Her mevsimde ayrı bir güzellikte olan İstanbul'un tam anlamıyla içine girmeden onu seyretmek daha hoş geliyor bazen. İnsanların metropolde yaşamanın gereklerini yerine getirmedeki umursamazlığı sinir bozucu. Doğduğu yerlerden göç edenlerin kentin düzenine uyması icap ederken, gelen önceden alıştığı yaşam tarzını da beraberinde getiriyor. Tamam çeşitliliğe diyeceğim bir şey yok ama kişilerin önce kendine, sonra karşısındakine saygısıyla; düşünceli davranışlarıyla ve uzun bir geçmişe sahip kente karşı özenli tutumuyla kültürel zenginliğe ulaşılabilir. Başkasını rahatsız etmediği, şehrin dokusuna zarar vermediği sürece herkes istediği gibi yaşama hakkına sahip elbette. Büyük kentin göç ve nüfus yoğunluğuyla beraber trafik, düzensiz ve fazla yapılaşma sorunları da var. Bunun yanında kargaşa, uyumsuz şeylerin bir araya gelişiyle kendini gösteren zevksizlik, çeşitli kokular, bunaltıcı nemli hava da var. Hiçbir suçu olmayan, sadece sessizce ama hüzünle tanıklığını sürdüren İstanbul'un gün geçtikçe yıprandığını görmek üzüntü verici. Yine de doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım ve keşfedebilecek farklı yaşantıların sürdürüldüğü sokakları olan, karmaşık, kozmopolit, monotonluktan uzak, büyülü, esrarengiz, tarihinden ve sanatından kopmadan geleceğe ulaşmaya çalışan ve tam anlamıyla yaşayan bu kentte ömür tüketmekten memnunum. Kısa süreli uzaklaşmalar iyi geliyor ama dönüp dolaşıp geleceğim yer yine İstanbul. Bir de Konstantinos Kavafis'in çok güzel ifade ettiği gibi "gidip gidebileceğim tek yer"de bu kent...
Kent
Dedin "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir kent bulunur elbet.Dedin "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın
Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. bir başkasını umma-
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
Kavafis, Bütün Şiirlerinden Seçmeler, Kavram Yayınları, 62, 1. Basım, çev: E. Alova, B. Pirhasan, 1995, İstanbul, s: 53
Bu alıntılar da Orhan Pamuk'un İstanbul'undan:
...Şehrin insanlarını birleştiren, onlar arasında iletişimi, ticareti, üretimi, hayatı yaşamayı kolay kılan bir başka şey vardı, ona uyum sağlayamadığımı sezerdim. s: 301
*flaneur gibi
Pamuk, Orhan, İstanbul, Hatıralar ve Şehir, YKY, İstanbul, 2003 Aralık
Ben de İstanbul'un melankolik bir şehir olduğunu düşünürüm. Ahmet Hamdi Tanpınar, eski yeni ekseninde, sanatı, müziği, mimariyi, manzarayı, her bir semtin kendine özgü özelliklerini, insanları ve ilişkileri bütünleştirerek çok güzel ifadelerle bunu sürekli vurgular. Orhan Pamuk, Tanpınar kadar olmasa da kentin hüznünü iyi tanımlıyor. İstanbul'da yaşayanların ruh halini İstanbul görüntüleriyle aktaran ve kent ile insanın melankolisini birleştiren Nuri Bilge Ceylan'ın 2002 tarihli 'Uzak
İstanbul ile ilgili diğer yazılarım:
İstanbul ve Taşra
İstanbul'da Yaşamak
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın İstanbul'u
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
*****Bu sayfalardaki yazıların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder