Pazar günü arkadaşımla Kadıköy'ün eski pastanelerinden Baylan'da kahveli, karamelli, frambuazlı ve kayısılı makaronları denedik. Ne yazık ki çikolatalı kalmamıştı. Makaronlar az şekerli ve hafif kremalı olduğu için lezzetliydi. Beyaz Fırın ve Divan (Frambuaz, Şokola, Fıstık, Passion Fruit, Gül, Karamel, Türk Kahvesi, Vanilya...) gibi pastanelerde de var. Aslında bu işin uzmanı Ladurée. Geçtiğimiz aylarda Bebek'te ve İstinye Park'ta şubeleri açıldı. Henüz Ladurée makaronlarını tatmadım ama çok lezzetli olduklarına eminim. Makaronlar Fransa'da üretilip bütün dünyadaki şubelere dağılıyormuş. Her yerde tat aynıymış. Fransa'da 26 çeşitken İstanbul şubelerinde 12; belki zamanla diğerleri de gelir. Rengarenk makaronların kutularının dizaynı da gerçekten hoş ve zarif. Evet Türkiye'nin de geleneksel acıbadem kurabiyesi var ama ben oldum olası sevemedim.
11 Mayıs 2011 Çarşamba
Makaron
Pazar günü arkadaşımla Kadıköy'ün eski pastanelerinden Baylan'da kahveli, karamelli, frambuazlı ve kayısılı makaronları denedik. Ne yazık ki çikolatalı kalmamıştı. Makaronlar az şekerli ve hafif kremalı olduğu için lezzetliydi. Beyaz Fırın ve Divan (Frambuaz, Şokola, Fıstık, Passion Fruit, Gül, Karamel, Türk Kahvesi, Vanilya...) gibi pastanelerde de var. Aslında bu işin uzmanı Ladurée. Geçtiğimiz aylarda Bebek'te ve İstinye Park'ta şubeleri açıldı. Henüz Ladurée makaronlarını tatmadım ama çok lezzetli olduklarına eminim. Makaronlar Fransa'da üretilip bütün dünyadaki şubelere dağılıyormuş. Her yerde tat aynıymış. Fransa'da 26 çeşitken İstanbul şubelerinde 12; belki zamanla diğerleri de gelir. Rengarenk makaronların kutularının dizaynı da gerçekten hoş ve zarif. Evet Türkiye'nin de geleneksel acıbadem kurabiyesi var ama ben oldum olası sevemedim.
6 Mayıs 2011 Cuma
Sanat Eleştirisi
Yıllar önce bir panelde eleştirmenlerin görüşlerini dinleme fırsatım olmuştu. Konuşmasında eleştiri ve sanat tarihi birlikteliğine değinen Jale Erzen’e göre "Türkiye’de eleştiride tavırlar belirsiz. Batı dışındaki toplumlarda eleştirinin gelişememesinin nedeni sanatın çok belirgin amaçlara yönelmesi ve otonom olması. Günümüz sanatında endüstri ve teknolojiyle birlikte anlam ve biçim kopuktur. Biçimi sanatçı tek bir parçada sunmuyor. Biçim ve içerik arasında doğrudan bir ilişki yok. Sanat eseri parçalanmış durumda. Eleştirmen biçimi yapılandırmalı"...
Eleştirmen ve küratör Ali Akay için ise: “Ölümün varlığını hisseden insan sanat yapar. Eleştiri için kuramsal alan ve söz söyleyecek insanların ortamı zorunlu. Dönemler boyunca çağdaş ve modern sanatların problemi anlam ve biçimin kopması değil birleşmesi, kavramla el becerilerinin aynı yerde kullanılmasıdır. Bugünün sanatında da biçim ve içerik birlikteliği vardır. Yapıt içinde bulunduğu dönemde eleştirilmelidir. Modern akım temsiliyeti kırmıştır ancak Postmodernizm’de yeniden ortaya koyulur.”
Eleştirmen ve küratör Ali Akay için ise: “Ölümün varlığını hisseden insan sanat yapar. Eleştiri için kuramsal alan ve söz söyleyecek insanların ortamı zorunlu. Dönemler boyunca çağdaş ve modern sanatların problemi anlam ve biçimin kopması değil birleşmesi, kavramla el becerilerinin aynı yerde kullanılmasıdır. Bugünün sanatında da biçim ve içerik birlikteliği vardır. Yapıt içinde bulunduğu dönemde eleştirilmelidir. Modern akım temsiliyeti kırmıştır ancak Postmodernizm’de yeniden ortaya koyulur.”
3 Mayıs 2011 Salı
Ve Karşınızda Mayıs
Mayıs geldi. Evde ve dışarıda gördüğüm güzellikleriyle nihayet bahar da kendini gösterdi:
güneş, çiçekler, kuşlar, ağaçlar, ruh hali gülümsüyor sanki :)
29 Nisan 2011 Cuma
7. yıl Anısına
Ressam Nazmi Yılmaz'ın (22 Ocak 1944 İstanbul - 29 Nisan 2004 İstanbul) 2000 - 2002 yılları arasında yaptığı kağıt üzerine karışık teknik çalışmalarından seçmeler
Nazmi Yılmaz ile ilgili diğer bağlantılar:
Kadın Ruhunu Resmeden Nazmi Yılmaz
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Sergileri
Yalnızca Hoş Geçen Saatlerimi Sayarım
Ameliyat
9. Yıl Anısına
Ressam Nazmi Yılmaz'ın Manzara Resimleri
*****Bu
sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak
gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek
alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
20 Nisan 2011 Çarşamba
Ebru Örnekleri
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde eğitim görmüş olan Nazan Yılmaz'ın 1996 yılındaki Altın Mikrofon Şarkı Yarışmasında birinci olan bestesi Giz eşliğinde ebru çalışmaları
10 Nisan 2011 Pazar
Osmanlı Hanedanından Bir Ressam: Şehzade Abdülmecid Efendi
15. yüzyıldan itibaren Fatih Sultan Mehmet himayesinde kitap, minyatür, tezhip, hat
gibi sanatlar gelişir, saray nakışhanesi kurulur. Nakkaşbaşı Venedik’e eğitime
gönderilir. Yabancı sanatçılar sarayda görevlendirilirler. 18. yüzyılda Batı
resminin özellikleri ilk olarak minyatürlerde görülmeye başlar. 19. yüzyılla
birlikte ise minyatür ve el yazmaların yerini mimariyle bağlantılı duvar ve
tuval resmi alır. III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud (1808-1839) zamanında
kurulan askeri okullarda resim dersleri verilir. İstanbul’a gelen yabancı
sanatçılar yağlıboya tablolar, köşk ve sarayların duvarları ve tavanları için
resimler yaparlar. II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid (1839-1861) nakkaşları
eğitim için Avrupa’ya yollarlar. Adı geçen dört padişah da portrelerini yaptırırlar.
Sultan Abdülmecid İbrahim Efendi’den desen dersleri alır.
19. yüzyıl Osmanlı hanedanının Batı saraylarındaki gibi eğitildiği ama Doğuya ait edebiyatı, müziği, dini de bilen, kültürlü ve sanatsal yönü güçlü aydınların olduğu bir dönem. O zamana kadar devlet işlerinde donanımlı olmakla birlikte sanatçıları koruyan, hattat, şair, müzisyen, kuyumcu padişahlar vardır. Ancak Sultan Abdülaziz (1861-1876) ve oğlu Şehzade Abdülmecid Efendi resim sanatını hem desteklerler, okumak için sanatçılar gönderirler hem de idari görevlerinin yanında kendileri de desen ve resim yaparak bu alanda başarılı olurlar. Avrupa adetlerini sevmeyen, içki içmeyen Abdülaziz Arapça öğrenir, ney çalar, güreşlere ve ahşap işlerine meraklıdır. Bunların yanı sıra hattattır ve güçlü bir desencidir. Chelebowski, Ayvazovski, Şeker Ahmet Paşa, Gobel Berton yakınlık kurduğu sanatçılardandır. Heykelini yaptıran ve yurtdışına seyahat amaçlı giden ilk padişah olarak da bilinir. Paris, Londra ve Viyana’da sarayları, müzeleri, sergileri gezer. Döndükten sonra Şeker Ahmet Paşa’ya ve Gerome’a Türk ve yabancı sanatçıların tablolarını aldırarak saray koleksiyonu oluşturur.
19. yüzyıl Osmanlı hanedanının Batı saraylarındaki gibi eğitildiği ama Doğuya ait edebiyatı, müziği, dini de bilen, kültürlü ve sanatsal yönü güçlü aydınların olduğu bir dönem. O zamana kadar devlet işlerinde donanımlı olmakla birlikte sanatçıları koruyan, hattat, şair, müzisyen, kuyumcu padişahlar vardır. Ancak Sultan Abdülaziz (1861-1876) ve oğlu Şehzade Abdülmecid Efendi resim sanatını hem desteklerler, okumak için sanatçılar gönderirler hem de idari görevlerinin yanında kendileri de desen ve resim yaparak bu alanda başarılı olurlar. Avrupa adetlerini sevmeyen, içki içmeyen Abdülaziz Arapça öğrenir, ney çalar, güreşlere ve ahşap işlerine meraklıdır. Bunların yanı sıra hattattır ve güçlü bir desencidir. Chelebowski, Ayvazovski, Şeker Ahmet Paşa, Gobel Berton yakınlık kurduğu sanatçılardandır. Heykelini yaptıran ve yurtdışına seyahat amaçlı giden ilk padişah olarak da bilinir. Paris, Londra ve Viyana’da sarayları, müzeleri, sergileri gezer. Döndükten sonra Şeker Ahmet Paşa’ya ve Gerome’a Türk ve yabancı sanatçıların tablolarını aldırarak saray koleksiyonu oluşturur.
22 Mart 2011 Salı
Kaybedenler Kulübü
1997-2003 yılları arasında dinlediğim radyo programından favori listem*.
Kent fm'de Pazartesi, Salı ve Perşembe geceleri 23:00 - 02:00 arası yayındaydı. Birkaç programı kaydetmiştim. Radyolarda daha iyisinin yapıldığını sanmıyorum. Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk'un hem çaldıkları müzik hem de konuşmaları iyiydi gerçekten. Bir dinleyen ya sürekli dinlerdi ya da hiç. Ben programları kaçırmayanlardandım ve genellikle kulaklıkla dinlerdim. 2003'ten sonra takip ettiğim başka radyo programı olmadı. Altıkırbeş yayınlarından aldığım ilk kitap da Nisan 1995 baskılı Paul Klee'nin 'Modern Sanat Üzerine'ydi.
*Favori Listem...
8 Mart 2011 Salı
21 Şubat 2011 Pazartesi
William Turner'ın Manzaraları
Çağının ötesinde bir sanatçı olan Joseph Mallord William Turner (1775-1851) İngiliz suluboya manzara ressamlarının en büyüklerinden biridir. Mimari çizimleri,
gravürleri boyayarak ve Thomas Girtin’in yanında ilk sanat bilgilerini edinerek
işe başlayan sanatçı 1789’da Sir Joshua Reynolds’ın başkan olduğu Kraliyet Akademisi’ne
girdiğinde 14 yaşındadır. Bir yıl sonra ilk suluboya çalışması Yaz Sergisi’ne
kabul edilir. Reynolds, Füssli ve Loutherbourg ile tanışarak fantastik manzara
anlayışına yakınlaşır. Bir yandan da Pitoresk yayınlar için kent görünümleri
resmeder. Her yıl Avrupa’nın pek çok kentini gezerek topografik çizimler ve
taslaklar hazırlar. Suluboya çalışmalarında manzaralar, tarihi ve mitolojik
konular, eski kalıntılar, kaleler, köprüler, Gotik kiliseler görülür. Daha
sonra bu zarif ve saydam resimlerden yararlanarak tablolarını oluşturur.
Erken dönem yağlıboyalarında 17. yüzyıl Hollanda deniz resmini örnek alır. 1796’da ‘Denizdeki Balıkçılar’ adlı yağlıboyası sergilenir. 1804 yılında kendi galerisini açar. 1807’den itibaren Akademi’de perspektif dersleri verir ama daha çok ışık üzerinde durur. Aynı yıl Claude Lorrain’in ‘Gerçeklik Kitabı’ndan ilham alarak 100 levhalık gravür derlemesi ‘Liber Studiorum' yayınlanır. Bu kitabın bölümlerinde türlere göre peyzaj sınıflandırması yer alır: Pastoral, Deniz, Dağlık, Tarihsel, Mimari ve Epik Pastoral. 1820’lerde kağıt üzerine yaptığı ve ‘Renk Başlangıçları’ adını verdiği seride herhangi bir imgeden, göze aşina gelecek bir nesneden çok renk ilişkileri ve renksel düzenlemeler vardır.
Erken dönem yağlıboyalarında 17. yüzyıl Hollanda deniz resmini örnek alır. 1796’da ‘Denizdeki Balıkçılar’ adlı yağlıboyası sergilenir. 1804 yılında kendi galerisini açar. 1807’den itibaren Akademi’de perspektif dersleri verir ama daha çok ışık üzerinde durur. Aynı yıl Claude Lorrain’in ‘Gerçeklik Kitabı’ndan ilham alarak 100 levhalık gravür derlemesi ‘Liber Studiorum' yayınlanır. Bu kitabın bölümlerinde türlere göre peyzaj sınıflandırması yer alır: Pastoral, Deniz, Dağlık, Tarihsel, Mimari ve Epik Pastoral. 1820’lerde kağıt üzerine yaptığı ve ‘Renk Başlangıçları’ adını verdiği seride herhangi bir imgeden, göze aşina gelecek bir nesneden çok renk ilişkileri ve renksel düzenlemeler vardır.
28 Ocak 2011 Cuma
Bir Ortaçağ Şehri: Český Krumlov
Prag seyahatinizde bir gününüzü ayırarak 1992 yılında Unesco
tarafından Dünya Kültür Mirası ve Anıtlar listesine alınan Český Krumlov’u
gezebilirsiniz. 1253 yılında ilk yerleşimin olduğu bu şehirde eski dokuyu
sonuna kadar hissedip, dar Arnavut kaldırımlı sokaklarda dolaşmak eşsiz bir
turistik deneyim olacaktır. Prag`a 180 km. uzaklıktaki kentte Vltava nehri kavisler
çizerek şehri dolaşır.
Krumlov adı Latince ve Almanca kökenlidir ve “engebeli çayır” anlamına
gelir. Český ifadesi ise 15. yüzyılda eklenir. Bu bölgeden ilk kez Avusturyalı
bir şövalye ve lirik şair Ulrich'in “Der Fraundienst” adlı şiirinde
bahsedilir.
Prag’dakinden sonra ülkenin ikinci büyük kalesi olan tepedeki kompleks
1240 yılına tarihlenir. Kalenin olduğu tepeye ara sokakları dolaşarak ulaşılır.
Buradan kuleye de çıkabilir şehrin panoramik görünümünü izleyebilirsiniz. 7
hektarlık bir parkla çevrili olan etkileyici büyük kompleks 40 bina, 5 mahkeme
binası, kilise ve saraydan oluşuyor. Tiyatro binası için bir saatlik bir tura
katılabilirsiniz. Yılda bir defa burada tiyatro oyunu sergileniyor. Kale
çevresindeki bahçelerde hava uygunsa gezinti ve piknik yapmak çok hoşunuza
gidecek. Girişin ücretsiz olduğu bahçede ayrıca birkaç ayının yaşadığı bölüme
de bakabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)