Doğa’nın
Düşleri, Van Gogh’dan Kandinsky’e adlı 1880 – 1910 arası Sembolist
manzara örneklerini içeren sergi Amsterdam Van Gogh Müzesi, İskoçya
Ulusal Galeri ve Helsinki Ateneum Müzesi işbirliğiyle ilk kez
düzenleniyor. 17 Haziran’a kadar Van Gogh Müzesi’nde gezilebiliyor. 14
Temmuz – 14 Ekim tarihlerinde İskoçya’ya, 16 Ekim’den sonra da
Helsinki’ye gidecek olan seçki; doğanın ruhunu, şiirsel ve düşündüren
yanını pek çok sanatçının bakış açısıyla geniş bir yelpazede sunuyor.
Ziyaretçiler 19. yüzyıl sonu 20 yüzyıl başı önemli avangart isimlerin
yanı sıra daha az bilinen sanatçıların resimlerini sembolist müzik
eşliğinde görme fırsatı buluyor...
19. yüzyılın sonlarında sanayileşen ve makineleşen Avrupa’ya tepki olarak doğan sembolizm felsefe, şiir ve müzik ile yakından ilgilidir. Entelektüel bir yaklaşımla, endişe ve karamsarlık duygularıyla ruhsallığa, efsanelere, öteki dünyaya ve mitolojiye yönelim olur. Sembolist sanatçılar görülebilen gerçek yerine hayallerden ve sezgilerden yola çıkar. Ölüm, rüyalar, sonsuzluk, kozmos, güneşin canlılığı, alacakaranlık, bilim ve modern çağ hakkında düşünceleri ve duyguları anlatabilmek için manzarayı kullanılırlar. Odilon Redon içe yönelişin büyüsüne kapılarak düşlerden alınan fantastik konuları, simgeci bir anlayışla verir. Canlı renklerle doğa görünümleri resmeder. Görsel imge gözün seçemediklerini, söylenemeyenleri ifadelendirir. Sembolist şair Charles Baudelaire için “Yeteneklerin kraliçesi imgelemdir. Bütün evren imgelem gücünün yer ve değer vereceği imgeler ve simgeler dağarcığından başka bir şey değildir. Gözle görülen nesneler ideal ve daha farklı bir gerçeğin tasarımıdır.” “Bir tapınaktır doğa, canlı sütunlarından / Anlaşılmaz sesler duyulur zaman zaman / Simge ormanları içinden geçer insan / Ve onu izler ormanın bakışları.”