28 Ağustos 2015 Cuma

Wang Yue ve Ağaç Kovuğu Resimleri

Çinli genç sanatçı Wang Yue ağaç kovuklarını boyayarak sokak sanatının farklı ve ilginç bir türüne imza atıyor. Aslında yıkıntı duvarlar üzerine graffitiler yapmayı planlayan Yue, bir gün yürüyüş sırasında renksiz, yapraksız, kasvetli ve kuru görünen ağaçların kırık kabuklarının altındaki yüzeyin düzgünlüğü nedeniyle üzerine resim yapılabileceğini fark eder ve fikrini değiştirir. 2013 yılında Dalian Politeknik Üniversitesi’nde çağdaş sanat lisansüstü programında öğrenciyken, profesörlerden destek alarak iki ayda 16 resimden oluşan ‘Ağaç Kovuğu Resimleri’ projesini gerçekleştirir. Arkadaşı Li Yue kamerayla onun kamusal sanat çalışmalarının kaydını tutar. Wang Yue, Jiuzhong caddesinden gelip geçenlerin dikkatini çeken ve Meitu adını verdiği bu uygulamalarla yaratıcı fikirlerini ortaya koyar. Kent hayatı içindeki doğal alanları keşfetmek, çevre bilincini geliştirmek ve doğanın yaşama kattıkları üzerinde yoğunlaşır. Sokaklarda yürürken ya da araçlarda giderken görülen binaların, çöp kovalarının, reklamların ve tabela karmaşasının ortasındaki, kentsel çevreye saygılı resimler eğlenceli, hoş ve sıcak bir deneyime davet eder. Aynı zamanda üç boyutlu ve canlı bir görsel etkiye uyandırır.

21 Ağustos 2015 Cuma

Banksy'nin Kasvetli Parkı: Dismaland

Esrarengiz ve bilinmeyen İngiliz graffiti sanatçısı, siyasi aktivist, yönetmen ve ressam Banksy'nin 2009 yılından sonra İngiltere'deki ilk sergisi 22 Ağustos'ta ziyarete açılıyor. Bristol'da Weston-super-Mare'in 2.5 dönümlük terk edilmiş sahilinde* aylardır gizli bir şekilde hazırlanan ve "küçük çocuklar için uygun olmayan aile eğlence parkı" olarak düzenlenen anti-ütopik tema parkı Dismaland'de** Banksy'nin 10 heykeli ve graffitisi yer alıyor. Ayrıca Damien Hirst, Bill Barminski, Caitlin Kiraz, Polly Morgan, Josh Keyes, Mike Ross, David Shrigley, Bast ve Espo dahil dünyanın pek çok yerinden 58 sanatçının da olağandışı ve rahatsız edici çalışmaları görülüyor. Katılan sanatçıların çoğu Banksy ile hiç karşılaşmamış olsa da bu serginin parçası olmaktan memnun. Kendine özgü toplumsal ve siyasi eleştirileriyle şaşırtmayı seven Banksy, sanat alanlarının dışında gerçekleştiği için pop up nitelikteki gösteride yine ziyaretçileri sarsıp düşündürecek. İzleyicinin de katılımıyla interaktif sanat eserlerinin, rastgele canlı performansların ve kazanması imkansız oyunların da içinde olduğu bu büyük projede eğlence ve anarşizm birlikteliği dikkat çekiyor.

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Mavi Kuş

Mavi kuş ile ilgili pek çok şiir, şarkı ve kitap yazıldı. Twitter logosunu andıran yandaki tombul mavi kuş bugün dayanılmaz sıcaklar nedeniyle açık olan pencerelerin cereyan yapıp kapıyı çarpması sonucu düşüp kırıldı. Orijinalinde tek renk olan ve kırılmadan önce kanadını griye, gagasını beyaza boyadığım seramik kuş kapı üzerindeydi. Dağılan parçaları toplayıp yapıştırdım. Mavi ve son derece sade ama etkileyici görünümü nedeniyle ve Prag'da bir kent yürüyüşü sırasında ara sokaklardan birinde keşfettiğim çok sevimli küçük bir dükkandan aldığım için atamadım. Dükkandaki genç kadın İngilizce bilmiyordu. İçeri giren tek müşteri bendim. Dükkanın içi hediyelik seramik, ahşap tasarımla doluydu. Hepsini çok beğendiğimi hatırlıyorum.  Zarif, özenli ve farklı küçük nesnelerdi. Birkaç ahşap magnet, bir iki kolye ile bu kuşu da severek almıştım.  Prag tarihi dokusu içine yayılmış müzeler, kafeler ve kültür merkezleri yanı sıra ahşap oyuncaklar ve hediyelik eşyalar konusunda da bulunmaz bir kent. Mavi kuşun düşmesi bana oradaki günleri hatırlatırken, Kafka'nın kentine tekrar gitme isteği de uyandırdı.

http://www.pruhovanakocka.cz/
Prag ile ilgili diğer yazılarım:  
*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.  Creative Commons License

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Sanat Tarihinde Ekfrasis

Ekfrasis en basit tanımıyla bir görsel sanat çalışmasının yazılı veya sözel anlatımıdır. Görseli açıklamanın ve Batı sanatıyla ilgili yazmanın özel ve en eski örneği olan ve ek ile phrasis kelimelerinden türeyen sözcük Yunanca kökenlidir. Görüntü ve yazın arasında bağ kuran ekfrasis detaylı ve derinlemesine anlatmak anlamına da gelir. Amaç tanımlanan görünüşü okuyucunun karşısındaymış gibi algılatmaktır. Antik dönemde herhangi bir şeyi açıklamak olarak da kullanılır. Bazen söz edilen şey hayalidir; yazarın hayal gücü ve yazma yeteneğiyle var olur. Okuyucu veya dinleyici için konunun gerçek ya da uydurma olmasının önemi yoktur. Genellikle metinler sanat tarihsel ifadeler gibi olmak zorunda değildir. Retorik derslerinde öğrencilerin düşünme ve yazma alışkanlıkları oluşturması içindir. Retorikçiler zamanla resim, heykel ve mimari gibi konuları daha çok tercih ederler.

Antik dönemde Yunanlı filozoflar Sokrates, Platon, Aristoteles ekfrasisi gerçek dünyadaki bir nesnenin sanat yapıtıyla ifade edilmesi olarak ele alırlar. Sokrates Phaidros ile söyleşisinde yazı yazmayı resim yapmaya benzetir. "Ressamın yapıtı gerçeğin kendisi gibi gözlerimizin önünde durur ama onu sorgularsan, derin sessizliğini korur. Yazılı kelimeler için de böyledir aslında. Akıllılarmış gibi seninle konuşurlar ama anlattıkları hakkında daha fazla bir şeyler öğrenmek için soru yöneltirsen söylediklerini sonsuza kadar yinelerler." Ressam şekil ve renklerle bir nesneyi taklit ediyorsa, o nesneye ad verilerek de ses, hece ve kelimelerle özleri taklit edilir. Şiir ve resim birbirini tamamlar. Platon’a göre ressam ağaç resmi yaptığında bu varlık bakımından üçüncü sıradadır ve o yüzden değersizdir. İlk sırada zihinde kavranabilen idea vardır, daha sonra onun kopyası ve görünüşler dünyasına ait olan ağaç yani nesne ve son olarak da onun da kopyası resimdeki ağaçtır. Resim görünenin yansımasıdır. Bu da taklit yani mimesis’ten başka bir şey değildir. Platon için gençlerin yetiştirilmesinde araç olan sanat eldekinin biçimlenmesidir.

22 Haziran 2015 Pazartesi

İki nehir arasındaki Ağva

İstanbul'a 97 km mesafede ve bir buçuk saatte ulaşılan Ağva, Şile ilçesine bağlı bir mahalle. Dört mevsim ziyaret edilen Karadeniz kıyısındaki bu şirin yere Haziran ayında bir haftasonu gittik. Hava İstanbul'da hafta içinde yer yer bulutlu ve yağmurluyken, Cumartesi ve Pazar günlerinde güneşli olması denize girmek ve gezmek açısından sevindiriciydi. Ağva, Yeşilçay ve Göksu nehirleri arasında kalan bir yerleşim. Nehrin denizle birleştiği yerde uzun bir sahil yer alıyor. Fener tarafına doğru plajda bir tesis göze çarpıyor. Ayrıca nehir kıyısı boyunca ve sahil tarafında yol kenarındaki otellerin havuzları da bulunuyor.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...