Anadolu’da
adı bilinen ilk halk olan Hattiler’le ve onlardan büyük oranda
etkilenen ilk merkezi devlet kuran Hititler’le dolu geçen günümüze beş
heyecanlı ve başı dönmüş yerli tarih gezgini olarak devam ediyoruz.
Yarım saatlik yolculukla bu kez Hitit İmparatorluğu'nun M.Ö. 17 ile 13.
yüzyıllar arasında başkenti olan ve sanat ile mimaride gelişme gösteren Boğazköy olarak da bilinen Hattuşa’ya geliyoruz. Ne yazık ki gezmek için bir saatten biraz fazla
zamanımız var. Müzekart’larımızla geçiş yapıp hemen aracımızla 2
kilometrelik geniş alana yayılı ve zamanında 6 kilometrelik surlarla ve
kulelerle çevrili kalıntılara doğru yol alıyoruz. 8 metre
yüksekliğindeki surların 65 metrelik bölümü 2003 yılında Türk, Alman ve
Japon arkeologlar tarafından o çağın teknikleriyle aslına uygun olarak
yeniden yapılmış.
Askeri,
politik ve dinsel gücün yönetildiği 3500 yıl öncesinin merkezinde 5
kültür katı ortaya çıkarılmış. Bu katlarda Hatti, Asur, Hitit, Frig,
Galat, Roma ve Bizans dönemlerinden kalan kalıntılar bulunmuş. Aşağı
Kent -kuzey tarafı-, Yukarı Kent, kraliyet sarayının bulunduğu Büyük
Kale'yi içine alan Hattuşa’da Aslanlı Kapı, Kral Kapısı, gizli tüneliyle
Yerkapı, Sfenksli Kapı, kent duvarı ve büyük tapınak kalıntıları, yeşil
taş, Nişantaşı, Hiyeroglifli Oda görülebilecek yerler arasında. Hattuşa’nın kalıntılarının çoğu M.Ö. 13. yüzyıldaki yeniden yapılanma döneminden.
'Bin tanrılı şehrin' surlarından girişin sağlandığı 6 kapıdan biri olan ve sadece araba geçişleri için kullanılan iki kule arasındaki Aslanlı Kapı'da kayaya oyulmuş cepheden üç boyutlu aslan heykelleri ile karşılaşılıyor. Yüksek kabartma şeklindeki heykellerden birinin baş kısmı yeniden yapılmış. Yeleleri ve ayak tırnakları seçiliyor. Büyük gözleri ve açık ağızları korkutucu ve saldırgan bir ifade vererek onların koruyucu özelliğini de vurguluyor. Kabartmaların arasındaki iç yüzeyde çift kanatlı ahşap kapılar içe doğru açılıyormuş.
Bu kapıdan sonra Yerkapı'ya 71 metre uzunluğunda, 2,4 metre genişliğinde ve 3 metre yüksekliğinde karanlık bir tünelden geçerek ulaşılıyor. Taşların üst üste konmasıyla bindirme tekniğiyle inşa edilen üçgen tünelin ucunda ışık görülüyor. Kapı üç taş blok arasında dikdörtgen ve dar bir açıklıktan oluşuyor. Yamaç özel bir işçilikle taşlarla döşenmiş. Bu taşlar çok uzaktan görülüp imparatorluğun ve Hattuşa'nın gücünü de vurguluyormuş. Alabildiğine geniş bir görüşe ve muhteşem manzaraya sahip bu yamaçta bir süre etrafı seyrediyoruz. Yerkapı Hattuşa'daki 8 gizli geçitten birindedir.
Yerkapı'nın 12 metre yukarısında Sfenksli Kapı yer alıyor. Tekrar tünelden geçip dik merdivenlerden çıkıp ulaştığımız kapının iç ve dış kenarlarında dört sfenksten (M.Ö. 14.-13. yüzyıl) ikisinin kopya heykelini görüyoruz. Geçmişte yüksek lisans tezim için araştırdığım karışık mitolojik yaratıklardan biri de sfenksti. Hititler'de gövdesi aslan, başı çoğunlukla kadın ve kanatlı bir yaratık olan sfenks muhafız göreviyle kapı geçitlerini korur. M.Ö. 2. binde Anadolu örnekleri arasında önemli olan sfenkslerden biri Berlin'den, biri İstanbul'dan getirtilerek Çorum Boğazköy Müzesi'ne taşınmıştır. Yerinde kalan diğer ikisi doğal koşullar sonucu bozulmuşlar. Büyük surun doğusunda bulunan Kral Kapı'nın şehre bakan tarafında yine kayaya oyularak yapılmış Savaş Tanrısı kabartması görülüyor. Buradaki Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki aslının kopyası. Başında kanatlı ve boynuzlu miğferi olan, üst bedeni çıplak, belinde kılıç takılı kemeri olan, kısa etekli bu figür sol elinde tören baltası tutuyormuş. Uzun saçlı baş ve adım atar pozisyondaki ayaklar profilden, gövde karşıdan gösterilmiş.
Kapılardan sonra göreceğimiz yer Nişantaşı, Hiyeroglifli Oda ve Büyük Kale. Güney Kale yakınlarındaki havuzun set duvarının bir köşesindeki Hiyeroglifli Oda'nın tamamının rekonstrüksyonu sonucu bugün duvarlarındaki Luvi yazıtı ve kabartmalar ziyarete açık. Diğer köşede yol kenarında kabartmasız 1 Nolu oda bulunuyor. Tonozlu 2 nolu odanın arka duvarında sağ elinde Mısır hayat sembolü Ankh, sol elinde güç sembolü olan kıvrık değnek tutan; uzun mantolu, ucu sivri ve yukarı kalkık ayakkabı giyen güneş tanrısının başı üzerinde kanatlı güneş kursu yer alıyor. Girişin solunda Hattuşa'nın son kralı olan ve odayı inşa ettiren II. Şuppiluliuma'nın kabartmasıyla karşılaşıyoruz. İyi korunmuş kabartmada başında tanrılara özgü üç boynuzlu sivri külahlı kral, kemerinde kılıcı, sağ elinde mızrağı, sol omuzunda yayıyla savaşçı olarak tasvir edilmiş. Başının yukarısında Luvi hiyeroglifiyle adı yazılı. Sağ duvarda Anadolu'da gelişen Luvi'lerin resimli yazısıyla* işlenmiş altı satır yazıtta II. Şuppiluliuma'nın zaferlerinden, kurduğu şehirlerden bahsedilir.
Ölü kültüyle ilişkili yeraltı odası olduğu ileri sürülen Hiyeroglifli Oda'nın biraz ilerisindeki 8,5 m genişliğinde kaya üzerine Luvi çivi yazısıyla 11 satır yazılmış Nişantaşı Yazıtı'nda son büyük Kral II. Şuppiluliuma’nın Kıbrıs -Alaşiya- fethi anlatılır. Kral, doğa koşullarından dolayı zamanla aşınmış olan yazıtı babasının anısına yaptırmış. Doğu platoya doğru yürüyüp fotoğraf çekiyor ve çok az zamanımız kaldığı için Büyük Kale'ye girmeden çıkışa dönüyoruz. Geniş alana yayılmış kalıntıların tamamını gezebilmek için iki saatten fazla zaman gerekiyor.
İlk kralları Hattuşa’lı anlamına gelen Hattuşili olan Hititler
kapılardaki karşı konulamaz gücü simgeleyen aslanların, sfenkslerin ve
savaşçıların muhafız olarak kenti koruduğuna inanıyordu. Bugüne kadar 31
tapınağın, pişmiş toprak kapların ve fildişi, tunç heykelciklerin,
binlerce tabletle birlikte tarihteki ilk barış antlaşması olan çivi
yazısıyla yazılmış Kadeş Antlaşması’nın** ortaya çıkarıldığı, Unesco’nun
dünya mirası listesindeki Hattuşa ne kadar tarif edilse yetersiz kalır.
3500 yıl öncesine ait mimari kalıntılar, taşlara oyulmuş yüksek
kabartmalar, uçsuz bucaksız bir manzara, doğal hayatın izleri, sarının
her tonunun görüldüğü hem bozkır hem de yeşil ormanlık alan ve
gökyüzünde tepelere inen bulutların arasından süzülen güneşle oluşan
ışık muhteşem bir yerde olduğumuzu belli ediyor. Toprağa ve doğaya
saygılı Hititler tüm etrafı kontrol edebilecekleri yüksek bir bölgeye
yerleşmişler. Yine de asıl o mistik ve büyülü anların hayret
vericiliğini henüz yaşamadık. Hattuşa’dan kapanma saatinde
ayrılıyoruz ve 2 km kuzeydoğusundaki Hitit Açık Hava Tapınağı olan
Yazılıkaya’ya geliyoruz...
* Luvi'lerin resimli yazısı M.Ö. 1700’lere tarihlendirilir
** II. Ramses’in gümüş
tablete yazdığı antlaşmanın pişmiş toprak kopyasının parçaları bugün
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndedir.
Hititler'in Gölgesinde - 1 - Çorum Müzesi - Alacahöyük
Hititler'in Gölgesinde - 3 - Yazılıkaya
Hititler'in Gölgesinde - 4 - Şapinuva - İncesu Kanyonu
Hititler'in Gölgesinde - 1 - Çorum Müzesi - Alacahöyük
Hititler'in Gölgesinde - 3 - Yazılıkaya
Hititler'in Gölgesinde - 4 - Şapinuva - İncesu Kanyonu
Hititler'in Gölgesinde - 5 - İskilip - Çorum
*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
*****Bu sayfadaki yazının ve fotoğrafların tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Nalan Yılmaz adıyla tüm yazılar 'Creative Commons Attribution Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License' altında tescillidir.
0 comments :
Yorum Gönder