiye'deki Vip Turizm önünden alınıp
10.00'da Kuzguncuk'a ulaştılar. Ben Harbiye'ye geçmedim, evden
Kuzguncuk'a erken geldim. Bir süre deniz kıyısından Boğazı seyrettim sonra iskele karşısındaki bir sokağa girdim ve
fotoğraf çektim. Hava 10 dereceyi gösteriyordu. Soğuk sayılmazdı ama
yine de saatlerce dışarıda olacağımız için üşünebilirdi. Gezimiz çocukluğu
Kuzguncuk'ta geçmiş, bugüne kadar mimarlık ve restorasyon alanlarında sayısız proje gerçekleştirmiş değerli mimar Dr.
Sinan Genim'in İsmet Paşa Restoranı yanındaki küçük sahil parkında bize o
yapıyla ilgili kendi anılarını da aktarmasıyla başladı. Bu parkta 1831 tarihli, beton bir duvar üzerindeki mermer dikdörtgen
çerçeve içinde ayna taşından yapılmış bir çeşme de bulunuyor. Yaptıranı bilinmeyen, yaprak motifleriyle süslü çeşmenin üst kısmındaki oval rozet içinde kitabesi yer alıyor.