12 Ocak 2018 Cuma

Loving Vincent

Dorota Kobiela ve Hugh Welchman'ın yönettiği Loving Vincent filmi Van Gogh'u dünya sanat tarihindeki ressamlar içinde ilk sırada gören; hayatından fazlasıyla etkilenmiş ve hakkında yazılar yazmış benim gibi biri için oldukça hüzünlüydü. Bir iki saat önce 'Aile Arasında' adlı komedi filminde gülerken, Loving Vincent'ı izleyince sarsılmam ve duygulanmam geçmişteki ressamların hayatlarıyla ilgili hassasiyetimle birlikte bazı yönlerden kişisel yaşantımla kurduğum bağın da sonucuydu. Van Gogh'un hayatına dair ne zaman bir şey okusam, izlesem aynı şeyi yaşıyorum aslında. Tam olarak tatlı olmayan bir melankoliye kapılıyorum. Bir yandan da "tam da hayat bu ne yazık ki" diye düşünüyorum. Bu tür bir yazgı sadece Van Gogh'a özgü değil. O şanslıydı bir bakıma seçtiği yolda elinden gelenin fazlasını yaptı.

Vincent van Gogh yaşadığı dönemde değil de 20. yüzyılda değeri anlaşılan, 37 gibi çok genç bir yaşta hayatına son veren, yalnızlığı derinden duyumsayan ama yine de bir umut ve coşkuyla hayata tutunmaya çalışan bir ressam. 28 yaşından sonra resme başlayıp olağanüstü bir çabayla yüzlerce eser meydana getiren aynı zamanda kendini gerçekleştirmeyi öncelikle kendine ispatlamaya uğraşan sevgi dolu ama kaçınılmaz olarak yalnız bir ruh.

2 Kasım 2017 Perşembe

Koleksiyon Sergisi: Kapı Çalana Açılır

15. İstanbul Bienali süresince yani 12 Kasım'a kadar açık ve bienale parelel bir etkinlik olan 'Kapı Çalana Açılır' Sergisi Nakkaştepe'deki Abdülmecid Efendi Köşkü'nde ücretsiz gezilebilir. Melih Fereli ve Károly Aliotti'nin küratörlüğünü yaptığı sergide Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç'un Koleksiyonundan bir seçkiyi  24 sanatçının 30 eseriyle görmek mümkün. Köşkle ilgili bu blogda daha önce yazdığım için o konuya değinmeyeceğim ama normalde ziyarete kapalı biz de üç yıl önce özel izinle girmiştik. Sergiyi gezmeye gelenler hem Osmanlı Hanedanından bir ressamın 1918 yılına kadar kültür  ve sanat merkezi gibi kullandığı ve ince bir zevki yansıtan detaylarıyla güzel yazlık köşkünü hem de gerçekten seçkin ve görülmeye değer bir koleksiyonu keşfedecekler. Sanatçı, sanata destek veren, sanatçılarla dost olan çok yönlü ve iyi yetişmiş Şehzade Abdülmecid Efendi'nin köşkünün böyle bir sergiye ev sahipliği yapması da köşkün geçmişteki kültür ve sanat dolu günlerine uyuyor. O yüzden İstanbul'daysanız bir iki saatinizi ayırıp sona ermeden mutlaka gezin. Köşkün etrafındaki bahçe düzenlemesi, ağaçlarda oynaşan sincapları, kuşlarıyla ve huzurlu, sakin ortamı da sanat, mimari ve doğa bütünlüğünde güzel zaman geçirmeyi vaad ediyor. Ayrıca sergiye girişte ziyaretçilerin ücretsiz alabileceği  minik kitapçık bilgileri ve fotoğraflarıyla çok iyi hazırlanmış. 

27 Ekim 2017 Cuma

Aylaklar


Yürümek ve aylaklık iki sevdiğim kavram. Bu kavramların birleşimi -zamanı yavaşlatan amaçsızca yürüyen kent gezgini- Flâneur* de 27 yıldır benimsediğim ve hakkında yazılar yazdığım bir figür 💙. Ve İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde sanatçıların bu konuyla ilgili çalışmaları yer alıyor.

Ücretsiz gezilebilen 'Aylaklar' Sergisi için son bir hafta!

🏡🏠🏢🚶👟🎵🎨🌇🏪🏫🚶🌳🐦🌸☕🏭🚶

Basın Bülteni  📰؜

"İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Bige Örer’in küratörlüğündeki Aylaklar başlıklı sergiye ev sahipliği yapacak. 13 Eylül - 3 Kasım 2017 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek sergide, Cité des arts*’daki misafir sanatçı programına katılarak farklı zamanlarda Paris’te yaşayan sanatçılardan beşinin işleri yer alacak: Aslı Çavuşoğlu, İnci Furni, Yasemin Özcan, İz Öztat & Zişan ve Güneş Terkol. Sanatçıların şehirle kurdukları ilişkide belirleyici eylem olan “yürüme” fikrinden yola çıkan bu sergi, 15. İstanbul Bienali’nin paralel etkinlikleri arasında yer alıyor.

15 Ekim 2017 Pazar

Ai Weiwei Porselene Dair Sergisi

Çinli çağdaş sanatçı Ai Weiwei'nin Türkiye'deki ilk sergisi Sakıp Sabancı Müzesi'nde. 12 Eylül 2017 - 28 Ocak 2018 tarihleri arasında ziyarete açık olan kapsamlı sergide sanatçının 100'e yakın yerleştirme, video, duvar kağıdı, fotoğraf vb. çalışmaları görülebilir.  Ai Weiwei porselen malzemenin kullanıldığı çalışmalarında geleneksel tekniklerle günümüzün sorunlarını ve değer sistemlerini sorgulayarak çağdaş bir şekilde yorumlamış. Eserlerinde Çin geleneksel sanatı yanı sıra Batı sanat tarihine de göndermelere rastlanıyor. Yeniden üretimle, tekrarlamalarla ve alışılmış olana karşı koyarak kendine özgü bir kurgulamaya gidiyor. 

Çalışmalarında kültürel ve tarihi açıdan önemli olan geleneksel Çin porselenleri üzerinde görülen motifleri  güncel konularla bütünleştiriyor. Özellikle duvar kağıtlarında ve üst üste yerleştirilmiş vazolardaki savaş, harabeler, yolculuk, denizi geçmek, sığınmacı kampları gibi sahneler oldukça etkileyici. Bu trajik konuya insanların dikkatini çekip mültecilerin içinde bulunduğu zor koşulları gözler önüne seriyor. Porselenlerde işleyerek 60-65 milyon insanın evlerinden ve vatanlarından ayrılmak zorunda kalması meselesiyle yüzleşilmesi gerektiğini de anlamamızı sağlıyor.

4 Ekim 2017 Çarşamba

Tirilye-Trilye-Trilya-Zeytinbağı

Daha önce iki kez görmüş olmakla birlikte Eylül ayının son günlerinde bir kez daha gidip beş gün kaldığım Trilye Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı bir mahalle. Deniz ve zeytin ağaçları arasındaki huzurun ve sakinliğin adresi olarak da tanımlanabilir. Mudanya'dan bir tarafı zeytinliklerle diğer tarafı yazlık evler ve denizle çevrili virajlı 11 kmlik bir yoldan Trilye'ye ulaşılıyor. Biz İstanbul'dan sabah çok erken yola çıkıp önce Çanakkale'ye uğradığımız için  Karacabey tarafından gittik. Tirilye-Trilye-Trilya-Zeytinbağı gibi isimlerle anılan, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, sokaklardaki traktörleri, Rum ve Osmanlı mimari örneklerinin görüldüğü 150-200 yıllık üç katlı taş ve ahşap karakteristik şirin evleri, tarihi kiliseleri, camisi, okulu, çeşmeleri, harika manzaraları ayrıca cana yakın, samimi, yardımsever ve mutlu yaşayanlarıyla zamanın yavaşladığı yer...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...